Ankara’nın Polatlı ilçesi sınırlarından da geçen Sakarya havzası içinde yer alan Ankara Çayı, kuraklığın da etkisiyle kurudu. Sakarya Nehri’nin kollarını kuruttuğunu söyleyen çiftçi Kemal Bol, “Sakarya'nın bu hale gelmesinin iki nedeni var. Bilinçsiz ve zalimce kullanılan su. Devlet Su İşleri’nin su yönetememe politikası” dedi.

Çiftçi tepkili: Sakarya’nın kolları kuruyor, DSİ kayıtsız

Ankara’nın tarımda önemli bir bölgesi olan Polatlı’da köylülerin arazilerini sulamak için kullandıkları çaylar kurudu. Yanlış sulama yöntemlerinin Sakarya Nehri’nin kollarını kuruttuğunu söyleyen çiftçi Kemal Bol, “Sakarya'nın bu hale gelmesinin iki nedeni var. Bilinçsiz ve zalimce kullanılan su. Devlet Su İşleri’nin (DSİ) su yönetememe politikası. DSİ’nin masa başında çiftçiye köylüye kayıtsız kalması. Milyonlarca lira masraf yapılarak ekim yapıldı. Sakarya nehrini kestiler, millet sondajlarla kuyularla sulama yapmaya çalışıyor. Bir kuyunun maliyeti 30 bin civarında" dedi.

Ankara’nın Polatlı ilçesi sınırlarından da geçen Sakarya havzası içinde yer alan Ankara Çayı, kuraklığın da etkisiyle kurudu. Köydeki birçok arazi kuraklıktan etkilenirken nehrin çekilmesiyle de Karailyas köylüleri ekinlerini yeşertmenin umudunu tamamen yitirdi.

‘BİNLERCE CANLI ÖLDÜ’

ANKA’nın aktardığına göre, nehirde yaşayan binlerce canlının öldüğünü söyleyen köylüler sorunun “yönetememe” kaynaklı olduğunu belirterek sorunlarını anlattı.

Çiftçi her sene paçalarını sıyırarak bu dere yatağında poz vermekten bıktı diyen çiftçi Kemal Bol, "Sıkıntılarımız çok büyük. Sakarya'nın bu hale gelmesinde iki neden var. Bunların bir tanesi bilinçsiz ve zalimce kullanılan su. İkincisi DSİ’nin su yönetememe politikası. Bu dünden bugüne olan bir olay değil DSİ’nin masa başında çiftçiye, köylüye kayıtsız kalması. İyi bir su yönetim politikasını uygulayamamasından kaynaklanan bir şey” dedi.

‘ÇİFTÇİNİN SESİNİ DUYAN YOK’

Çiftçinin sesini duyurmaya çalıştığı ziraat odalarının üreticileri yalnız bıraktığını savunan Kemal Bol, “Hayat mücadelesi veren evine ekmek götürmek isteyen çiftçinin sesini duyan yok. Maalesef Türkiye’nin en büyük örgütü olan Ziraat Odaları ve Pancar Kooperatifleri çiftçiyi yalnız bırakmıştır. Devletin burada akıllı adil iyi bir su yönetimi sergilemesi gerekir o zaman hiçbir sıkıntımız kalmaz” diyerek son beş yıldır aynı sıkıntıyı yaşadıklarını söyledi.

Arazilerin tamamının kuraklıktan etkilendiğini söyleyen çiftçi Bol şöyle devam etti:

“Milyonlarca lira masraf yapılarak ekim yapıldı. Sakarya nehrini kestiler. Millet sondajlarla kuyularla sulama yapmaya çalışıyor. Bir kuyunun maliyeti 30 bin civarında. Bu köyde hiç yoksa 60 tane sondaj vurduruldu. Yani Konya’ya dönecek, obruklar haline gelecek bu memleket. Buradan yetkililere sesleniyoruz. Orada masa başında oturarak çiftçinin derdi dinlenilmez araziye gelecek.

‘KURAKLIKTAN 20 BİN DÖNÜM ARAZİ YANDI’

Eylem, yürüyüş yapalım. Pandemi var yasak var. Her sene aynı konu. Sırf bizim köyde 20 bin dönüm arazi yandı. Biçilmez halde. Çiftçi ne borcunu ödeyecek durumda ne evine ekmek götürecek durumda. İcralarla, tefecilerle hepsi karşı karşıya gelmiş durumdalar. Devlet ‘Destek veriyorum’ diyor ama o destekle bu borç ödenmez. DSİ Genel Müdürlüğü’ne sesleniyorum. Eskişehir 3. Bölge’deki müdüre güç yetmiyor. Siz yukarıda ilgisiz kalıyorsunuz. Onlar da burada ilgisiz kalıyor. Su Eskişehir bölgesinden Ankara bölgesine geçmiyor. O kişi masanın başından kaldırıp gelip şu dere yatağını görsün.”

Kuraklıktan etkilenen köylülerin sondaj kuyuları vurdurarak arazilerini sulamak zorunda kaldığını söyleyen çiftçi Hüseyin Yalçın, bu kuyulardan tuzlu su çıktığını bunun da toprakları verimsizleştirdiğini söyledi.

Çiftçi Yalçın, “Sakarya Nehri’nin 10 metre yanında dalgıç pompalarla şu arkada gördüğünüz sulamaları yapmaya çalışıyoruz. Bunların her birinin maliyeti 30 bin lira. Bir kişi birkaç defa kuyu vurdurmak zorunda kalıyor. 100 bin lira masraf yapanlar da var. Buradan çıkan su topraklarımızı öldürüyor. Bu tuzlu su. Bu yılı kurtarmak için toprakları belki 5 yıl ot tutmayacak. O derece toprağı öldürüyoruz” dedi.