Çiftçinin, üreticinin beli büküldü
Gıda enflasyonuna doğrudan etki eden tarımsal girdi endeksi üst üste 7’nci kez arttı. Şirketleşmiş bir gıda rejimi olduğuna dikkat çeken Akademisyen Özden “Bu durum çiftçinin de üreticinin de belini büküyor” dedi.
Bilge Su YILDIRIM
Türkiye’yi gıda enflasyonunda dünyanın zirvesine taşıyan tarımsal girdi enflasyonundaki yükseliş eğilimi sürüyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), nisan ayına ilişkin tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE) verilerini açıkladı. Verilere göre Tarım-GFE nisanda aylık bazda yüzde 1,72, yıllık bazda yüzde 52,2 artış gösterdi. Son 7 aydır yükselen Tarım-GFE, yıllık bazda ise yüzde 52,2 artış ile son 14 ayın zirvesine çıktı.
Verileri değerlendiren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Dr. Fatih Özden, gıda enflasyonunda OECD birincisi olduğunu hatırlattı. Özden şunları söyledi: “Sezona hazırlık diye tarif edebileceğimiz mart nisan aylarında yazlık meyve ve sebzelerin satışa sunulmaya hazırlanmasıyla birlikte tarımsal girdi fiyatlarının bir miktar artmasını bekliyoruz ama bu durum Türkiye’deki enflasyonist ortamla da bir araya gelince durum üreticinin de çiftçinin de belini bükecek pozisyona geliyor.
Bu tablonun en çok küçük ve orta ölçekteki üreticileri etkilediğini kaydeden Özden, şirketleşmiş tarım gıda rejimiyle rekabet edemeyen çiftçinin tarım dışı kalarak mülksüzleştiğini ve yoksullaştığını belirtti. TÜİK’in en son 2001 yılında tarım sayımı yaptığını da hatırlatan Özden, şunları söyledi: “Bahsettiğim sınıfsal çelişkileri Türkiye genelinde elde etmek, TÜİK en son tarım sayımını bundan 23 yıl önce yaptığı için ne yazık ki çok mümkün değil ama özellikle Ziraat Fakültelerinin Tarım Ekonomisi bölümlerinde hem ürün bazlı hem bölge bazlı yapılan çalışmalar bu sınıfsal çelişkilere mikro ölçekte işaret ediyor.”
ÇÖZÜM DOĞAYI ESAS ALMAKTA
Özden, gerek tarımsal girdilerde gerekse gıdada aylardır durmadan yükselen enflasyonu düşürmenin ancak çiftçinin piyasaya bağlılığını azaltacak ve doğayı esas alacak politikalarla mümkün olacağını söyledi: “Bu tablodan çıkış ancak gıda egemenliği paradigması ve agroekoloji ile mümkün olacaktır. Çünkü agroekoloji küçük ve orta düzeydeki çiftçinin bağımlı hale geldiği girdi piyasalarından mümkün olduğunca uzaklaşması üzerine bir anlayış. Bu anlayış ışığında birçok tarımsal pratikle mevcut girdilerin yerini tutacak alternatif girdiler yaratılabilir veya birtakım doğal biyolojik etkileşimlerle çiftçilere çeşitli çözümler sunulabilir. Elbette çiftçilerin tek başına yapabilecekleri sınırlı, dolayısıyla bu anlayış politik olarak benimsemeli.”