Öz Sağlık İş Sendikası, üyelerine ve yeni üye olacaklara 500 TL’lik “Pandemi armağanı” vereceğini duyurdu. Üye sayısını 6-7 yılda 67 kat artırarak 185 bine çıkaran sendikanın para dağıtması da yasal değil.

Çoban armağanı sendikacılık

Yaklaşık 40 yıldır, uzman, akademisyen ve üye olarak sendikal hareketin içindeyim. Yıllardır sendikacılık ve çalışma ilişkileri dersleri veriyorum, yazıp çiziyorum. Bunca yıl boyunca şaşırmayacağım kadar çok acayipliğe ve hukuksuzluğa rastladım. İnsana “bu kadarı da olmaz” dedirten örnekler biliyorum. Ama insan bunca zamandan ve deneyimden sonra yine de şaşırabiliyor. Geçtiğimiz günlerde öğrendiğim bir sendikal uygulama bir kez daha “pes” dedirtti.

Türkiye’nin üçüncü büyük işçi sendikası üyelerine yolladığı bir WhatsApp mesajında şöyle diyor: “Fedakarlığınızın karşılığı olmasa da imkanlarımız dahilinde siz pandeminin kahramanlarına, çam sakızı çoban armağanı kabilinden bir PANDEMİ ÖDEMESİ yapacağız.’’ Sendika bu mesajında üyelerinden İBAN numarası istiyor. Ayrıca sendikanın web sitesine girdiğinizde bir pop-up uygulaması açılıyor ve “pandemi ödemesi” için T.C. kimlik bilgilerinizi girmeniz isteniyor. Çam sakızı çoban armağanının 500 TL olduğunu öğrendim. Bu ödemeden sadece sendika üyelerinin yararlanacağı, dayanışma aidatı ödeyenlerin yararlanamayacağı önemle belirtildikten sonra mesajın sonuna şu not eklenmiş:

ÜYE OLUN 500 TL VERELİM

“Şu an Sendikamız Üyesi Olmayan Çalışma Arkadaşlarımızın DİKKATİNE: Bahsi geçen ödemeden yararlanabilmeniz için sendikamız üyesi olmanız gerekmektedir. Aksi halde bu ödemelerden mahrum kalacağınızı üzülerek belirtmek isteriz.” Ne kadar zarif bir hareket! Üye olmayan çalışanların hak kaybına uğramaması için önceden uyarı yapıyor!

“Çam sakızı çoban armağanı kabilinden” sendika 185 bin üye ile Ocak 2022 istatistiklerine göre Türkiye’nin en büyük üçüncü işçi sendikası. Kendi işkolunda birinci sendika. Bu sendikanın ilginç bir özelliği son yıllarda hızlı bir sıçrama yapması. Sendika 2014 yılında kurulmuş. Kurucuları ve ilk yönetim kurulu üyeleri arasında bu işkolunda çalışmayan ve daha sonra bakan olan eski bir sendika uzmanı da var.

2014’te üye sayısı sadece 2807’ymiş. Üye sayısı her yıl düzenli artarak 2019’da 32 bine yükselmiş. Sonra bir iki yıl içinde 185 binlere ulaşmış. İşkolunda sendikalı 242 bin işçinin yaklaşık 185 bini bu sendikaya üye. 6 yılda bir sendikal mucize gerçekleşmiş, sendika 2800 üyeden 185 bin üyeye yükselmiş. Bu sendikal mucize nasıl mı olmuş? Taşeron işçilerin kadroya alınması sonucunda. Kadroya alınan taşeron işçiler üç yıl toplu sözleşme hakkından yoksun bırakıldıktan sonra, asla ve kat’a kamu kurum ve kuruluşlarındaki amirlerin hiçbir baskısı olmaksızın, hiçbir yönlendirme, koruma ve kollama olmaksızın kendi özgür iradeleri ile işkolundaki on yıllardır faaliyet yürüten diğer iki sendikaya değil bu birkaç yıllık sendikaya üye oluvermişler! Böylece sendika 6-7 yılda 67 kat büyümüş! Demek ki çalışınca oluyormuş!

Şimdi bu sendika tam sendika istatistiklerinin açıklanmasına birkaç ay kala yeni toplu iş sözleşmesi yetki tespit dönemi öncesinde üyelerine ve üye olacaklara 500 TL “çam sakızı çoban armağanı” yapmaya karar vermiş! Ne tesadüf!

