Bugünlerde ortalık toz duman.. Tozu dumana katanlar malum.. Ve malumlar nezdinde ölenlerin bir hükmü yok.


Akıllı, akılsız herkesin dilinde ‘barış’ sözcüğü.. Lakin yaşananların barışla uzaktan yakından alakası yok. Barış sözcüğü herhalde hiç bu kadar anlamsızlaştırılmamış ve barış hiç bu kadar kadük hale getirilmemiştir.


Seçimlerin üzerinden iki aydan fazla bir süre geçti. İşgal edilmiş bir yürütme mevcut. İş bu yürütücülüğü tescillenmiş yürütme çalma işini geliştirmiş olup şimdi de savaş tamtamları çalmakta.


“Dur!” diyen yok.
“Çekil kenara!” diyen yok.


Aksine bu işgalcilerle pazarlıklar sürmekte.


İnsanlar, geçim sıkıntılarını bir yerlere koyup can derdine düşmüş vaziyette. Metroda, otogarda, alışveriş merkezlerinde, topluluğun olduğu her yerde eli dedektörlü kişiler bombacı(!) arıyor. Toplumun üzerine malumlarca tedirginlik serpiştirilip durmakta...


Yaratılan kaos ortamında yürütme işlemi de kolayca sürdürülmekte.. İşgalci Yürütme, ipleri elinde sendika ile kamu çalışanlarının sözleşmesine yönelik masaya oturup lak lak ediyor.


Adalet; kara mizah bir oyun sahnede.. Pozantı Cezaevi’ndeki çocuk istismarı ve tecavüzlerini kamuoyuna duyurarak görevini yapan gazeteci Zeynep Kuriş, ‘Devletin mahremiyetini deşifre etmekten’ tutuklanabiliyor. Sorumlu cezaevi müdürü ise daha büyük bir cezaevinde görevlendirilerek taltif ediliyor.


“Akaki Akakiyeviç’in paltosunu çalan hırsız, makamının gereğini zalimce yerine getiriyor, hepsi bu” diyerek durumu özetleyenler olacaktır. Ne yazık ki sorun bir tek hırsız değil. Evet, rolü büyük, ama biat etmiş çevresi olmadan tek başına nasıl değerlendirilebilir ki?


Palto hırsızı, tescilli yürütme, havuz medyası cambazları ve bilumum izdeşler fıkrada olduğu gibi zıpzıp zıplayıp duruyorlar.


“Hangi fıkra?” diyenlere anlatayım:


Doktor, yeni atandığı akıl hastanesini gezmekte imiş. Bir salona girince hastaların hepbirlikte zıpladıklarını görmüş ve birini çağırıp sormuş;


“Niçin zıplıyorsunuz?“


Hasta zıplamayı kesmeden yanıtlamış; “Biz cin mısırıyız gördüğün gibi patlıyoruz işte!”


Köşede kendi halinde oturan bir hasta, doktorun dikkatini çekmiş, yanına gidip sormuş; “Sen niye zıplamıyorsun?”


Hasta boynunu büküp yanıtlamış; “ Ben tavaya yapıştım.”


Bu toz duman içerisinde, tescilli yürütücüler ve izdeşleri arasında aklı başında olup yerli yerinde ağırlıkları ile oturanlar da sizi aldatmasın; zıplayamıyorlarsa bilin ki kıçları tavaya yapışmıştır.


Sonuçta tamamının akıbetinin bu yönde olacağı belli; malum yerlerinden yanarak gidecekler.


Gidecekler ama görünen o ki yaka yaka…