Yeni çeşitleri, ülke isimlerinden bağımsız kılarak ülkeleri etiketlememek konusundaki hassasiyetimizi, delta ile savrulan Hindistan ile lambdanın yayıldığı Peru gibi ülkelere aşı sağlamakta gösterebilmiş olsaydık kısmi bağışıklık basıncıyla, dördüncü harften on birinci harfe kadar alfabe okumayacaktık.

Çıkan her yeni varyantta: Ara beni, bul beni, tanımla beni

Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol

Bir ülkenin, salgının geçmişi ve geleceğiyle ilgili, yani neyi nasıl yaptığı ve yapması gerektiğiyle ilgili, bir merakı olup olmadığını, böylece salgını yönetmekle, savuşturmak arasındaki seçimini anlamak çok kolay artık. Bunun için, fazladan ölümler ile bildirilen ölümler arasındaki fark ve hangi “varyant” hâkimiyetinde olduğunuza dair verinize bakmak yeterli. Geçmiş ve geleceği anlamaktaki merak derken neyi kastettiğim ise şu soruların cevabındadır; kayıt tuttun mu, iz sürdün mü, kayıtlarını düzenli analiz ettin mi, şeffaf olarak dünya ile bilim ile paylaştın mı, geleceği öngörmek için virüsteki değişimleri izliyor musun? Hani Çin bizden bilgi sakladı diye kıyamet koparanlar var ya, onlardan bazıları, eriştikleri bilgi ile yakala beni, bul beni, bulursan ustaca sakla beni adlı bir oyun kurdu.


Örneğin bizim de yüksek olasılıkla dünya literatürüne katabileceğimiz bir varyantımız var ama aramıyoruz, bulmuyoruz ve tanımlamıyoruz. İngiltere dünyada varyant analizini en iyi yapan ve raporlayan ülke. Düzenli olarak yayınladıkları varyant raporlarına bakınca, 11 Haziran tarihli raporunda, “delta plus” olarak tanımlanan varyantın izleri, bize ulaşıyor yani bizden giden yolcular ile temaslı kişilerde de bulunduğu anlaşılıyor. Şu anda delta varyantının hâkim olduğu ve sınır kontrolünü sıkı tutan İngiltere’de, delta varyantının izleri sürüldüğünde de, Türkiye’den transit giden yolcular ile bağlantılı olgular olduğu rapor edilmişti.
Salgının başında, tüm ülkelerde var ama bizde henüz vaka yok denilirken, Çin ve Tayvan bizden giden yolcularda hastalık buldu adlı “dejavu” durumu gibi. Sonuç olarak, anladığınız şey, salgın ile ilişkili ne geçmiş ne de geleceğe ait bir merakı olmayan o ülkelerden birinin vatandaşı olduğunuz ise, yapacağınız şey, aşınızı olmak, o da yetmez, saklanacak güvenli bazı alanlar bulup, sizinle ebelemece oynayan “yeni çeşit” (varyant) bir virüse yakalanmamayı ummak artık. Ne de olsa, hava ve deniz durumunu kontrol etmeden açık denizlerde uzun yola çıkan bir küçük yelkenliden farkınız yoktur artık. Çünkü dümende ve güvertede olanların çoğunluğunun açık denizdeki fırtınalara pek bir hazırlık yapmayanlar olacağı da göz ardı edilememelidir. Salgının felakette varabileceği zirveyi yaşayan, yarım milyonun üzerinde insanın öldüğü Hindistan’daki katastrofinin varyantı olan çeşidin adı “delta varyantı” artık. Yirmi dört harfli Yunan alfabesinin dördüncü harfi olan delta varyantının, salgını başlatan virüsün bulaşabilme potansiyelinden %60 daha bulaşıcı olduğu öngörülüyor. Salgının başında virüsün, bir kişiden kaç kişiye bulaştığını anlatan üreme katsayısı, 2.5 iken şimdi 6 oldu, aradaki büyük dalgaya yol açan “alfa” ya da “İngiliz varyantı” için ise 4 idi. O zaman deltanın bir “süper bulaştırıcı” olduğunu ve aşı bulunduktan sonraki, pandemi içinde pandemi potansiyeli olan ilk varyant olduğunu ama daha bulaşıcı varyantların gelişmeye devam edeceğini söyleyebiliriz.

