Çin-Ortadoğu Uzmanı Christina Lin: Suriye, Çin için ‘yeni Afganistan’
Suriye Talibanı, El Kaide, DAEŞ saflarındaki Uygur cihatçılar nihayetinde bir gün Batı çıkarlarını hedef alacaktır. Batı’nın kendisine karşı yapılacak Suriye merkezli saldırılarda Uygur militanları yakalaması olasılığı yüksek. Bu yüzden Çin, Suriye’ye ‘yeni Afganistan’ adını veriyor
MELTEM YILMAZ @meltemmmylmz
Johns Hopkins Üniversitesi, Çin-Ortadoğu-Akdeniz İlişkileri Uzmanı Christina Lin, İdlib’teki cihatçı Uygur kolonilerine ilişkin sorularımızı yanıtladı. Çin’den Suriye’nin Cisr eş-Şuğur bölgesine yerleştirilen Uygur sayısının 20 bini bulduğunu söyleyen Lin, “Türkistan İslami Partisi’ne bağlı militanlar Suriye’de cihatçılarla birlikte Suriye yönetimine karşı savaşıyor” ifadelerini kullandı.
» İdlib’teki Uygur kolonilerini hakkında ilk iddialar 2014 yılında ortaya atılmıştı. Siz, bu konuda çalışmaları olan uzman bir isimsiniz. Uygur cihatçı kolonileri nasıl ortaya çıktı, İdlib’te nasıl kuruldu, burada nasıl bir işlevleri var?
Suriye savaşı başladıktan sonra Türkiye, yabancı mücahitlere -Asya’dan gelenler de dahil olmak üzere- mühimmat sağlama konusunda, Suriyeli muhalefete desteğin ülke içine girişinde önemli bir tedarik hattı haline gelmiştir. Savunma İstihbarat Ajansı’nın 2012 tarihli raporu Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın Esad üzerinde baskı oluşturmak için Esad kontrolündeki Batı Suriye’de küçük bir Selefi devleti kurma yönündeki arzusuna karşı uyarıda bulunmuştu.
El Kaide ve onun Afganistan/Pakistan’daki ortağı Türkistan İslam Partisi (TIP) de, İdlib’in küresel cihat için yeni bir Tora Bora haline gelmesi amacıyla operasyonlarını Suriye’ye taşımaya başladı. Nisan 2015’e gelindiğinde El Nusra, Ahrar uş-Şam ve çeşitli Özgür Suriye Ordusu grupları, Fetih Ordusunu (ceyşu’l-Fetih) oluşturmak için bir araya geldi ve ABD güdümlü koalisyonun desteğiyle ve isim değişikliğine bakılmaksızın günümüzde El Nusra’nın bir İslami emirlik kurmaya çabaladığı İdlib Valiliği’ni aldı.
Yaklaşık olarak aynı dönemde Çin basını 2014 sonundan başlayarak binlerce Uygur’un Türkiye’ye yasadışı yollarla giriş yaptığını ve yerel polis tarafından korunan Kayseri’deki hükümete ait evlerde ağırlandığını ortaya çıkardı. Bunların birçoğu umutsuzdu ve Türkiye’de bulunan cihatçı yandaş toplayıcılar tarafından Suriye ve Irak’ta savaşmak için sömürülmüş/satılmıştı. Bazı analizciler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Uygur insan gücünü Suriye’de potansiyel bir güç planı olarak kullanması olasılığı hakkında tahminlerde bulundu. İdlib’de eğitim kampları ile dolu, Batı mühimmatına erişimin olduğu ve önemli savaş deneyimi kazandıkları bir güvenli limana sahipler. Ailelerini yanlarında getirmemiş olan militan gruplara kıyasla Uygur Türkleri, eşleri ve çocuklarıyla yerleştikleri toprakları savunmak için daha kararlılar.
‘Çin sessiz diplomasiyi tercih ediyor’
» Siz de Türkiye’nin İdlib’teki Uygur kolonilerinin geçişi ve yerleşimi konusunda sorumluluğu olduğunu iddia ediyorsunuz.
2009 senesinden itibaren Güneydoğu Asya üzerinden ve sadece Malezya, Endonezya ve Tayland gibi geçiş ülkeleri değil, aynı zamanda Türkiye’ye de, insan kaçakçılığı ağları yoluyla önemli düzeyde Uygur göçü olduğunu belgeleyen raporlar bulunmaktadır. 2013’ten itibaren Ankara’nın Uygurların Xinjiang eyaletinden kaçarak Suriye’deki cihatçı gruplara katılmalarında, Güneydoğu Asya’da sıkışıp kalmaları halinde onlara sahte Türk belgeleri sağlayarak onlarla suç ortaklığı yaptığına dair raporların sayısı artmıştır.
Asia Times yazarı Peter Lee, başta Uygur Türkü mültecilerin ellerinde bulunan biyometrik pasaportlarda sahtecilik yapılmasının zorluğu ile ilgili olmak üzere bu konuyu kapsamlı olarak ele almıştır. Çin İstihbaratı bu gelişmeler karşısında endişe duymuş ve kapalı kapılar ardında Türk yetkililere baskı yapmıştır. Basına kamusal beyanlarda bulunan Batı’nın aksine Çin, mevkidaşlarını “utandırmamak” ve kendileri de “utanmamak” için sessiz diplomasiyi tercih etmektedir. Bununla birlikte, Erdoğan hükümetiyle ilerleme kaydedemedikleri zaman Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı başkanının kamusal beyanı ile konu doğruya ulaşmıştır.
