Çok hikmetleri olan bir öyküdür Leydi Godiva’nın öyküsü. Çoğu kişi biliyordur

Çok hikmetleri olan bir öyküdür Leydi Godiva’nın öyküsü. Çoğu kişi biliyordur. Yine de anımsatalım. Bundan bin yıl kadar önce İngiltere’de Coventry’de yaşamıştır Leydi. Kocası Mercia dükü Leofric milleti vergilerle inim inim inletirmiş. Durumdan hoşnut olmayan leydi, vergi yükünü azaltması için kocasına yalvarmış. Koca da, karısının yerine getiremeyeceğini düşündüğü bir koşul ileri sürmüş: Çıplak olarak bir ata binip kenti dolaşırsa, vergileri azaltacaktır. Öykünün burasında koca, karısının “iffet ve ahlak”ından emindir.

Leydi, kocasının koşulunu kabul etmiş. Çıplak olarak kenti dolaşmış. Öyküden ilham alınarak yapılan resimlere ve heykellere bakacak olursak, güzel Leydi’yi örten sadece uzun saçlarıdır. Genç, güzel, çıplak kadın, kenti boydan boya atla geçmiş olmasına karşın, kendileri için yapılan bu büyük özveriye halk anlamlı bir karşılık vermiş: Kimse ona bakmamış. Hepsi evlerine kapanmış, pencereler örtülmüş, perdeler çekilmiş. Ola ki yolda beride kalanlar da başlarını önlerine eğmiş. Gerçek ya da kurgu; hiç fark etmez, öykü güzel.

Pek çok öyküde olduğu gibi bu öykünün de bir oyunbozanı vardır. Tom adında bir “ahlaksız”, güzel kadını gözler. Adı da bu yüzden “Peeping Tom” olarak kalır. Yani dikizci Tom. İngilizce’ye röntgenci sözcüğünün karşılığı “Dikizci Tom” olarak yerleşir. Böylece Tom, günün bir anında uyulan ahlak kuralını çiğnemenin cezasını çekmektedir!

Bir başka çıplak, “Kral çıplak” meselinde bulunur. Bunu anımsatmaya bile gerek yok. Çok şematik bir benzetme olacak; AKP iktidarını desteklemeyi İslam’ın beş şartı gibi gören ulufeli ve talimatlı medyacıların hiç aklına düşmez kralın çıplak olduğu! İktidarla arası açılanlardan çoğunun “kandırıldık” itirafında vardır kralın çıplaklığı!

Bu ilişkilerde yer alanların ahlaki sorumluluğu bir yana, ortada başka bir ahlaki sorun var. Hem günlük yaşamda, hem de sıradan insanın üstündeki siyasal havada yoğun bir ahlaksızlık ortalığı kaplamakta. En tepeden sokağa kadar… Kabalık, saygısızlık, görgüsüzlük, insanlık dışılık gibi sıfatlara rahmet okutan yeni bir muhafazakâr ahlaksızlık… İşin siyasal ve sosyolojik boyutu bir yana. Siyasal ahlaksızlıkla sıradan ahlaksızlık kol kola.

Sözünü ettiğimiz muhafazakârlıkta, toplumsal normların din referanslı olduğu bir gerçek. O zaman, “Adamlar Müslüman, çalıyorlar ama çalışıyorlar” sözüne benzer “Adamlar Müslüman, çalıyor, çalışıyorlar ve de sokaklar rahat en azından” gerçekliği yaşanmıyor. Kendini kadın bedeninin sahibi görmekten kaynaklanan bir ağır taciz ortamı yaşanıyor. Kadın cinayetlerine hiç girmeyeceğim bile. Bunun daha basiti, sokakları dolduran sayısız türdeki cinsel saldırı başta olmak üzere, günlük hayatı ve sokağı kirleten davranış tarzı yükseliyor. Çünkü milli irade diyor ki, en tepedeki her şeyi yaparsa, ben de bildiğim her şeyi yaparım. O milli irade hâd safhada muhafazakâr olunca, artan “ahlaksızlık” da muhafazakâr ahlaksızlık olur. İndirgeme ya da genelleme deyin. Ama ben gördüğümü bilirim!

Sokağa ve yukarısına egemen olmaya başlayan bu muhafazakâr ahlaksızlık ikliminde Leydi Godiva’nın başına geleceklerini bir düşünün.

Haftaya dize; “Ne çabuk öğrenirler hayattan hüzün çıkarmasını” (Yusuf Alper, Zamanı Geçtim, Yazılı Kâğıt Y.)