Teknik olarak tam doğru bir hesaplama olmasa da, salgın bu yeni çeşit virüs, mesela delta ile başlamış olsa, 1918 grip pandemisinde olduğu gibi yani aşısı henüz bulunamadan, dünya nüfusunun yarısını hastalandırıp, güncel olandan yüz kat belki daha çok fazla ölüme ve ağır yıkıma yol açmış olabilirdi. Ama, bu salgın için, hem salgının evresi hem toplumsal dinamikler ve değişkenler nedeniyle, bulaşma (transmission) ile yayılmanın(spread ) birbirinin yerine geçebilecek terimler olduğunu söylemek doğru olmaz. Yalnızca bu çeşitlenmelere, Hindistan ve Latin Amerika’da tamamen kontrolsüz bırakılmış, solunum yolu ile ve çok bulaşan bir virüsün, evrimsel hareketliliğinden de daha yüksek olan moleküler hareketliliğinin ve kısmi bağışıklık basıncının yol açmakta olduğunu söylemek mümkün olacaktır. Delta varyantı, aşıdan önceki dönem ile aşıdan sonraki dönem arasındaki farkı o kadar net ortaya koyuyor ki.
Aşısızlar veya tek doz aşılılar arasında ve hatta iki doz aşısını da almış ama yeterince cevap oluşturamayan ileri yaş ya da bağışıklık sistemi yeterince cevap vermeyenler arasında hızla yayılıyor, daha kısa sürede ve daha uzun süre bulaşıyor ve hastaneye yatış ihtimalini iki kat artırıyor.

Çeşitlenmekte kararlı

Ama bizi korkutan varyantlar değil artık, çünkü Yunan alfabesindeki harfler ile tanımlanmalarından anlaşılacağı üzere virüs çeşitlenmekte kararlı ama aşılar bizi ağır hastalanmaktan ve ölümden koruyor.

Toplumlarında yüksek oranlarda aşılama yapan İsrail ve İngiltere, kitle bağışıklığı için tanımlanan eşiğe çok yaklaşmasına karşın delta nedeniyle sayılarda artış bildirilse de iyi haber şu ki ölümlerde artış olmuyor. Ancak aşılanma oranları çok düşük olan Rusya’da, delta varyantının etkisiyle hem sayılarda hem ölümlerde artış oluyor. Aşılamada kitlesel bağışıklık eşiğine yaklaşmış ülkelerde vaka artışlarının olması, yeni varyantların tıpkı influenza (grip) virüsü gibi ve kısmi bağışıklık basıncı altında “antijenik drift” (antijende küçük değişim) yapmış olabileceğini ancak aşının bulaşmayı önlemese de hastalık ve ölümden koruyuculuğunun yeterli olduğunu gösteriyor.

Aylarca kısıtlamalar, düzenli taramalar yaparak ülkelerindeki ölüm sayılarını düşük tutmuş, eğitimi sürekli açık tutabilmiş, Avusturalya gibi “eliminasyon”u hedeflemiş ülkelerde ise salgının yıkıcı ve ölümlere yansıyan gerçek boyutu anlaşılamadığından olsa gerek, aşılanma oranları çok düşük kaldığı için delta varyantı ile büyük ve yıkıcı bir dalga olma riski söz konusu. Delta ve henüz dünyada değil bölgede, Güney Amerika ‘da yayılan “lambda” gibi daha bulaşıcı çeşitlerin “R” değeri düşünülecek olursa, başlangıçtaki özgün virüsün 2,5 olduğu tahmin edilen “R” değerine göre tanımlanmış olan şu formülün değişmiş olması ise bizi endişelendiriyor ; %80 ‘den etkili bir aşı ile bir toplumun %75’inin aşılanması ile “ kitle bağışıklığı” gelişecek yani, aşılı kişi sayısı arttıkça aşılı olanlar aşısızları da koruyacak ve hastalık tıpkı kızamık gibi “elimine” edilebilecek ve salgın tehdidi önlenebilecekti.

Böylece, en azından önümüzdeki iki yıl, aşısız kişilerden başlayan mevsimsel dalgalanmalar dışında hastalığı unutup, eski normalimize, maskesiz hayatlarımıza dönebilecektik. Eliminasyon; hastalığın salgın olmayacak düzeyde kontrol edilebilmesi anlamına geliyor. Bunun için toplumsal bağışıklığın yüksek düzeyde olması, kaliteli arama ve tarama (surveyans) olması gerekiyor. Mesela kızamık, yüksek bulaşıcılığına karşın, çocukluk çağı aşılamaları ile elimine edilmiş, aşılı isek unuttuğumuz ve kaygı etmediğimiz bir hastalıktır. Aşı ile erişilen kitle bağışıklığı, aşı ve epidemiyoloji bilmeyen kişilere basitçe şöyle anlatılabilir, bir sağanak altında, ıslanmaması gereken kaç kişi olduğunu bilmeyen bir topluluksunuz. Bazılarınız ıslanınca ağır hastalanacak hatta ölecek. Aşı ise sizleri hastalanmaktan koruyacak şemsiye. Şemsiyelerinizi birleştirince açıkta kalan bazı kişileri de koruyabiliyorsunuz ama şemsiyeli kişi sayısı çok azsa, açıkta kalan kişiler sizin şemsiyenizin altında korunamadığı gibi, sizi de şemsiyenin dışına itiyor. Mesela biz bir önceki yazdan bir ay gecikme ile ve tümüyle aynı hazırlıksız ve izlemsiz biçimde açıldık. Geçen yazdan iki önemli farkımız ise aşı ve bu yeni çok daha bulaşıcı virüs.

