MEB, ilkokul hayat bilgisi dersindeki Sağlıklı Hayat ünitesinin “Yemek yerken görgü kurallarına uyar” başlıklı kazanımına “Okulda yemeğini yerken; yemeğe dua ile başlama” diye bir kural ekledi. Bu derste öğrencilere kazandırılacak diğer kurallar şöyle “temiz bir şekilde üstüne dökmeden yeme, ayakta ve dolaşarak yemek yememe, ağzında lokma varken konuşmama ve peçete kullanma gibi hususlar üzerinde durulur. İhtiyacı kadar yemek yeme, ekmek ve yiyecek israfını önleme konuları vurgulanır.”

Bu konu ile öğretilmesi amaçlanan dua dışındaki kuralların tümü temizlikle, sağlıkla, birlikte yemek yediğin kişiye saygılı ve ince davranmakla yani görgüyle ilgili. Yemekte dua ise kural değil, arzu edenin yerine getireceği dini bir ritüeldir. Dua etmeden yemeğe başlayan karşısındakine karşı görgüsüz davranmış olmaz. Fakat birini, hele beş-altı yaşındaki çocuğu dua etmeye zorlamak görgüsüzlüktür. MEB farkında mı bilmem, görgü kurallarını öğreteyim derken kendisi görgüsüzlük yapmış oluyor!

Okulda disiplin kurallara saygı ile sağlanır

Çorlu Meslek Lisesi öğretmenlerinden birinin öğrencileri tarafından aşağılanması eğitim sisteminin tartışılmasına vesile olmadı. Fatura öğrencilere kesildi. Çocuklara hakaret edenler oldu: “Hayata dair hiçbir amacı olmayan, öz güvenleri terbiyesizliğe dönüşmüş ve sırf zorunluluktan geldikleri hareketlerine ve görünüşlerine yansıyan öğrencilerin öğretmenlerine karşı sergiledikleri adap ve hayâdan uzak tavır” diye sayıştırdı Eğitim Bir Sen konuyla ilgili yaptığı açıklamada.

Görüntüdeki kadar olmasa da benzer kabalıklar her okulda her gün yaşanmaktadır. Nedeni ise disiplinsizlik... Okulda disiplin, polisiye tedbirlerle değil kurallara saygı ile sağlanır. Kuralların, kural koyucunun saygın olmadığı yerde disiplin sağlanamaz. Sadece okullarda değil, toplumsal hayatın her alanında böyledir bu…

Öğrenciler okula başlarken adapsız ve hayâsız değillerdi; gördüklerimizin hepsi sonradan edinilmiş ve bulaşıcı davranışlardır. Her sınıfta, disiplini bozan birkaç öğrenci her zaman olmuştur, fakat eskiden kurallara uyma sorunu olan öğrencilerin bir süre sonra çoğunluğa katıldığı görülürdü. Gördüğümüz kadarıyla “edepsizler” çoğunluğu ele geçirmiş, okulla sokak arasındaki fark ortadan kalkmış!

Okul, öğretmen, aile ve din iktidarla elbirliği içinde çocukları bu hale getirdi. Fakat kendi güvenliği için aileyi ve devleti göreve çağıran öğretmenlere de sormak gerek; kendini bu hale düşüren biri nasıl öğretmen olur ya da bir öğretmen kendini bu hale nasıl düşürür?

MEB’in açıklamaları, ek açıklamayla bile açıklanamıyor!

Açıklaması açıklama yapmadan anlaşılmayan bir Eğitim Bakanlığımız var. İster kanun, yönetmelik, genelge isterse dili doğru kullanmayı öğretecek müfredatları olsun hiçbir zaman ek açıklama gerektirmeden anlaşılmadı.

Türkiye, iki gündür, Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin iki satırlık geçici maddesinde ne demek istendiğini anlamaya çalışıyor. Müsteşar, tweetlerle araya girdiyse de konuya bir açıklama getiremedi. Bu kafayla getirmeleri de mümkün gözükmüyor zaten.

Yönetmeliğin tartışılan maddesi şöyle “Bu Yönetmelikte yer alan yerleştirme, nakil ve geçişlere ilişkin hükümler, 2018-2019 eğitim ve öğretim yılından itibaren ortaokul ile imam hatip ortaokullarının 8’inci sınıfını tamamlayıp ortaöğretim kurumlarına yerleşen öğrencileri kapsar” diyor. Okuyanlar, haklı olarak yönetmeliğin bu maddesinin 2019 Haziran’ından itibaren geçerli olduğunu anlıyor. Nakil ve kayıt işlemleri bu yıl nasıl olacak diye soranlara bakanla müsteşarı ise “bu madde bu yılın mezunu 8. sınıf öğrencilerine de uygulanacak” diyor. Geçen yılın mezunlarının nakillerini uygulamadan kaldırılmış yönetmelikle yapacak olmalarını tartışmıyoruz bile; kanunsuzluğu normal sayıyoruz!

Tarihleri yanlış yazmışız deseler insanlık hali dersin, ama adamlar inat ediyor. Hem de ne inat bir de “yanlış anlaşılacak bir şey yok, okuyun anlarsınız” diye milleti azarlıyorlar! Belli ki ikisi de yönetmeliği okuyarak imzalamış, stresleri biraz da bundan olsa gerek...