CHP’nin aldığı CNN Türk’ü boykot kararını isabetli buldum. Çok gecikmiş bir karar denilebilir belki ama yanlış değil. Çünkü eksik de olsa bir noktaya dikkat çekiyor. Her şeyden önce açıkça görmemiz gereken bir şey var: CNN Türk’e asıl payeyi veren zaten muhalefet ve CHP’ydi. Kaldı ki, parlamentoda halkın oylarıyla seçilmiş bir siyasi partiyi (HDP), CNN Türk ekranında tamamen görünmez kıldıklarında CHP’ye biçilen rol belli olmuştu. O da muhalefet ekranda varmış yanılsaması yaratmak. Bu aynı grubun gazetesi Hürriyet için de geçerli. Nitekim bu grubun Doğan’dan, Demirören Holding’e geçişinin de asıl sebebi bu zaten. Bu medya kuruluşları, hâlâ muhalif cenahtan bir kitleyi de etkileyebilme gücü yüzünden el değiştirdi. Açıkçası o el değiştirmeyi iktidar açısından stratejik olarak yanlış bulmuş ve hem katıldığım yayınlarda hem de bu köşede sık sık anlatmıştım. Çünkü Doğan Grubu ile olan kavgalı görüntü, bu yayınlara iknada avantaj sağlıyordu. Bu da muhalif seçmen gözünde bir yanılsama yaratıyordu. Grubun el değiştirmesi bu yanılsamayı ortadan kaldırdı. 2019 Yerel Seçimi’nin (özellikle İstanbul tekrar seçimi) sonuçları da bunun sağlamasıydı. Yayınlar aracılığıyla aynı yanılsama yaratılsa belki yine uyanış olmayacaktı ama grubun yeni sahipleri, santrafor transfer edip kaleye geçirmek gibi bir dahiyane fikre kapılınca ya da kapılmaya zorlanınca işler bu noktaya geldi.

Boykotun isabetini ve hakkını teslim ettikten sonra asıl açmazına değinmek istiyorum bu haftaki Köşe Vuruşu’nda.

NTV’Yİ HATIRLAYAN VAR MI?

Bir zamanlar haber kanalı piyasasının asıl yıldızı NTV’ydi. Belli bir denge kurmuş ve geniş kitleler üzerinde etkili olmuştu. Ancak 2011 seçim öncesi NTV’de bir şeyler değişmeye başladı. Seçim sonrası bu değişiklikler iyice ayyuka çıktı ve izleyici NTV’ye küstü. Bu küskünlüğün en önemli göstergesi de 2013’te Gezi günlerindeki en önemli eylemlerin NTV kapısında yapılmasıydı. O günlerde CNN Türk’ün pengueni sembol olmuştu ama özellikle İstanbul Maslak’taki beyaz yakalıların eylem alanı NTV önüydü. Sonrasında NTV unutuldu. Öyle ki bugün boykot konusu bile olmayacak kadar dikkat çekmez durumda. Ancak NTV’nin sahibi Doğuş Grubu’nun bunun karşılığında aldıkları, boykot açmazı sorumuzun asıl cevabıdır. Çünkü CNN Türk’ü terk edip giden kitlelerin yeni durağı neresi olacaksa, onun sahibi için de türlü fırsatlar söz konusu ki yine başka bir sermaye grubuna ait bir kanalın yükselişi konuşuluyor. Daha ötesi, kitlelerin televizyondan soğuyarak dijital medyaya göçüşü hızlanıyor.

ASIL SORUN SAHİPLİK YAPISI

Asıl görülmesi gereken, aslında bir çocuğun bile görebileceği netlikte ortada duruyor. O da sahiplik yapısı. Medya alanında medya dışı sermaye böyle yer aldıkça bugün CNN Türk, yarın başkası olacak. CNN Türk, NTV’nin bıraktığı boşluktan yükselmişti, onun bıraktığı boşluğu belki bir süre başka bir kanal doldurur ama bu ortamda onun da gideceği yer farklı olmaz. Daha tehlikeli olan, birilerinin bugünkü CNN Türk gibi göstere göstere yandaşlık yapmayacak akılla hareket etmesidir. Bence Doğan Grubu zamanındaki CNN Türk buna çok yakındı. Ancak kritik zamanlarda güven vermediği için bu yetmedi. Asıl açmaz bu. O yüzden CHP’nin ya da muhalefetin böyle geçici çözümler yerine medya alanının sınırlarını çizecek bir politika yürütmesi gerekiyor. O sınır da hiç kuşkusuz medyanın sahiplik yapısıyla ilgili olmalı.

“Bu medya dışı sermaye kötü, o medya dışı sermaye iyi” çizgisinden yürüyecek bir boykot ancak yeni boykotlar doğurur. Dahası iktidar değişse de medya alanında hiçbir şeyin değişmeyeceği bir zemin yaratır. “Bir haber kuruluşundan söz edilecekse onun sahibi habercilikten başka iş yapamaz.” çizilecek sınır budur. Bu sınır, çoğu eski medya düzeninde iyi yerlerde yer almış bugünün bazı sıkı muhaliflerinin de işine gelmiyor. Çünkü eski holdinglerde yaşadıkları pırıltılı günleri özleyenler var, bu iş büyük sermayesiz olmaz diye düşünüyorlar. Onlar ne düşünürse düşünsün, dijital medyanın doğurduğu fırsatlar bu mesleği ve kitleleri oraya götürüyor. O yüzden boykot isabetli de olsa eksik. Asıl boykot edilmesi gereken, medya alanında medya dışı sermayenin varlığı. Gazetemizin başlattığı #BirGünBenim dijital abonelik kampanyası bu nedenle önemli bir deneyim. “Dijital dünyada bir mecra, sadece okurundan / izleyicisinden alacağı küçük bir destekle nasıl ayakta kalır?” sorusunun cevabını birlikte alacağız.