Koronavirüs sürecinde tarımda ciddi kriz yaşandığını aktaran Prof. Dr. Özkaya, “Acilen boş alanların ekilmesi gerekiyor. Çünkü buğday, baklagil gibi bazı ürünlerde ithalat yapamama veya yüksek fiyatlarla yapma tehlikesi var. Bu nedenle hızla destekler artırılmalı” diyor

Çiftçi borçlu, tarım çöküyor

NAMIK ALKAN

Koronavirüs salgını nedeniyle çiftçiler zor durumda. Ancak iktidar bu konuya dair sessiz. Tarım ekonomisti Prof. Dr. Tayfun Özkaya’ya göre hükümetin aldığı ‘önlemler’ gerçeklerden uzak. Eski Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya, BirGün’ün sorularını yanıtladı.

►Koronavirüs salgınının tarım sektörüne etkileri neler oldu? Sektörde neler yaşanıyor?

Öncelikle mevsimlik tarım işçilerinin üretim bölgelerine gelememesi ile ilgili sorun ortaya çıktı. Hatta bazı bölgelerimizde Gürcistan, Ermenistan gibi ülkelerden gelen mevsimlik tarım işçileri sınırların kapatılması nedeniyle gelemediler. Ayrıca tarım işçilerinin yıllardan beri süren kötü koşullarda barınması ile ilgili sorunları devam ediyor. Bunlara, tarlalara taşınmasında araçlara tıklım tıklım doldurularak sağlıklarının tehlikeye atılması durumu da eklendi. Bu konuda yeterli önlemler alınamadı. Tarımsal üretimimizin bu derece yüksek düzeyde mevsimlik işçiye bağımlı olması bu krizde dikkati çekti. Tarımsal üretimin krlı olmaması nedeniyle gençlerin kentlere göçü bu sorunun büyümesinde en önemli nedendir. Ayrıca birçok bölgede tek ürüne bağımlılık da bu sorunu şiddetlendiriyor.Limon, soğan gibi ürünlerde fiyatların düşüşüne karşı ihracatın hemen açılması gibi hızlı cevap verilememesi de bu dönemde ortaya çıkan diğer sorunlardan. Çiftçilerin eline geçen fiyatlarla tüketicilerin ödediği fiyatlar arasındaki fark bu dönemde daha da açıldı. Bu konuda da hızlı kararlar alınamadı.

►Salgın sürecinin daha da uzaması ne gibi sıkıntılara yol açar? Üreticilerin dayanma gücü var mı?

Salgın öncesinde de tarımsal üretimde maliyetler hızla artıyordu. Destekler geriden ve yetersiz düzeylerde ödeniyordu. Şimdi döviz kurlarının hızlı artışları ithalata dayalı birçok tarımsal girdinin (yem hammaddeleri, tarım ilaçları, kimyasal gübreler, mazot) daha da artışına yol açacak. Çiftçiler zor durumda. Kentlerde de iş yok.

►Hükümetin aldığı önlemleri yeterli buluyor musunuz?

Krizle ilgili ilk açıklanan önlemlerde tarımla ilgili hiçbir madde yoktu. Şimdi açıklanan bazı konular ise gerçeklerden çok uzak. Örneğin hazine arazilerinin tarıma açılarak üretimin artışından söz ediliyor. Ancak açılacağı söylenen alan son derece küçük. Açıklanan bu alan sadece 970 hektardır. Bu kadar bir alanda yapılacak üretim ile gıda arzına katkı sağlanacağı söylenemez. Bu alanın çok az olduğu fark edilmiş olsa gerek ki 2300 hektara çıkarıldığı söylendi. Bu da son derece yetersiz bir miktardır. Türkiye’de ekilen ve dikilen tarım alanın 23,7 milyon hektar, çayır ve mera arazileri ile birlikte toplam tarım alanının da 38,4 milyon hektar olduğunu dikkate alırsak bu alanın yok düzeyinde olduğu söylenebilir.

Buna karşılık Türkiye’de daha önce tarım yapılan ve şimdi ekilmeyen 3,5 milyon hektar tarım arazisinin olduğunu biliyoruz. Yıllardır Türkiye’de çiftçiler ödedikleri girdi maliyetleri ve ellerine geçen ürün fiyatlarından oluşan bir fiyat makası arasında ezilmektedir. Endüstriyel tarım (tarım kimyasallarına, şirket tohumlarına, ağır tarımsal makinelere vb. bağlı tarım sistemi) ile girdi ve gıda şirketlerinin hegemonyası bu durumu doğurmaktadır.

