Sonsuz adaletsizlikler ülkesinde bir yılı daha bitirmeye artık günler kaldı. Aralık ayını yoksullukla, adalet arayışıyla karşılıyoruz.28 Kasım günü Tahir Elçi’nin ölüm yıldönümünde Türkân Elçi “Dünyanın boşluğuna bağırır gibi adaletin sağır kulağına altı yıldır bağırıyoruz” dediğinde sadece son bir haftanın ağırlığıyla sarsıldım.

***

26 Kasım günü Osman Kavala’nın yargılandığı davada AİHM kararına rağmen sürdürülen tutsaklığın devamına karar verildi. Her türlü özgürlüğü suç ilan eden iktidarın davalarda, hukuki değil siyasi adımlarla aldığı kararlarla tek tek cezalandırdığı; savundukları doğrularla, ilkeli duruşlarıyla intikam almak istediği Selahattin Demirtaş, Osman Kavala gibi sayısız gazetecinin, hak savunucusunun, seçilmiş Kürt siyasetçinin adalet bekleyişi toplumsal çığlığa dönüşüyor.

***


Türkân Elçi “Bugün yine adalet çıkmazındayız. Karşımızda duvar” diyor. Bundan yıllar önce de Mehmet Ağar Güldal Mumcu’ya “Bir tuğla çekersek duvar yıkılır” diyordu. Biz Toplumsal Bellek Platformu aileleri olarak “Kim incinirse incinsin. Gerçekler açığa çıksın!” diyeli bir 12 yıl daha geçti. Sesimiz artık yıl yıl büyüyen bir çığlık. Çığlık çığlığa her gün bir diğerimizin yarasını sarmaya çalışıyoruz.

24 Kasım’da Cumartesi Anneleri'nin 2018 yılındaki 700. hafta eyleminde gözaltına alınan 46 kişi hakkında açılan davanın üçüncü duruşması görüldü. Kayıp yakınları, "Bunun adil bir yargılanma olmayacağını biliyoruz" diyor. Bu sözün ardındaki kemikleşmiş acı, yerleşmiş çarpık sistem ve adalet kurumuna olan güvensizlik nasıl olur da hiçbir yöneticiyi etkilemez? Bu nasıl bir çürümüşlüktür? 1995'ten beri Galatasaray Meydanı'nda gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran acılı anneleri yargılamak ‘Kötülük Bakanlığı’ kurulsa akla gelmez sanıyor insan. Toplumsal Bellek Platformu’nun yakınları siyasi cinayetlerde öldürülmüş aileleri olarak 'Beni Bul Anne' diye seslendiği için yargılanan kayıp yakınlarının, hak savunucularının yanındayız diye seslenerek bir çığlık daha attık. Duruşmada avukatların beraat istemi ve tüm talepleri reddedildi. Dava 23 Mart 2022'ye ertelendi.

***

Aynı gün Ankara’da iki duruşma daha vardı. 10 Ekim Ankara Katliamı ve Musa Anter Cinayeti duruşmaları. Sessiz sedasız olsun diye aynı güne, başka başka kentlere yerleştirdikleri davaları takip eden vicdanlı insanlar hangisine koşacağını şaşırdı. Adaletsizliği resmileştirdikleri mahkeme salonlarına da “saray” diyorlar. Kararın nereden geldiği anlaşılsın diye belki. Adalet Sarayı!

10 Ekim Ankara Katliamı’nın firari sanıkları üzerinden görülen davanın 13. duruşmasıydı. Erteleme, oyalama, parmak oynatmadan katilleri koruma güncesinde 24 Kasım’a birkaç satır ayrıldı. Sayfa çevrildi bir kez daha. 16 firari sanık ile insanlığa karşı suçtan yargılanan tek tutuklu sanık Erman Ekici için zor bir gün değildi. İfade verecek olanların zahmet edip gelmediği duruşmaya İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, CHP milletvekili Orhan Sarıbal, HDP milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkankatılmışlar. Gerçek sorumluların yargılanması için avukatların talepleri sürekli reddedilirken yargıç da avukatları susturmasıyla, tanık ifadelerine müdahalesiyle tavrını çekinmeden sergilemeye devam etti. İstihbaratın bilgisine rağmen IŞİD militanının kolaylıkla katlettiği 103 kişi için adaleti aramak aynı kolaylıkta değil. Bir sonraki duruşma 17 Şubat 2022 tarihine ertelendi.