Başka hiçbir hazırlık ve izlem yapmazken, aşılama ile erişilecek kitle bağışıklığı için eşiği yükselten bu yeni varyanta yetişip, normalden vazgeçtik, normale yakın hayatlarımıza dönebilecek miyiz? Buna cevap verebilmek için, delta varyantının ülkemizdeki dağılım ve durumunu bilmek durumundayız. Ama dünyadaki dağılım ve bulaşma katsayısı olan R değerinin; 5-7 aralığında hesaplanmasına göre, hesaplanan yeni eşik %80-85 ve bu eşiğe erişilmesi, çocukluk çağı aşılaması yapılamadığı için imkânsız. Türkiye’de, göçmenler hariç, 18 yaş üzeri nüfus 58 milyon ya da nüfusumuzun %27’si 18 yaş altında. Bu durumda, 18 yaş üzerinde olanların hepsini aşılasak bile ki şu anda nüfusun henüz %20 ‘si iki doz ile aşılanabildi,%70’ini aşılamış olabilecekseniz.

Aşılama koruyor

Şu andaki mevcut durum çok bulaşıcı bir virüsün yıkıcı etkilerinden korunmamızın, aşılanmaya çok istekli olan kişilere dahi henüz iki doz aşılanma yapılamamışken, “aşı karşıtlığını” bir ideolojik görüş olarak yaygınlaştıran grupları da hesaba kattığınızda pek mümkün görünmüyor. Oysa varyantlar en azından şimdilik daha hastalandırıcı da daha öldürücü de değil. Salgının başında, durumun ciddiyetini kavrayıp, alarm sistemlerini kurmak yerine suçlayarak, inkâr ederek, ölümleri yok sayarak davrandığımız gibi, aramayarak bulmuyor, bulmayarak bilmiyoruz. Eninde sonunda her ülke şunu kavrayacak, artık çok daha bulaşıcı hale gelen ve kalıcı olan bu solunum yolu hastalığını “elimine” edebilmek için gerekli aralığı kaçırdık çünkü bunun için hep birlikte ve rasyonel mücadele etmeliydik ve etmeliyiz.

Tıpkı kızamık gibi, çocuk felci gibi büyük aşılama kampanyaları yapamazsak “eliminasyon” yani enfeksiyonun salgına yol açmak potansiyelini kontrol etmek şansını şimdilik yitirmiş görünüyoruz. Ancak, delta varyantı ve radarımıza takılan daha bulaşıcı lambda gibi varyantlar, kitle bağışıklığına erişmek eşiğini yükseltmiş olsa da, her birimizin aşılanması ve her aşılanma şimdi daha büyük önem taşıyor. Kontrol altına alınması bir zaman daha alacak gibi duran şiddetli bir sağanakta şemsiyesiz kalmamak büyük önem taşıyor. Yerkürenin insan sakinleri olarak, hiç eksik parça kalmayıncaya kadar parçaları bulup yerleştirmeden çözemeyeceğimiz büyük bir bulmacanın karşısındayız. Aslında, her yerleştirdiğimiz parçada çözüme yaklaşmış oluyoruz. Şimdilik, virüsün bulaşıcılığını artırmak yönünde çeşitleneceğini, 24 harfli yunan alfabesindeki ilk harf olan alfadan on birinci harf olan lambdaya kadar aylar içinde gelmiş olduğumuza bakarak öngörebiliriz. Virüs, henüz hastalık ve ölümcül olma potansiyelinin artırmamış olsa da hareketliliğinin yakın izlenmesi ve gerekli saptamalar ve uyarlamaların yapılması gerekmekte.

Yeni çeşitleri, ülke isimlerinden bağımsız kılarak ülkeleri etiketlememek konusundaki hassasiyetimizi, delta ile savrulan Hindistan ile lambdanın yayıldığı Peru gibi ülkelere aşı sağlamakta gösterebilmiş ve kısa sürede etkili bir bağışıklama sağlayabilseydik, kısmi bağışıklık basıncıyla, dördüncü harften on birinci harfe kadar alfabe okumayacaktık. Ama tüm bunları arıyor, tarıyor, buluyor ve yeni doğru hamleler yapabilecek potansiyelde olmak bizi Yunan mitolojisindeki, ölümlülerin en bilgesi olan “Sisifos” olmaktan muaf kılıyor.