YASAĞA RAĞMEN YAPIYORLAR

Hangi birini düzelteyim. “İsa değil Musa, baston değil asa, Dicle değil Kızıldeniz!” Öncelikle çalışanlara sendika değil işveren ödeme yapar. Sendikanın işlevi, görevi işverenin bu ödemeleri yapmasını sağlamaktır. Evet pandemi döneminde çok ağır koşullarda çalışan emekçilere pandemi nedeniyle bir ödeme yapılması hem de düzenli ve ayrım olmaksızın yapılması gerekir. Ama bunu devletin ve işverenlerin yapması gerekir. Sendika toplu iş sözleşmelerine (TİS) bu yönde hüküm koymalı, çalışanlarının insanca yaşayacak düzenli bir gelire ve çalışma koşullarına sahip olmasını sağlamalıdır. Sendikanın işlevi budur. Bunca yıllık çalışma ilişkileri hocasıyım böyle garabet görmedim! Sendika “çam sakızı çoban armağanı” değil TİS yapar üye de bundan yararlanır.

coban-armagani-sendikacilik-1018993-1.
Öz Sağlık İş Başkanı Devlet Sert

Sendika gelirlerini üyeleri arasında dağıtamaz mı? Hayır dağıtamaz. Sendika bir yardım sandığı değildir. İlk sendikaların böyle bir işlevi vardı ama günümüz sendikaları yardımlaşma sandığı değil. Nitekim 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 26 (9) maddesi de şöyle diyor: “Kuruluşlar elde ettikleri gelirleri üyeleri ve mensupları arasında dağıtamaz.” Yasa bunun iki istisnasına olanak tanıyor “Ancak sendikaların grev ve lokavt süresince tüzüklerine göre üyelerine yapacakları yardımlar ile kuruluşların eğitim amaçlı yardımları bu hükmün dışındadır.”

Dolayısıyla bir sendika üyelerinden topladığı gelirden grev sırasında üyelerine ödeme yapabilir veya eğitim harcaması (kitap, yayın, gazete, eğitim gideri) yapabilir. Sendikalar üyelerine sosyal ödeme yapar gibi ikramiye gibi nakdi ödeme yapamazlar. Kuşkusuz sendikalar üyelerine hukuki yardım yapar, onları eğitir, örgütler ve bunlar için kaynak harcar. Ancak gelirlerini üyeleri arasında dağıtamaz. O kadar ki sendika tüzel kişiliğinin sona ermesi halinde dahi mal varlığı üyeleri arasında paylaştırılamaz veya üyelerine ödeme yapılmaz. Mal varlığı üst örgüte veya duruma göre Türkiye İş Kurumu’na (İŞKUR) devredilebilir.

VER 90 MİLYON AL 1,5 MİLYAR!

O halde yapılan bu işlem 6356 sayılı yasaya açıkça aykırılık oluşturuyor. Bunu bilmiyor olamazlar! Bu riske neden giriyorlar? Bunun sebebi kaz gelecek yerden tavuğun (çam sakızı çoban armağanının) esirgenmemesidir. Bu sendikanın tüzüğünü incelediğimizde sendika aidatının bir günlük brüt ücret tutarında olduğunu görüyoruz. Çoğu taşeron işçiliğinden kadroya geçen işçilerin ücretlerinin brüt 6 bin TL olduğunu düşünecek olursak sendika aidatı 200 TL eder. Enflasyon nedeniyle zamlı ücretlerle sendika aidatı önümüzdeki yıllarda 300 veya 400 TL’ye çıkacak. Böylece işçilere ödenen bir kerelik pandemi ödeneği onların 1 veya 2 aylık sendika aidatlarına karşılık geliyor.

