Google Play Store
App Store

Tarımı vuran zirai don üreticiyi batağa sürüklerken iktidarın samimiyetten uzak “Yanınızdayız” açıklamaları üreticiye güven vermedi. CHP Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, “İktidarın sessiz kalması politikasızlığın kanıtı” dedi.

Çiftçi yalnız bırakıldı
Fotoğraflar: AA, BirGün

Ebru ÇELİK

Türkiye genelinde 36 ilde meydana gelen zirai don felaketi, tarımsal üretimi büyük ölçüde etkiledi. İhracata yönelik büyük tesislerin yanı sıra küçük aile işletmeleri de büyük kayıplar yaşadı. Kiraz, kayısı, şeftali, erik ve üzüm, fındık gibi mahsullerin üretiminde ciddi zararlar meydana gelirken üreticiler iktidar rejiminin tarım alanında uyguladığı günübirlik politikalara tepki gösterdi.

Üreticiler zirai dondan etkilenen bahçelerini, tarlalarını kara kara düşünürken diğer yandan battıkları kredi batağı için don felaketinin ardından hiçbir eyleme geçmeyen iktidardan çiftçinin borçlarının faizsiz ertelenmesini ve yeniden üretime geçmek için uygun koşullarda kredi sağlanmasını talep etti. Ancak felaketin yaşandığı günden bugüne herhangi bir destek paketi ya da çözüm önerisi iktidar tarafından açıklanmadı.

SORUN ÜLKEYİ VURACAK

CHP Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, yaşanan felaket sonrasında Konya Ereğli, Karaman ve Niğde bölgesindeki üreticileri ziyaret etti, son durumu BirGün için değerlendirdi. Adem, “250 bin dönüm elma üretimi yapan modern tesislerde don zarar yüzde 90 civarındaydı. Bu bölgedeki elmalar tamamen ihracata gidiyor. Bunun yanında küçük aile işletmeleri de var. Ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her yerde bu felaketin etkisi görülüyor” dedi.

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın “Üreticinin yanındayız” açıklaması hakkında “Yumaklı, genel bir açıklamada bulundu ancak çiftçi somut adımlar görmek istiyor. ‘Şu yardımı yapacağız, şu destek verilecek’ denmediği sürece bu açıklamaların anlamı yok” diyen Adem, “Bu don olayı yalnızca çiftçinin sorunu değil. Önümüzdeki aylarda tüm ülkenin sorunu haline gelecek. Gıda sorunu yaşanacak. Fındıkta özellikle 500 rakımın üzerindeki yerlerde ciddi zarar var. Bu sorun pazara yansıyacak, fiyatlar çok yükselecek. Şu an nektarin, şeftali gibi ürünlerin kilosu 200-300 TL arasında. Asgari ücretli biri çocuğuna şeftali alabilir mi? Mümkün değil. Zaten alım gücü düşüktü, artık daha da kötü hale geldi. Bu tablo, tarım politikamızın olmadığını gösteriyor. Günübirlik kararlarla yönetiliyor tarım. İthalat lobileriyle iş birliği içinde olan bir bakanlık var. Bu da Türk tarımını baltalıyor. Bu yıllardır süren bir durumdu, bu afetle birlikte daha görünür hale geldi. Tarım uzun soluklu, planlı bir şekilde yönetilmesi gereken bir alandır. Ama maalesef Tarım Bakanlığı’nın uzun vadeli bir politikası yok. Liyakatli personel eksikliği de önemli bir sorun” dedi.

İKTİDAR SESSİZ

İktidarın sessiz kaldığını söyleyen Adem, “Sessizler çünkü bu süreci yönetebilecek bir tarım politikaları yok. Bakanların ve bürokratların çoğu tarım kökenli değil. Partizan atamalar yapılıyor, bu yüzden liyakat eksikliği yaşanıyor. Ürün tarlada ucuz ama tüketiciye gelene kadar üzerine çok fazla maliyet biniyor. Lojistik, işçilik, hal komisyonları, pazarcı kârı derken fiyat katlanıyor. Enflasyon ve alım gücü düşüklüğü de eklendiğinde halkın erişimi zorlaşıyor. 3, 5, 7 ve 10 yıllık tarım politikaları oluşturulmalı. Her şey ithalata bağlı hale gelirse bu ülkenin ayakta kalma şansı yok” diye konuştu.

