Önceki yazımda “ABD’nin Çin politikasının temellerinin Obama döneminde atıldığını, Trump’ın bu konudaki en önemli icraatının o politikayı berbat etmek olduğunu” belirtmiştim. Trump yönetiminin “ABD’nin Çin sorunu”nu bazı haydutça yöntemler kullanarak çözmeye çalışması Çin ve Çin Komünist Partisi (ÇKP) hakkındaki yanlış varsayımlarına dayanıyor. Yazının devamında anılacak olan varsayımları burada tek cümleyle temel olarak şöyle özetleyebilirim: “Çin ekonomisinin ABD’nin baskıyla çökebilecek kadar dayanıksız (dışa bağımlı) olduğuna inanıyor; ÇKP’yi ise halkın iradesine el koymuş ve halkla bağı çok zayıf bir avuç ‘komünist zorba’dan ibaret’ görüyor.

Trump’ın varsayımlarını ve neden yanlış olduklarını anlatan iki yazı özetleyeceğim. Yazıların kaynağını gizlesem, yazarların Çin-ÇKP muhibbi oldukları bile düşünülebilir. Oysa bu itirazlar bambaşka iki kaynaktan geliyor. Önce, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun geçenlerde yaptığı bir konuşmadan hareketle Trump tayfasına bir kötü haber vererek başlamak istiyorum. Pompeo’ya göre, “ÇKP, ABD’nin araştırma merkezlerine, üniversitelere, devletin basın toplantılarına vs sinsice sızan propagandacılar gönderiyor”. Kötü haber şu ki, sermayenin gözbebeği yayınlarından olan Economist dergisi de o Çin propagandacılarından biri olabilir… Zira 15 Ağustos 2020 tarihli dergide yayınlanan bir yazı “Xi Jinping, devlet kapitalizmini yeniden keşfediyor. Hafife almayın” başlığını taşıyordu. Economist’in yazısını kısaca şöyle özetleyebilirim:

“Trump’ın Çin’e karşı sert tavrının en önemli nedenlerinden biri ticaret savaşının başlangıcından beri inandığı ‘Bu yöntem çok etkili olacak. Çünkü Çin’in devlet kapitalizmi dışarıda güçlü’ varsayımıdır. Trump’ın mantığı çok basit. Şöyle düşünüyor: ‘Evet, Çin gelişmeyi başardı. Ancak bu gelişme yalnızca sürdürülemez borçlar, sübvansiyonlar, adam kayırmacılığı ve fikri mülkiyet hırsızlığı ile devam edebilir. Yeterli baskı uygulanırsa, Çin ekonomisi çökebilir. Bu tehdit liderlerini taviz vermeye zorlayacak ve sonunda devlet önderliğindeki sistemde çözülme yaratacaktır.’ Mantık basit ama yanlış. Yanlışlığı ABD’nin gümrük vergisi savaşının Çin ekonomisine beklendiği gibi zarar vermemesinden bile anlaşılabilir. Bu yöntem işe yaramayacak. Sovyetler Birliği’nin aksine, Çin’in devasa ekonomisi sofistike ve dünyayla yakından bağlantılı. Çin’in 14 trilyon dolar ölçekli ulusal ekonomisi çok güçlü ve hayal kurarak yıkılmaz. Bu yanılsamadan kurtulmanın zamanı geldi.”

Pompeo, o konuşmasında ayrıca “Xi Jinping, iflas etmiş bir totaliter ideolojinin gerçek bir inananı. On yıllardır taşıdığı ‘Çin komünizminin küresel hegemonyası’ arzusunu şekillendiren işte bu ideolojidir” dedi.

Singapurlu eski bir diplomat olan Prof. Kishore Mahbubani ‘nationalinterest.org’ sitesinde Pompeo’nun bu hezeyanlarına da cevap veren bir yazı yayınladı. Bir ara saygın bir Çin üniversitesinde de çalışan Prof. Mahbubani ne ÇKP sevdalısı ne de Çin muhibbi. Hatta batıcı demek yanlış olmaz. Çin’i, ÇKP’yi ve yaşanan sorunu doğru anlamış olması ve düşüncelerini batının ideolojik-kültürel hegemonyasına yaranma kaygısı gütmeden dile getirebilme dürüstlüğü söylediklerini değerli kılıyor. Yazısında şunları söylüyor: “Gerçekte, ÇKP, ABD için sanılandan daha zorlu bir rakip. Çünkü birincil amacı küresel hegemonya değil. Komünizmi küresel olarak yeniden canlandırmak gibi bir amacı da yok. Gerçekte, işlevsel olarak ÇKP, Çin Komünist Partisi anlamına değil Çin Uygarlık Partisi anlamına geliyor. Amaç, dünyanın en eski ve zamana en dayanıklı uygarlığını tekrar canlandırmak ve onu dünyanın en saygın ve başarılı uygarlıklarından biri yapmaktır. Bu hedef Çin halkını enerjik kılmakta ve Çin toplumuna alışılmadık bir heyecan ve canlılık katmaktadır. Bu ‘uygarlığın canlandırılması’ sürecinde ÇKP çok iyi iş çıkardı. ÇKP hakkında az bilinen bir gerçek, Çin Halk Cumhuriyeti’nin 71 yıl önceki (1949) kuruluşundan bu yana en güçlü zamanını yaşadığıdır. Her yıl 20 milyondan fazla Çinli, ÇKP’ye üye olmak için başvuruyor. Ancak sadece yaklaşık yüzde 12’si katılabiliyor. Üyelik süreci, partiye katılmayı en iyi Amerikan üniversitelerinden birine kabul edilmek kadar zorlaştırıyor. Kısacası, ÇKP, Amerikan baskısı altında çökmek üzere olan bir parti değil. Parti, Çin uygarlığının yeniden yükselişini gördükleri şu dönemde yaşadıkları için mutlu olan 1,4 milyar Çinli arasında meşruiyet okyanusunda yüzüyor.” (Yazının tamamının çevirisi kamuranindergahi.blogspot.com‘dan okunabilir)

Prof. Mahbubani’nin ÇKP’deki milliyetçi damara dikkat çekmesi yazıyı benim için ayrıca önemli kılıyor. ÇKP’yi “otoriter-totaliter” duyarı kasarak Batı kapitalizminin liberal değerleriyle eleştirmek boş konuşmaktır, liberal gevezeliktir; distopya yazmak ise düpedüz ahmaklıktır. ÇKP eleştirilecekse, sık sık pragmatizmle kaynaşan bu milliyetçi damar açısından eleştirilmelidir. HK, Uygur bölgesinde yaşanan sorunlar ve Çin’in uluslararası ilişkiler anlayışı ancak bu açıdan bakınca doğru anlaşılabilir. “ÇKP-Çin, otoriterlik-totaliterlik ve milliyetçilik” üzerine uzun bir yazı planladığım için şimdilik burada bırakıyorum.