185 bin üyeye bir kereye mahsus 500 TL ödediğinizde bu 92,5 milyon TL eder. Aynı işçilerden iki yıl boyunca 300 veya 400 TL aidat alırsanız iki yıllık toplam aidat geliri 1,5 milyar TL’ye ulaşır. Şimdi anladınız mı “çam sakızı ve çoban armağanı” meselesini! Ver 92 milyonu al toplu iş sözleşme yetkisini ve 1,5 milyar TL aidat gelirini! Toplu iş sözleşmesi zaten sorun değil. Bakanlık ne diyorsa o olacak! Mesele bundan ibaret. Temmuz 2022 istatistikleri öncesi işkolundaki diğer sendikaların örgütlenmesini ve yetki almasını engellemek amacıyla ekonomik olarak zorda olan işçilerin aklını 500 TL ile çelmeye kalkışmanın başka izahı yoktur. Yoksa işkolunda grev yasağı olan, grev ve direniş yapmayan bir sendika bu kadar aidat geliri ile ne yapar? Madem üyeyi düşünüyorsunuz, o halde aidatı yarım yevmiyeye indirin!

Üye olana 500 TL veren bu sendikanın bir başka vukuatı da işveren niteliğindeki bürokratlara toplam 250 bin TL tutarında çek dağıtmasıydı. Bu konu BirGün tarafından manşete taşınmıştı (07.03.2022). 6356 sayılı yasaya göre işverenden para almak da işverene para vermek da yasaktır. Bir sendikanın işveren vekili durumundaki bürokratlara ödeme yapması sarı sendikacılık değilse nedir! Sendika, işveren vekili bürokrata çek verirse o bürokrat da o sendikayı korur ve sendikal ayrımcılık yapar.

MALİ ŞEFFAFLIK VE ETKİN DENETİM ŞART!

Bu yaşanan garabet büyük ölçüde sendika aidatının kaynaktan otomatik kesilmesi (check-off) sisteminin sonucudur. Geçmişte teknik olanakların olmadığı dönemlerde sendikaları mali olarak güçlendirecek kaynaktan kesme uygulaması anlamlıydı. Tek tek elden aidat toplamak çok zordu. Artık check-off sistemi anlamlı ve gerekli değildir. Dahası işçi-sendika bağını zayıflatıyor ve sendikaların mali denetimini zorlaştırıyor. Bunun yerine sendikalar üyelere IBAN göndererek üyelerin otomatik ödeme yapması sistemine geçmelidir. Bütün işçilerin banka hesabı ve banka kartı var. Dolayısıyla sendikaya üye olan işçi aidat talimatı verebilir. Sendikaların çalışmalarından memnun olmadığında aidat ödemeyi durdurabilir. Bu biraz olsun üyenin sendikayı mali olarak denetlemesine yol açar.

Sendikaya üye olana 500 TL uygulaması sendikaların mali denetiminin son derece önemli bir sorun alanı olduğunu gösteriyor. Sendikalar mali şeffaflıktan oldukça yoksundur ve sendikal hesapların denetimi ve yayınlanması konusunda ciddi sorunlar var. Her ne kadar ilgili yönetmelik sendikaların denetim raporlarının uygun vasıtalarla veya kurumsal resmi internet sitelerinin ana sayfasında yayımlanmasını öngörse de bu yol işlemiyor. Özel bir denetim kuruluşuna yaptırılan dış denetim yetersiz bir denetim türüdür. Sendikaların iç denetimi ise çoğu kez işlemiyor. Bu durum sendikalarda ciddi mali şeffaflık ve denetlenebilirlik sorunlarına yol açıyor.

Siyasal iktidarların baskı aracına dönüşmeyecek kamusal bir demetim ile örgüt içi demokrasiye dayalı bir iç denetim ve bunların sonuçlarının düzenli olarak yayımlanması kısmi bir çözüm olabilir. Sendikalar gelir ve gider ayrıntılarını düzenli aralıklarla resmi internet siteleri aracılığıyla ilan edebilir. Böylece üyeler aidatlarının nereye harcandığını görebilir. “Bu olursa sendikanın mali gücü işveren tarafından öğrenilir” bahanesi saçmadır. Zaten sendikaların menkul kaynakları bankalarda gayrimenkulleri tapu sicillerinde olduğu için bilinir durumdadır. Bunları bilmeyenler sadece üyelerdir. Nasıl kamu bütçesinin ayrıntısını bilmek yurttaşın hakkıysa sendika bütçesini bilmek de işçinin hakkıdır.

Not: Bu kadar ipucundan sonra çam sakızı çoban armağanı sever sendikanın Öz Sağlık-İş olduğunu kolaylıkla bulmuş olmalısınız!