Öyle bir anlayış ki, tüm kavramların içini boşalttı. Demokrasi dediler, yerel seçimlerde sandığı dahi devirdiler. Halk iradesi dediler, beğenmediklerine kayyum atadılar. Hukuk dediler, üstünlerin keyfini dayattılar. Özgürlük dediler, herkesin kendi kimliğini özgürce yaşamasını değil çoğunluğun kabalığını üzerimize boca ettiler.

Kelimeleri, kavramları, hayatları, şimdi de harflerin içini boşaltıyorlar. Gerçi bu da yeni değil… 3Y ile gelmişlerdi. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar bitecek demişlerdi. Bitirmek bir yana hepsini yapının temel taşı yaptılar! Yolsuzluk da, yoksulluk da, yasaklar da Saray rejiminin düzeninin yapısal sorunları artık. Yapısal sorunları derken halk açısından sorun bunlar, Saray’ın kendisi ve yandaşları için ise yaşamsal unsurlar. Düzenin devamı için muhtaç oldukları yıkımlar.

Y’lerle işleri bitip hepsini yapısallaştırınca sıra yeni harflere geldi. Hazine ve Maliye Bakanı Damat ekonomide ‘V çıkışı’ sinyalleri alıyormuş! Oysa ne çıkışı; çok uzun süredir bir çıkış değil çöküş yaşanıyor her tarafımızda.

Çıkan da çöken de çok belli. Çıkışta olan imar rantları, çöküşte olan vatandaşın geliri… Çıkışta olan Saray ve yandaşları, çöküşte olan halk… Çıkışta olan Saray’ın Parti Devleti, çöküşte olan halkın Sosyal Devleti.

AVM’lerle, rezidanslarla halkın geleceğini betona gömen zihniyet çıkışta. Katar Emir’inin annesinin ve onun dostlarının Kanal İstanbul’un çevresinde aldıkları onlarca dönümlük arsalara çıkan imar izniyle var edilen rantlarda bir ‘V çıkışı’ var! Saray rejiminin onayıyla tarlaları turizm ve ticaret alanına dönüştürerek yandaşlara yaratılan zenginliklerde bir çıkış var. Hazine ve Maliye Bakanı’nın ekonomiye bakınca çıkış sinyalleri alması da bundan olsa gerek.

Bir diğer çıkış sinyali de dışarıdan Türkiye ekonomisine giren kaynaklarda. Yabancılar Türkiye ekonomisine kaynak sağlamak istemiyor, mümkün olduğunca çıkmak derdindeler. Bu çıkışın sinyalleri yıllardır attıkları her adımda Türkiye ekonomisinin varlığını bu dış kaynakların varlığına bağlamış olanların radarına girmese de bu kurulu düzen içerisinde üreten, girişimleri olan, emeğiyle var olan milyonlar için bu çıkış, bir çöküş anlamına geliyor.

Çıkışlar çöküşün işaret fişeği. Umutları çöktüğü için iş aramaktan vazgeçenler çıkışta. Çöküş öyle bir boyutta ki son bir yılda iş bulmak için arayışa geçenler 3 milyon 13 bin kişi azalmış, insanlar işgücünden çıkıyor. Damadın gözüne görünen çıkış da bu olsa gerek!

Öte yandan insanların sadece yarınları ile değil bugünleri ile de bağı olan istihdam çöküşte, geniş tanımlı işsizlik çıkışta. Son bir yılda istihdam kayıpları 2,5 milyonun üzerine çıkmışken, geniş tanımlı işsizlik 17 milyon insanın hayatının ağır gerçeği oldu. Saray rejiminin gözüne görünen çıkış milyonların hayatının çöküşünden başka bir şey değil.

Halk, bir yandan geliri çökerken bir yandan da artan enflasyonun ağır yükü altında eziliyor. Resmi rakamlara göre nisanda yüzde 10,9 olan enflasyon mayısta yüzde 11,4’e, haziranda ise yüzde 12,6’ya çıktı. Bir çıkış arıyorsa Hazine ve Maliye Bakanı, işte halkın çöküşü olan gerçek çıkışlar buralarda yatıyor. Üstelik dar ve orta gelirli milyonların harcama sepetleri göz önüne alındığında enflasyon çıkışının çok daha yüksek olduğu da bir gerçek!

Cebindeki parasının eriyen değeri karşısında onu koruyacak bir sosyal devlet yerine Hanedanı koruyan parti devleti, doğrudan gelir desteği sağlamak yerine yeni borç yüklerinin altında eziyor halkı. Çıkışta olan işte bu borçluluk hâli. Halkın omuzlarına çöken, bugün nefes aldıran ama akciğerlerini bir daha nefes alamayacak kadar yıpratan bir borçluluk hali çıkışta olan. Nisan ve mayıs aylarında KOBİ’lerin bankalara olan kredi borcu 128 milyar lira artarak, 791 milyara çıktı. 552 bin KOBİ daha artık borçlu. Bankalara borçlu olan KOBİ sayısı 3 milyon 674 bine çıktı.

Ekonomideki çöküşü ortaya koyan daha pek çok çıkıştan bahsetmek mümkün. Dış ticaret açığı çıkışta, turizm çöküşte. TCMB rezervlerindeki kayıplar zirvelere çıkışta, Türkiye ekonomisine güven çöküşte. Dış borcun milli gelire oranı çıkışta, gelirimiz çöküşte…

Ve elbet her böyle çöküşün gerçek bir çıkışı olacak.

İşte o çıkış yeni bir ekonomi düzeninde yatıyor. Yenilenen, gençleşen, kapsayan bir düzende... Sosyal adaleti sağlayacak, kimi tanıdığının değil neyi bilip becerdiğinin kıymetli olacağı, kimliklerin özgürce yaşanacağı ve birlikte yaşayacağı, dünyadaki dijitalleşme dönüşümünün üretkenliğe yansıtılacağı, rantın değil üretici güçlerin öncelikli olacağı, çağın gerisine kalan değil çağı yakalayıp dönüşüme öncülük eden bir yeni ekonomi düzeninde yatıyor çıkış.

Ve o çıkış halkın hiç azalmayan mücadele gücünde, kuracağımız güçlü sosyal demokrat siyasette yatıyor.