TRUMP faşistine “Kaç Çinli ölse, kayıp sayısının doğru olduğuna ikna olurdun” diye sorulsa, vermeye mecbur olduğu “politically correct” cevap bir tarafa, aklından geçenin “Bütün Çin yok olmalı” olduğuna bahse girerim. DSÖ ve Çin sağlık yetkililerinden akan sel gibi veri, bilgi ve uyarıya rağmen gerekli önlemleri almayan Trump ve onun sufle verdiği bazıları (ve ABD çuvalladıkça Trump’a benzemeye başlayan “Amerikan muhipleri”) şimdi Çin’i ölüm sayısını da gizlemekle suçluyorlar.

Çin’in can kaybı sayısını gizlediği iddiası hakkında bir doktor arkadaşımızla konuştum. Çin’deki can kaybı oranının çok üzücü düzeyde olduğunu (yani hiç de az olmadığını) ve en çok kaybın bir tedavi prosedürü geliştirilene kadar ilk başlarda yaşandığını söyledi. “Sadece Hubei eyaletinde 4 bin 512 can kaybı var ve bu kayıpların 3 bin 869’u Vuhan’dan” dedi. Ardından da bizimkilere kılçık attı: “Fakat sizinkiler dünyayı kıskandıracak kadar başarılı. Biraz daha gözü kara davranabilseler, pandemiden sıfır can kaybıyla bile çıkabilir ve dünyayı şaşkınlığa uğratan bir ‘başarı öyküsü’ yazabilirlerdi” dedi. Bu konunun muhataplarından biri olsam bu laflar mideme otururdu.

Çin kültürü sağlığı korumayı-sürdürmeyi ve hasta olmamayı önceler. Bütün yeme içme, yaşam alışkanlıkları buna göre şekillendiğini söylemek, abartı olmaz. Bana göre, hurafeden epeyce arınmış olan bugünkü “Geleneksel Çin Tıbbı” vücudun denge durumunda ve koşullar-çevre ile uyum halinde olmasını sağlayarak sağlığı koruma, sağlıklı kalma geleneğine verilen (akademik) ad. Doktor arkadaşımızın batılıların Çinliler hakkındaki cehaletiyle dalga geçmek için “Çinlilerin sağlıklı olmasının üç nedeni var:

(1) Üç beyazı (un, şeker, tuz) bilmeyiz, batılılar bize henüz öğretemediler. (2) Denizaltı hariç, suda yüzen her şeyi yeriz ve (3) bir de tavuklarla uyur ve kuşlarla uyanırız” demesi bu “sağlığı koruma geleneği” gerçeğini değiştirmez. Salgında Çin’deki can kaybının açıklanandan daha yüksek olması gerektiğini uman, vicdan yoksunları Çin kültürünün bahsettiğim bu yaşam şekline de bir göz atmalı.

Çin’de yaşam ülkenin büyük bölümünde önlemler dâhilinde normale döndü sayılabilir. Biraz yavaş da olsa, Vuhan da bu yolda ilerliyor. Buna rağmen, salgın konusunda halkı gevşemeye sevk edebilecek bir açıklama henüz duymadık. İnsanın her gün “Bu işin neredeyse üstesinden geldik. Çok iyi gidiyoruz. Sona yaklaştık. Yakında normale dönüyoruz” müjdeli haberlere gark olduğu memlekette olası geliyor. Hastanede tedavi gören sadece 23 hasta kalmışken (kritik durumda olan yok) bile halen zafer ilan edilmedi; fakat uyarılar devam ediyor. Bunun adı iş bilmezlik değil durumun ciddiyetinin farkında olan, halkın yaşamını ve sağlığını korumayı öncelikli amaç edinmiş bir devlet ciddiyeti ve tabii ki devlet adamlığı kalitesi…

VUHAN İÇİN BAĞIŞ KAMPANYALARI

Şubat ayı başlarında ülkenin dört bir yanında çeşitli kişi veya kurumlar tarafından bağış kampanyaları başlatıldı. Yani Çin devleti bu kampanyalarının hiçbir yerinde ve aşamasında yer almıyor. Çin devlet yöneticileri, kendilerini halka iş-gelir sağlamak, halkın refahını yükseltmekle görevli-sorumlu kabul eder. Kazara bile olsa, halktan para-bağış isteseler kahırlarından ölürler. Toplanan bağışlar, aralarında Çin Kızılhaç’ı ve Vuhan Belediyesi Yardım Kuruluşu’nun olduğu üç kurumun hesabına gönderildi. Bağışın toplam miktarını bilmiyorum. Fakat binlerce kişi, kurum, şirket, holding vs tarafından yapılan iki ve üç rakamlı milyon Yuanlık bağışların havada uçuştuğunu iyi hatırlıyorum. Guangdong eyaletindeki bir üniversitede öğrencilerin başlattığı ve tüm personelin katılımıyla toplanan 1 milyon Yuan (yaklaşık 145 bin dolar) en çok ilgimi çeken bağışlardan biri olmuştu.

İlgimi çeken bir diğer bağış ÇKP üyelerinin kendi aralarında başlattıkları bağış kampanyasında 1,2 milyar dolar toplamaları oldu. Bildiğim kadarıyla, ÇKP’nin yetmiş milyon civarında üyesi var. Bu tutar, işte bu üyelerden toplanmış. Evet, ÇKP’nin üye sayısı yetmiş milyon civarında. İlk duyduğumda 1,4 milyar nüfusa sahip bir ülkede bu üye sayısı çok az demiştim. İşin sırrı ÇKP’nin üyelik prosedürü ve koşullarında. Ayrıntıya girmeden ve doğrudan söyleyeyim: ÇKP, vasat insanları üye kaydetmez. Üye kabul edilmek için sizi toplumda öne çıkaran özellikleriniz, yetenekleriniz olmalı. AKP değil ki bu, ülkenin döküntüleri toplasın…

Ayrıca, bağışlar gerçekten gönüllülük esasına dayanıyor. Yani memleketteki gibi kâğıt üstünde bağış olarak görünse bile, “mecburi katılım”ı bir “seçenek” olarak sunan bir zorla güzellik durumu yok. Bunca zorlamaya rağmen, öyle bir itibar ki “şahsım” ancak çiklet parası toplayabilmiş. Aslında iktidarın-rejimin elinin altında büyük bir potansiyel kaynak var. Gerçi üstüme vazife değil ama “makbul olmayan” vatandaş sınıfından biri olarak yine de hatırlatmak istedim: İktidar, sosyal medyaya doldurduğu lümpen, it-uğursuz ordusu AKtrollerin maaşlarını kesip bu parayı bağış olarak kabul edebilir. Bir bitik kötücül rejimin “dindar ve kindar evlatları” olan bu sefil ruhlular, hayatlarında bir kez olsun işe yaramış olurlar.