ABD’nin tam olarak ne yaptığı belirsiz
» Peki ya ABD? ABD’nin bölgedeki cihatçı Uygur kolonilerini de silahlandırdığı iddia ediliyordu. Bu destek halen devam ediyor mu?
Başkan Trump’ın koltuğa oturmasından sonra, ABD’nin “isyancı” muhalif güçleri silahlandırarak Uygur kolonilerini hâlâ üstü kapalı bir şekilde destekleyip desteklemediği belirsizliğini korumaktadır. Obama yönetimi sırasında CIA tarafından 2012’de yürürlüğe koyulan Timber Sycamore Operasyonu, daha sonradan El Kaide ve DEAŞ ile bağlantılı hale gelecek olan Esad karşıtı isyancı grupları silahlandırmak ve eğitmek için Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte çalışmaktan sorumluydu. Bu, günümüzde ABD Kongresi tarafından her iki partinin de desteğiyle gündeme getirilmiş olan Terörizmi Silahlandırmayı Bırakma Yasası’nı (SATA) teşvik eden şeydi.
CIA programı bu sene Şubat ayında askıya alındı, ancak Nisan ayında programın kısmen de olsa uygulandığına dair bildiriler alındı.
2015 senesinde TIP ve Nusra, Idlib’in Suriye hükümetinden alınmasında önemli rol oynamıştı. Brookings Doha Merkezi eski yetkililerinden ve Suriye muhalif güçleriyle yakın ilişkileri olan Charles Lister’a göre İdlib taarruzu şehri ele geçirmek ve onu muhalif güçlerin kontrol merkezi haline getirmek için sekiz ay boyunca planlanmıştı ve ABD’nin başını çektiği ve Türkiye’nin güneyinde MOM olarak bilinen operasyon odası tarafından koordine edilmişti.
İdlib operasyonunda görev alan çok sayıda kumandan Lister’a bu çok uluslu operasyonlar odasının askeri yardım alan grupların daha önce el Kaide grupları ile doğrudan koordinasyonu kesmesini talep etmiş olsa da İdlib taarruzunun aslında Fetih Ordusu’nun cihatçı grupları ile daha yakın işbirliğini teşvik ederek oyunun rengini değiştiren bir taarruz olduğunu bildirmiştir. 2015 yılında General Petraeus da hem DEAŞ hem de Suriye ordusuna karşı El Kaide’yi destekleme çağrısında bulunmuş ve Eylül 2016’da Kölner Stadtanzeiger adlı Alman gazetesinde yayınlanan bir makalede bir El Nusra kumandanı, Amerikan anti-tank TOW füzelerinin Özgür Suriye Ordusu vasıtasıyla değil “doğrudan kendilerine verildiğini” doğrulamıştır.
Büyük bir tehdit
» Cihatçı Uygur kolonilerinin varlığı, bölgeyi ve Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Sadece Çinli değil, aynı zamanda Orta Asya cihatçılarının da bölgede var olması Asyalı güçleri bölgede askeri müdahalede bulunmaya itecektir. Merkezi İdlib olan isyan koalisyonu, Suriye’nin kuzeybatısında Nusra yönetimi altında ve TIP, çeşitli Orta Asya militanlarının (Özbek İmam Bukhari Cemaati ve Katibat Tawhid wal Cihad gibi) yanı sıra Çeçen militanlar tarafından da desteklenen özerk bir devlet kurmak için Türkiye’nin Hatay ilinden doğrudan açık tedarik hattına sahiptir. Dolayısıyla geri dönen militanlar Asya’nın güvenliği ve istikrarı için bir tehdittir.
Bununla birlikte, ABD artık Ortadoğu petrolüne ihtiyaç duymasa ve bölgede istediği zaman harcamalarını kısıtlayabilecek olsa da Asya ülkeleri bunun tam tersine pazar erişimi ve enerji kaynakları için artan şekilde bölgeye bağımlı hale gelmektedir. Ortadoğu’da faaliyet gösteren El Kaide, DEAŞ ve çeşitli Selefi gruplar Çin’in Avrasya boyunca uzanan 1 trilyon dolarlık İpekyolu projesi için gerçek bir tehdit oluşturmaktadır.
Yeni Delhi ve Pekin aynı zamanda başka bir büyük zorlukla karşı karşıyadır –Ortadoğu’da Hindistan’ın yedi milyon ve Çin’in iki milyon mülteci işçisinin korunması. Dolayısıyla 2016 yılının Ağustos ayında hem Hindistan hem de Çin El Kaide ve DEAŞ ile mücadelede Suriye hükümetiyle güvenlik bağlarını yenilemiş ve bu grupları Suriye’de kalıcı bir güvenli liman olarak görmeyi reddetmiştir.
Merkezleri Suriye...
» Bu durumdan Batı nasıl etkilenecek?
Uygur cihatçılarının aynı zamanda DAEŞ, El Kaide (Nusra, JFS, HTS), Suriye Talibanı (Ahrar el Şam) saflarında olması nedeniyle bunlar nihayetinde batı çıkarlarını hedef alacaktır. ABD/Suudi destekli Afgan cihatçıların daha önce Afganistan’da El Kaide’ye dönüşmesinde ve Batı’ya saldırmasında izlediği modele benzer şekilde ABD, El Kaide içerisinde 22 Uygur yakalamış ve bunları Guantanamo’ya göndermiştir. Gelecekte Batılı hedeflere karşı, merkezi Suriye olacak şekilde saldırılar düzenleyecek olan El Kaide, DEAŞ ve diğer gruplar içerisinde Batı’nın Uygur militanları yakalaması olasılığı yüksektir. İşte bu nedenle Çin, Suriye’ye “yeni Afganistan” adını vermiştir.