***

JİTEM ana davasıyla birleştirilen Musa Anter cinayeti davasının 29. duruşması da aynı gün Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.Mahkeme zaman aşımı riskiyle karşı karşıya olan davaya yeni duruşma tarihini büyük bir rahatlıkla 4 ay sonraya verdi. Adalet Bakanlığı bürokrasisinin konuya gereken duyarlılığı göstermemesi sebebiyle yurtdışında bulunan dosya sanıklarından Abdulkadir Aygan’ın (Aziz Turan) savunması yine alınamadı. Avukatların Musa Anter’in katledilmesine ait dosyanın bir dönemin karanlık cinayetlerine konu olan JİTEM dosyasından ayırılması talebi reddedildi. Çünkü torba davalarla detaylara inmeden gerçeği örtmek, bürokrasiyi kullanmak faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerde bir gelenek. Oysa iftiralarla hayatı karartılan insanların tutuklu yargılandığı, çoğu kez iddianame dahi olmaksızın yıllarca süren davalarda alınan beraat kararlarının bozularak yeni suç isnatlarıyla yargılamaya devam edilmesi içinbürokrasi hiç zaman kaybetmiyor. Birçok dosya ile birleştirilen Musa Anter cinayeti duruşmasına damga vuran soru şu oldu: “Yeşil’e neden ulaşılamıyor?”

***

O Yeşil ki,Uğur Mumcu, Musa Anter, Yusuf Ekinci ve Kürt işadamları cinayetleri başta olmak üzere sayısız karanlığın failleri arasında. Bir arpa boyu yol alınamayan dehlizler…İktidar cephesinin sözcüleri bundan rahatsız olup adım atmak yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaraları sarmak toplumsal bir barışmayı sağlamak için verdiği “helalleşme” mesajını eğip bükerek adalete perde çekmek istediler. İktidar lehine fırsatçı açıklamalarla gündem yaratmak isteyen cinayetin tanıklarındanOrhan Miroğlu kendini özneleştirdiği“Musa Anter’in katiliyle helalleşebilirim”açıklamasıyla Anter ailesini yok sayarken“işkencecisine kahve ısmarlayabileceğini” de ekleyerek magazin seviyesine indirgediği sözleriyle dava gündemini şaşırtarak önemsizleştirdi. Dicle Anter “Bunca yıldır yaşatılan acılarımızla mı yüzleşildi! Öldürülenlerin faillerimi bulup yargılandı? Türkiye özgürlükler ülkesine mi dönüştü?” diyor.Onun çığlığı yanında diğeri. Densizlik, hadsizlik ne derseniz artık…

***

Sivas Katliamı davası zaman aşımına uğratıldı. Firari sanıklar üzerinden devam eden dava 28. yılını tamamlarken birer dakikalık celselerle aynı sonu bekliyor. Musa Anter davası aynı şekilde zaman aşımı tehlikesiyle karşı karşıya. Bu davalar 10 Ekim, Suruç, Gezi cinayetleri, Tahir Elçi cinayeti gibi acılarımız için emsal niteliğinde henüz sonlandırılamamış davalar. Yüzleşme ve hukuk ile sağlanabilecek gerçek bir adalet için bir haftaya sığdırılan bu davalar tüm yılı kaplıyor. Adalet çığlığını büyütmek hafızaya ve vicdana sahip çıkışlara muhtaç. Cesaretli duruşlarla, takiple, ısrarlı taleple başaracağız. Haklıyız. Çokuz. Daha önemlisi yalnız değiliz. Biz bitti demeden bitmeyecek.