Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan işçiler, salgın sürecinde çalışmaya devam ediyor. İşçiler, “Korkuyoruz ama ekmek parası. Ya virüsten öleceğiz ya da açlıktan. O yüzden sesimizi çıkartamıyoruz” dedi

Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan işçiler: Korkuyoruz ama ekmek parası

AYCAN KARADAĞ

Koronavirüs salgını sürerken halen üretim alanlarında ve fabrikalarda işçiler çalışmaya devam ediyor. Tedbirlere karşın İzmir’de başta Aliağa, Torbalı ve Çiğli olmak üzere birçok üretim bölgesinde işçiler zor koşullarda, risk altında, toplu şekilde çalışmaya devam ediyor. Bu bölgelerde işçilerde Covid-19 teşhisi konulan işçilerde olmuştu. Bundan kaynaklı Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan yaklaşık bin 800 işçinin çalıştığı Akar Tekstil’de işçiler, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın 13’üncü maddesinin kendilerine tanıdığı ‘çalışmaktan kaçınma’ hakkını kullanmak istedi. Yaklaşık 200 işçi, şirketin bahçesine çıkarak iş bırakma eylemi gerçekleştirdi; ancak güvenlik görevlileri ve kimliği belirsiz kişiler işçilere sopalarla saldırmıştı. Yaşanan gelişmelerin ardından 146 işçinin savunması alınarak, yıllık izni olanlar yıllık iznini, olmayan işçiler ise ücretli izine ayrıldı.

Bölgede çalışan diğer fabrikalarda da Covid-19 teşhisi konulan işçilerin ortaya çıkmasının ardından birçok fabrikada önlem alınsa da, işçiler alınan önlemlerin yetersiz olduğunu belirttiler. BirGün Gazetesi olarak Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan işçilerle konuşarak yaşadıkları sorunları konuştuk.

Bir işçi, “Ben tekstil fabrikasında çalışmaya devam ediyorum. Bölgede vaka çıkmasının ardından fabrikada önlemler arttı ama korkuyoruz. Korksak ne olacak ki ekmek parası. Ya virüsten öleceğiz ya da açlıktan. O yüzden sesimizi çıkartamıyoruz. İçeride sosyal mesafede büyük sıkıntı var. İş yaparken dip dibeyiz. Maske bir işe yaramıyor. Eşim ve çocuklarım var. Her gün korkarak eve gidiyorum. Çoğu arkadaşımız rapor alıyor. Ya da ücretsiz izne çıkartılıyor. Yetkililerin bize destek olması gerekiyor. 3-4 günlük sokağa çıkma yasağında bile işçiler hariç deniyor. Virüs işçiyi öldürmüyor galiba” diye konuştu.

BU DÖNEMDE ÇALIŞIRSAN PRİM

Diğer bir işçi de, “Ben rapor alacaktım ama bu dönemde çalışmaya devam eden işçilere prim verilecek dendi. O yüzden çalışmak durumundayım. Borçlarım çok fazla. O yüzden çalışıyorum. Ama birçok arkadaşım rapor aldı. Ya da senelik izni kullandırıldı. Bölgede başka fabrikalarda virüs çıktı. Bizim fabrikada yok deniyor. Son dönemde önlemler arttı. Yemekler fast-food oldu. Ortak alanlar kapatıldı. Servislerde az sayıda gidiyoruz. Yeterli değil bence. Bir maske veriyorlar, akşama kadar onu kullanıyoruz. İçeride çalışanlar olarak sürekli iç içeyiz. Nasıl temas etmeyelim ki… İşçiyi düşünen yok. Biz de artık saldık. Şans eseri zaten yaşıyoruz. Yapacağımız bir şey yok” şeklinde konuştu.

VİRÜSTEN ÖLMEYECEKSEK BİLE AÇLIKTAN ÖLECEĞİZ

Diğer işçi ise, “Ben ücretsiz izne çıkarıldım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Borçlarım var. Kimse umursamıyor. Bilgi alamıyoruz. Ne olacak halimiz bilmiyorum. Virüsten ölmeyeceksek bile açlıktan öleceğiz. Ne olacak bizim halimiz. Kimse bizimle ilgilenmiyor. Yazık değil mi bize. Fabrika yetkilileri bize haber etmiyorlar” dedi.

İŞÇİLER YALNIZ BIRAKILMIŞTIR

Deriteks Sendikası Örgütlenme uzmanı Cihan İşçi, yaşanan süreci şu şekilde anlattı:

“Başta, tüm kamu otoriteleri tarafından ‘hayat eve sığar’ ve ‘evde kal’ sloganı eşliğinde halka kendi OHAL’ini ilan etme ve evde kalma çağrısı yapılmıştır. Bu çağrı tüm medya kanalları kullanılarak, tanınmış ve medyatik kişiler üzerinden kampanyaya dönüştürülmüştür. Ancak tüm topluma yapılan çağrıya rağmen milyonlarca işçi ‘istisna’ tutulmuştur. İşçiler bu çağrıya uyamamıştır. Tam tersine uymamak zorunda bırakılmıştır. İşe gitmemesi, evde kalması halinde ciddi geçim sıkıntıları ile karşılaşacak, beş parasız, tazminatsız kapının önüne konulacağını bilen işçi ve emekçiler için ‘evde kalmak’, ne yazık ki bir hayalden öteye gitmemektedir. Bu süreçte işçiler yalnız bırakılmıştır. İşçiler, 15-20 gün ücretli izne çıkartılsaydı bugün ölümler olmayacaktı.”