Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Yıllar önce “Türkçe Günlükleri”nde Feyza Hepçilingirler değinmişti bu konuya. Şimdi de Tarık Konal, mektubunda aynı yanlış kullanıma dikkat çekiyor:

“Dilimizde Yunus Emre’nin ‘Geçme namert köprüsünden ko aparsın su seni’ dizesinde kullandığı ‘ko-mak’ eylemi vardır. Halk ağzında bu biçimiyle yaşıyor olsa da ölçünlü dilde yerini ‘koymak’a bırakmış gibidir. Bu yüzden, ‘ ... kondu’ denmesi yerine ‘… konuldu’ biçiminde çift edilgenlik kullanılır oldu. Oysa ‘ko’ kökü yaşıyor; üstelik bu kök, yaşatılması gereken bir köktür. Konuya ilişkin kuralı birlikte anımsayalım:

Kökünsüzle biten eylemlerin edilgen çekimi ‘l’ ekiyle yapılır. Örnek olarak ‘yap-mak’ eyleminin edilgen çekimi, türlü kiplere göre ‘yapılır, yapılıyor, yapıldı, yapılmış, yapılacak’ biçiminde olur.

Kökü ünlüyle biten eylemlerin edilgen çekiminde ise ‘n’ eki kullanılır. Örnek olarak ‘de-mek’ eylemi, kiplere göre ‘denir, deniyor, dendi, denmiş, denecek’ biçiminde; ‘ko-mak’ eylemi ‘konur, konuyor, kondu, konmuş, konacak’ biçiminde çekilir.
Bir eylemin edilgen çekimini hem “n” hem “l” ekiyle yaparsak çifte edilgen yanlışına düşmüş oluruz.

‘Denir’ yerine ‘denilir’; ‘yaşanan’ yerine ‘yaşanılan’; okunan yerine ‘okunulan’; ‘konur’ yerine ‘konulur’ biçiminde söyler ya da yazarsak, ‘çifte edilgen yanlışı’ yapmış oluruz.

Sözün özü: Yemeğe ‘tuz konur’. Toplumsal barışın bulunmadığı ülkelerde kimi kişilerce başkalarının malına ‘göz konur’. Yargı kararıyla birinin malına ‘el konur’. Bir sayrıya ‘tanı konur’. Çoğunluk görüşüne karşı olan yargıç tarafından o karara ‘çekince konur’.

O nedenle, el koyma olaylarında doğru tümce: ‘… mal varlığına el kondu’ biçiminde olmalıdır.”

•••

Cumhuriyet’te süreğenleşen yanlışlar
Öğretim üyesi bir dostum, geçenlerde Cumhuriyet gazetesindeki dizgi ve yazım yanlışlarının çokluğundan yakınıyordu. Oysa Cumhuriyet, Türkçe konusunda en duyarlı yayın organlarımızın başında geliyordu. Bugünkü özensizlik üzüyor herkesi. Gazetenin okurları da “Okur Temsilcisi” aracılığıyla dil yanlışlarını yazı işlerine sürekli iletmeye çalışıyor ama bu konuda kayda değer bir düzelme gözlenmiyor ne yazık ki. Örnekleyelim:

»2 Temmuz 2018 tarihli gazetenin 7. sayfasında yer alan Seyhan Avşar imzalı “24 Haziran paylaşımı tutuklattı” başlıklı haberin arabaşlığı, “intifial yaratmadı” biçiminde. “İnfial” sözcüğü başlıkta nasıl “intifial” olmuş, anlamak kolay değil!
»Aynı tarihli gazetenin 8. sayfasında Miyase İlknur imzalı ve “33 Can İçin Özel Plak” başlıklı haber de yazım yanlışlarıyla dolu. İşte o haberden birkaç alıntı: “Nesimi Çimen’le konserlerde, muhabetler de çok bulunduk. (…) Devlet Opera ve Balesi’nden emekli olmuş, birbiri ardında ruhumuzu tahrik eden muhteşem şarkılar, enstürmantal besteler üretiyordu. (…) Edip Akbayram söylemese ‘Sen Benden Gittin Gideli’ şarkısını da babası Nesimi Çimen anısını yazdığını bilmeyecektik.”

(“Enstürman”ı dizgi yanlışı olarak düşünmüştüm ama uzun metin içinde aynı yazım biçimi üç kez yinelenince bunu artık bilgi yanlışı saymak zorundayız. “Çalgı” anlamındaki sözcüğün doğru yazılışı “enstrüman”dır.)

»13 Temmuz 2018 tarihli gazetenin ikinci sayfasında Ozan Çepni imzasıyla çıkan “Kışın okulda, yazın kampta” başlıklı haber de çok kötü bir Türkçeyle yazılmış ve editör eli değmeden yayımlanmış. Muhabirin özensiz tümcelerinden birkaç örnek:

“Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul kapılarını açtığı dini örgütlenmelere, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın da gençlik yaz kamplarına dahil ettiği ortaya çıktı. Eski Bakan Osman Aşkın Bak’ın da Nurcu grupların etkinliklerine katıldığı belirlenirken, bakanlığın bu yıl 8 şehirde düzenlediği gençlik kamplarından bazılarına Nurcu grupları temsilcilerini konuşmacı olarak çağırdığı ve propaganda imkânı sağladığı öğrenildi. (…) Sosyal medyada her alanda etkin rol alarak yüz binlerce gence ulaşan Nurcu gruplara, bakanların verdiği devlet desteği ile meşruluk kazandırmaya devam ediyor. ”
»15 Temmuz 2018 tarihli gazetenin birinci sayfasında yer alan “Borsada suça teşvik” başlıklı haberin üstbaşlığı şöyle: “Sermaye Kurulu Piyasası, içeriden bilgi alarak işlem yapmayı yasallaştırdı”. Gerçekte “Sermaye Piyasası Kurulu” olması gereken kurulun adındaki sözcükler yer değiştirerek anlamsız bir tamlama çıkmış ortaya. Dalgınlık sonucu da olsa, Cumhuriyet gazetesinde yapılmaması gereken bir yanlışlık olduğunu söylemeliyiz.

***

HAFTANIN NOTU

CHP'nin “muhalifleri” ne istiyor?

BirGün’deki bir haberde, “CHP’deki muhalifler” nitelemesi geçiyordu. Sormadan edemedim: Sahi, neyin muhalifi bu kişiler? Nedir düşünsel, ideolojik ayrılıkları? Hepsi neoliberal değil mi? Bugün “muhalif” diye öne çıkan CHP’lilerin çoğu, kısa süre öncesine değin partinin üst düzey yöneticileriydi. Kimi Parti Meclisi, kimi MYK üyesi, kimi de Grup Başkan Vekili ya da Genel Başkan Yardımcısı idi. CHP’nin bugünkü başarısızlığında sanki kendilerinin hiç sorumluluğu yokmuş gibi açıklamalar yapmaları, tipik “burjuva politikacılığı” tavrıdır. Kılıçdaroğlu’nu dün yere göğe koyamayan bu insanlar, yönetim kadrolarında ve milletvekili listelerinde yer bulamayınca birden “muhalif” kesildiler!

Bırakın bu boş sözleri de partide nasıl bir “değişim” istediğinizi programsal anlamda kamuoyuna açıklayın! Kerameti kişilerde aramayın, CHP’nin sorunu yapısaldır. Örgütün beklentisi ise tutarlı bir doğrultu, sola açık bir program, devrimci önderlik ve eylemliliktir.