Siyaseten iktidarın yanında olmayanlara özel kanuni düzenlemelerde çağ atlandı. Ama bir öndeki çağa.

Bundan sonra mahkemenin hükmettiği cezanızın yanı sıra “akıllanıp akıllanmadığınız” da sorgulanacak.

Devlet kurumları önünde nedamet getirmek zorunda kalacaksınız. (Gezi direnişi zamanında metroda yaşanan olaydaki gibi, tanımadığımız birileri bize “Çıt çıkmayacak” diye bağırıyor.)

Eğer ‘siyasi mahpussanız’ artık hapis cezanızın kanundaki bölümünü tamamlamanız da yetmiyor, yeni düzenlemeyle “sürpriz” ek cezayla karşı karşıyasınız.

1 Ocak 2021’de uygulamaya geçen bu değişiklik, kanun önündeki sözde eşitliğin tamamen ortadan kalktığının da ispatı.

Şundan bahsediyorum: Üniversite son sınıftayken katıldıkları basın açıklamaları gerekçe gösterilerek hapsedilen üç kadın, çok kitap okudukları, hapishane vaiziyle görüşmedikleri ve en önemlisi “nedamet getirmedikleri, pişmanlık göstermedikleri” için tahliye edilmedi.

4 yıl 8 ay hapiste kalmış olan Didar Boza, Mervenur İşleyici ve Ceylan Bozkurt en az 6 ay daha hapiste kalacak. Bunu da tahliyelerine bir gün kala öğrendiler.

ABD’den devşirilen sistem şöyle işliyor: Yeni şartlı tahliye yasasına göre, mahpuslar tahliyelerine kısa zaman kala, hapishane çalışanları ile savcının katıldığı bir kurulda değerlendirmeye alınıyor. Kurulda teknik işlere bakan görevli bile var ama avukatlarının katılmasına, yani kendilerini savunmalarına izin yok. Kurulun psikoloğu da onlara, “pişman olup olmadıklarını” soruyor. Yaptıklarının suç olduğunu düşünmeyen “düşünce suçluları” bunu dile getirince de “aynı suçu tekrar işleyecekler” şeklinde bir rapor yazılıyor.

Örneğin Didar’la ilgili yazılan Eğitim ve Öğretim Servisi raporunda Didar’ın “manevi rehberle” görüşmediğinin altı çizildi: “Kurum kütüphanelerinden veya ailesiyle ziyaretçileri tarafından gönderilen toplam 57 kitap okuduğu, kurs veya manevi rehberlik faaliyetlerine yönelik bir talebi bulunmadığı saptaması yapılmıştır.”

Güvenlik ve Gözetim Servisi Raporu’nda da Didar’ın gardiyanlara “serzenişleri olduğu” belirtildi: “İnfaz süresi içinde tutum ve davranışlarında herhangi bir değişim olmadığı gibi, pişmanlık ve itiraf vb. davranış ve eylemi görülmemiştir.”

Yani aslında, itirafçı olmadıkları belgelendi ve bu rapora istinaden tahliyeleri en az 6 ay, en çok 1 yıl ertelendi.

Didar, Mervenur ve Ceylan basın açıklamasına katılmanın suç olmadığını söyledikleri için, tahliye hazırlığı yaptıkları sırada, hapiste kalacaklarını öğrendiler. Oysa aileleri onları karşılamak için sokağa çıkma yasağına karşın izin bile almıştı.

Didar’ın avukatlarından İmdat Ataş ile konuştum, “Zaten aynı sürede ceza aldıkları adli mahpuslardan daha fazla cezaevinde kalıyorlardı. Bu düzenlemeyle cezalar katmerlendi. Tahliye edilmeyecekleri de tahliye gününden çok kısa süre önce bildiriliyor. Düşüncelerinden dolayı içeride tutuluyorlar, siyasal düşüncelerinden sıyrılmalarından isteniyor” dedi.

Oysa üç üniversiteli öğrenci hırsızlıktan ceza almış olsalardı, hem daha kısa süre hapiste kalır hem de “iyi halli” değerlendirilip daha erken tahliye olabilirlerdi. Hatta belki hapse bile girmezlerdi.