Suud monarşisi her türlü kötülüğe imza atabilecek, aklın, bilimin, rasyonalitenin olmadığı bir kan imparatorluğu. Vahabizmin merkezi Suudiler böyle olsa dahi İstanbul’da kendi elçiliğinde ABD ile derin bağlantıları olan bir gazeteciyi imha edecek kadar gözü dönmüş olabilir mi?

Evet olabilir. Ancak ABD’nin de dâhil olduğu bir denklemde Suudilerin bu hatayı yapma riskini göze almaları pek “rasyonel” değil.

Peki ne oluyor.

Derin ve kirli bağlantıları olduğu her adımda daha da gün yüzüne çıkan Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda ortadan kaybolmasının arkasında ne var?

Olay nasıl olduğundan çok, ne tür sonuçlara yol açabileceği üzerinden irdelenirse, neden yapıldığı da ortaya çıkmış olur.

Öncelikle Kaşıkçı vakası Türkiye’nin başına çorap örülmek istenmesinden çok Suudi Arabistan’ın içine yapılan bir operasyon izlenimi veriyor. ABD’nin giderek artan şekilde ağırlığını koymaya ve tehditler savurmaya başlamasından da anlaşıldığı üzere yeni bir Suudi operasyonu söz konusu.

ABD bu işin neresinde?

ABD’nin bu işin tam merkezinde yer aldığı gün geçtikçe daha net bir şekilde anlaşılıyor. Konsolosluk ile Suudi’lerin her adımının dinlenmesi ve yapılan planlardan haberdar olunmasına rağmen, adım atılmaması bunun göstergesi. Kaşıkçı’yı kullanma niyetinde.

ABD’nin niyetinin insan hakları, özgürlükler, hak, hukuk olmadığı açık. Kaşıkçı’yı kullanma niyetinde. Riyad arasında bir diplomatik krize dönüşmeye aday.

Kaybolma olayının gerçekleştiği gün Trump’ın her zamanki mafyatik üslubuyla sarfettiği “Biz olmasak Kral koltuğunda iki hafta kalamaz” açıklama yapması ve veliahtın buna “Sizden alınan her silahın parasını ödüyoruz” diyerek cevap vermesi, iki ülke arasında ters giden bir şeylerin olduğunu gösteriyor.

Tehdit dozajını her geçen gün artıran Trump’ın, Kaşıkçı'nın kaybolmasının arkasında Suudilerin olması halinde çok ağır cezalar uygulayacaklarını söylemesine, atılacak herhangi bir olumsuz adıma karşılık verileceğini açıklaması meselenin Riyad-Washington arasında cereyan ettiğini gösteriyor.

Olası senaryolara gelince.

1- Suudi monarşisine ayar çekmek

Birinci opsiyon, tıpkı geçen yıl gerçekleştirilen Saray içi darbede olduğunu üzere veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın önünü açmak. Koltuğunu bırakmak istemeyen 83 yaşındaki kral Selman devre dışı bırakılarak, genç prensi tahta oturtmak. Suudi Arabistan Kralı Salman bin Abdülaziz el Suud, veliaht prensi olarak Haziran 2017’de 31 yaşındaki oğlu Muhammed bin Selman’ı getirmişti. Altı ay sonra da, 4 Kasım 2017’de Veliaht’ın emriyle büyük bir operasyon gerçekleştirildi. Aralarında onu aşkın prensin de bulunduğu ülkenin en zenginleri ve en güçlülerinden oluşan 200 kişi bu operasyonla gözaltına alındı. Birçok prens de öldürüldü bu süreçte. Tüm bunlara rağmen ABD ve Batı’nın “liberal prens” olarak parlattığı MbS ülkedeki neoliberalizasyon sürecini bu güçlerin istediği hızda gerçekleştiremiyor. Baba Selman devre dışı bırakılıp, MbS işbaşına getirilirse istenilen de elde edilmiş olacak. Bir başka olası senaryo ise genç prensi dize getirmek, kulağını çekmek.

2- İran’a karşı Suudi’leri kullanmak

Trump ABD’si 6 Kasım’da İran’a yönelik en kapsamlı yaptırımları devreye sokma hazırlığında. İran’ı adım adım kuşatmayı planlayan Trump’ın hedefinde bu ülkeye yönelik müdahale de var. Bunun için de Suudilerin öne sürülmesi gerekiyor. Suudiler hem finansal hem de askeri olarak müdahalede aktif şekilde kullanılmadan İran’ı vurmak olası değil. İran’ın vurulması konusunda her ne kadar ABD’den farklı düşünmeseler de Suudilerin bu konuda daha temkinli hareket etmek istediği ortada. Washington, Suudileri Kaşıkçı üzerinden sıkıştırarak, İran’a yönelik müdahale konusunda istediği kıvama getirme arayışında. Sünni Arap NATO’su projesinin merkezinde de Suudiler var. Ve ABD Arap NATO’sunu sadece İran’a karşı değil bölgedeki diğer sorunlarda da kullanmak istiyor.

3- İhvancı muhaliflere açık uyarı

Kaşıkçı üzerinden Müslüman Kardeşler’e sert bir uyarı da verilmiş olabilir. Kaşıkçı, İhvan’a yakın bir isim. Derin bağlantıları olan karanlık bir sima. Geçmişte Suudi Arabistan’ın eski istihbarat başkanı Prens Türki bin Faysal'a danışmanlık yapan Kaşıkçı, geçen yıl ABD'ye taşınmış, Washington Post için Suudi Arabistan konusunda yazılar kaleme almaya başlamıştı. İhvan Suudi Arabistan’da yasaklı ve terör listesinde. Mısır, Suudi’ler ve Körfez Arap monarşilerimden kaçan İhvancıların yeni merkezi ise İstanbul. İstanbul’da binlerce İhvancının varlığından bahsediliyor. Türkiye, Katar ile birlikte İhvan’ın hamisi. Kaybedişin bu kadar aleni olması içerideki ve dışarıdaki muhaliflere bir gözdağı olarak okunabilir. Muhalefete nerede olursanız olun, sizi vururuz mesajı verilmiş olabilir.

Türkiye’ye mesaj var mı?

Kaşıkçı’nın İstanbul konsolosluğunda kaybedilmesinde Türkiye’ye de bir mesaj var mı? Türkiye’ye, “kimlerle ilişki kurduğunuzu biliyoruz ve bundan rahatsızız. Bu sularda çok fazla yüzmeyin” mesajı verilmek istenmiş olabilir elbet.

Ortadoğu’nun kırılgan fay hatları

Suudi Arabistan, ABD ve Türkiye üçgeninde gelişen Kaşıkçı vakasını irdeleyen Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung, Kaşıkçı'nın akıbetinin Ortadoğu'daki tehlikeli fay hatlarını daha da belirginleştirdiği değerlendirmesinde bulunurken çok da haksız sayılmaz. İstanbul'un göbeğinde bir konsolosluk binasında birdenbire sır olan Kaşıkçı şayet öldürüldüyse, bu cinayetin Ortadoğu'ya yansıması her halükarda çok canlar yakabilir.