Adem, “Yurttaş sadece zorunluluktan TARSİM yaptırıyor. Kredi almak için belli bir kısmı yaptırmak zorunda kalıyor. Yoksa zaten yaptırmazdı. Gezdiğim bölgelerde büyük üreticiler bile TARSİM yaptırmamıştı. Çünkü zarar karşılanmıyor, süreçler uzun sürüyor, ödeme yapılmıyor ya da çok geç yapılıyor. TARSİM sigorta primleri oldukça pahalı, bu yüzden küçük aile işletmeleri bu sigortaları yaptıramıyor. Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) kaydı olmayan çiftçiler hiçbir destek alamıyor. Ancak bu insanlar tarım yapıyor. Sadece ÇKS yaptırmadıkları için destek dışında kalıyorlar. Bu insanlar geçimini bu bahçelerden sağlıyor, çocuklarının eğitimini bu gelirle sürdürüyorlar” dedi.

İlaç ve gübre tedarikçisine, bankalara borçlanan üreticilerinin çok net taleplerinin olduğunu belirten Adem, talepleri şu şekilde sıraladı:

• Tüm bu iller afet bölgesi kapsamına alınmalı.

• Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve diğer kamu bankalarına olan ziraat kredilerinin faizsiz olarak gelecek yıl hasat zamanına kadar ertelenmeli.

• Ağaçların bakımının yapılması için düşük faizli yeni kredi sağlanmalı.

• Dondan etkilenen bölgeler acilen afet bölgesi ilan edilmeli.

• Çiftçinin borçları faizsiz ertelenmeli. Yeniden üretim için uygun koşullarda kredi sağlanmalı.

• TARSİM’in denetim koşulları iyileştirilmeli ve prim fiyatları düşürülmeli.

• Tohum, gübre ve mazot desteği artırılmalı.

• Uzun vadeli, üreticiyi destekleyen tarım politikaları ve planlı üretim, ihracat politikaları geliştirilmeli.

∗∗∗

DEPREMZEDE ÜRETİCİLER FELAKETİ YAŞIYOR

Malatya’yı da etkileyen 6 Şubat depremlerinin ardından toparlanamayan üreticiye yaşanan don felaketinin etkisi hem maddi hem de manevi anlamda zarar verdiğini söyleyen Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı Fevzi Çiçek, “Malatya’da kuru kayısı üretimi çok yaygın ve çiftçilerin en büyük umudu kayısıydı. Sezona hazırlanmışlardı, bakım ve masraflar yapılmıştı. Ancak bu don olayı tüm üreticilerde büyük hayal kırıklığına yol açtı. Bu sadece bu yıl için değil, önümüzdeki yılın verimini de etkileyebilir. Ağaçlar zarar gördüğü için fizyolojik olarak da zayıflayacaklar. Devam eden yağışlarla birlikte hastalık ve zararlılara açık hale gelecekler. Üreticiler, tüm maliyetlerini yapmış ve borçlanmış durumda. Ürün olmayınca da ciddi bir endişe yaşıyorlar. Malatya, deprem sonrası toparlanma sürecinde olan bir il olduğu için bu durum çok daha yıkıcı oldu. Bu felaket iki soruna yol açacak: ürün arzında azalma ve ürünlerde fiyat artışı. Bu nedenle acilen üreticiye nakdi destek, faizsiz kredi olanakları ve tarımsal sulamada kullanılan enerjiye destek, özellikle elektrik faturalarında kolaylık sağlanmalı” diye konuştu.