Diğer bir önlem olarak bazı illerde bedelsiz tohum dağıtılacağı söylendi. Bu miktar da kullanılan toplam tohum miktarı içinde yok düzeyindedir.

ciftci-borclu-tarim-cokuyor-733802-1.

►Alınması gereken önlemler nelerdir?

Alınacak önlemleri bir yıllık ve daha uzun dönemli olarak ayırırsak acilen boş alanların ekilmesi gerekiyor. Çünkü buğday, baklagil gibi bazı ürünlerde ithalat yapamama veya yüksek fiyatlarla yapma tehlikesi var. Bu nedenle hızla destekler arttırılmalı. Mazottan vergi alınmaması, 2019 desteklerinin hemen ödenmesi, 2020 yılının en az yarısının avans olarak verilmesi gibi önlemler Ziraat Mühendisleri Odası tarafından da önerildi. Uzun dönemli olarak ise endüstriyel tarım sisteminden bir geçiş süreci içinde çıkılarak agroekolojik tarım sisteminin yaygınlaştırılması gerekiyor. Çoğu ithalata dayalı girdilerden kurtularak tarım içi girdilere dönülmesi gerekiyor. Bu maliyetleri de azaltacaktır. Tek üründen uzaklaşmak da gerekiyor. Ürünlerin dağıtımında tüketim kooperatifleri, üretim kooperatifleri satış yerleri, gıda grupları, ekolojik köylü pazarlar gibi alternatif gıda ağlarını güçlendirmek gerekiyor.

►Ele alınması gereken başka konular var mı?

Diğer bir konu da yeni corona virüs gibi tehlikeli mikropların evrimleşmesi ile hayvanların sıkışık ve kapalı yaşadığı, büyük kapasiteli endüstriyel hayvancılık işletmeleri arasındaki ilişkidir. Bunlar bu mikropların evrimleşmesi ve ortaya çıkmasında büyük bir ortam sağlıyor. Bu nedenle endüstriyel hayvancılıktan vazgeçilmelidir. Meralara dayalı agroekolojik bir hayvancılık geliştirilmesi gerekiyor. Bu şüphesiz bütün dünya ülkelerinin katılması gereken bir çözümdür. Ancak ülkemizin bu yola bir an önce girmesinde başka açılardan da fayda vardır. Agroekolojik bir hayvancılık sistemi ile süt, et vb. ürünler sağlıklı ve besleyici olacaktır. Çevre kirliliği azalacaktır. Küresel iklim değişikliğinin azalmasına katkı sağlayacaktır.

Ülkemizde de hâlâ bu tip virüsler ile endüstriyel hayvancılık işletmeleri arasındaki ilişki anlaşılamadı. Bir dönüşüm şart. Hayvanların binlercesi güneş görmeyen barınaklara tıkılmamalı. Otlayabilmeli. Hayvancılıkta biyoçeşitlilik arttırılmalı. Hâlbuki bu çok daraltıldı. İneklerin çoğunluğu çok az sayıda boğanın spermleri ile çoğaltılıyor.

Rob Wallace “Big Farms Make Big Flu” (Büyük Çiftlikler Büyük Grip Oluşturur) adlı kitabında bu konuyu işliyor.

Tarım politikası endüstriyel hayvancılık yerine daha küçük sayıda ve biyoçeşitliliği geniş, dışarıda otlayarak beslenen agroekolojik bir hayvancılığı desteklemeli.

Tıp, ziraat, veterinerlik, biyoloji dallarında bilim insanları bu konulara eğilmeli. İlgili meslek odaları konuyu ele almalı.

►Son yıllarda bugüne kadar hiç olmadığı şekilde yüksek fiyatlardan sebze-meyve tüketmeye başladık. Fiyatlar ne zaman makul bir düzeye iner?

Kısıtlamalar kalktığında çiftçilerin daha kolay ürünleri satması bir ölçüde kolaylaşacaktır. Bu fiyatlarda bir düşüş sağlayabilir. Ancak döviz kurlarının artması tarımda maliyetlerin artışı ile yeni bir fiyat artışına yol açma olasılığı vardır.