"Türkiye'de en son çocuk felci vakası 1996 yılında görüldü. O günden bugüne bir tane vaka yok. Bu kendiliğinden kaybolan bir hastalık değil, aşılamanın başarısıdır."

'Çocuk aşıları mutlaka yaptırılmalı, bilimden ayrılmak doğru değil'

NAMIK ALKAN

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Yüksel Gürüz, çocuk aşılarının mutlaka yaptırılması gerektiğini söyledi. Aşı Bilimi Derneği Başkanı da olan Prof. Dr. Gürüz, bilimden ayrılmanın doğru olmadığını, doktorlara ve bilime güvenilmesi gerektiğini kaydetti. Prof. Dr. Gürüz, aşı konusunu BirGün’e anlattı.

>> Aşı nedir? Ne için kullanılır?

İnsanoğlu var olduğundan beri hep sağlıklı, daha uzun yaşamayı hayal etmiştir. İlk çağlarda insan ömrü için 20-25 yıl gibi rakamlar söylenirken, bugün artık gelişmiş ülkelerde 80-85'li yaşlara ulaşılmış durumda. Türkiye'de de 78-80 yaş arasında kadın erkek yaş grubu değişmektedir. Bunun başarısı tabi sanayinin gelişmesine paralel olarak sağlık sektörünün de gelişmesi sonucunda elde ettiğimiz verilerdir. Aşı dediğimiz zaman insanları herhangi bir hastalandırıcı etkenlere karşı koruyucu pasif bağışıklama sistemi olarak anlıyoruz. Aşıyla ya parazitin kendisini zayıflatarak veriyoruz, ya da bir parçasından vücudu uyarabilecek bir özellik yaratıyoruz ve bunları organizmaya verdiğimizde kendi vücudumuz bunlara karşı bir savunma sistemi geliştiriyor. Askerler bir ordu oluşturuyor. Herhangi bir şekilde bu zayıflatılmış etkenlere karşı askerlerin kafasında bellek var. Bununla karşılaştığı zaman otomatik olarak koordine oluyorlar ve hızlı bir şekilde o bölgeye giderek oradaki mikrobu etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar. Vücudun iki tane temel savunma sistemi var. Birincisi bu şekilde askerleriyle ikinci olarak da silahlarıyla. Askerler birebir savaşın içine girerken, silahlarda etraflarını sararak onları etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Mesela vücudun ateşi yükseliyor, yüksek ateşte bunlar dayanamaz diye. Vücudun savunma sistemleri içerisinde koruyucu proteinler bunların etrafına yapışıyor ve yapışarak bunları yabancılaştırıyorlar. Yabancılaştırdıktan sonra askerler devreye girip, gidip tek tek bu etkenleri ortadan kaldırıyor. Aşının temel görevi bu.

>> Aşılanmanın kişi ve toplum sağlığı açısından önemi nedir?

Aşılar bizim uzun yaşamamızın en önemli sebebi. Günümüzden 50-60 yıl önce insanlar basit enfeksiyon hastalıklarından ölüyorlardı. Bugün artık böyle ölümler duymuyoruz. Salgın hastalıklar tabi hala oluyor ama aşılamayla ya da tedavi yöntemleriyle bu hastalıkların üstesinden geliyoruz. Aşının önemi ise, bir insan hasta olduğunda ilk olarak iş gücü kaybolur. Hasta insan kendine bakacak bir insanı da beraberinde bağlar. Bir kişinin hastalanması birden çok kişiyi etkiler. Hastalık oluştuğu zaman kamunun görünmeyen kayıpları oluyor. Hastayı tekrar iyileştirmenin maliyeti aşının çok çok üzerinde. Son yıllarda özellikle yerli aşı ile ilgili çok önemli gelişmeler oluyor. Aşı dediğimiz olayın geliştirilmesi küçük bebek adımları gibi. Çünkü oldukça riskli bir iş. Bugün gelinen teknolojiyle bu süreci hızlandırmak mümkün. Eskiden bir aşının tam olarak hazır olması için 15-20 yıla ihtiyaç duyulurken, bugün bu süreyi 5-6 yıla indirebilecek teknolojiye sahibiz.

Temel olarak baktığımız zaman aşıların çoğunu ithal ediyoruz. Daha önce biz aşı yapıyorduk. Çok da etkin aşılarımız vardı. Fakat Avrupa Birliği normları ve Dünya Sağlık Teşkilatı'nın getirdiği standartlar açısından bu aşıların mevcut durumunun korunması mümkün olmadı. Bu sebeple bundan 15-20 yıl kadar önce aşı üretmeyi tamamen kestik. Aşıları düzeltmektense o dönem aşı üretmeyi durdurduk. Bu son derece yanlış bir uygulamaydı. Bugün artık o noktadan geri adım atılmış vaziyette. Tabi boyutta da bir farklılık var. 2000'li yılların başında sağlıkta dönüşüm politikasıyla başlayan süreçte sağlık ocaklarını kapattık ve aile hekimliği sistemini hayata geçirmeye çalıştık. Sağlık ocağında ebe hemşireler çok düzgün aşılama takibi yaparken, bu değişim sürecinde bir takım sıkıntılar meydana geldi.

Bunun ötesinde tabi bir de kara propaganda var. Ben 30 yıl önce sağlık ocağında doktor olarak görev yaptım, o zaman da vardı. "Kullandıkları etken maddelerle çocuklarınızı geri zekâlı yapacaklar" gibi söylemler vardı. Aşının içinde aşıların etkinliği artırmak için kullandığımız maddeler var. Bu maddeler aşının daha yoğun hareket etmesini sağlayan hızlı araçlardır. Çocukları otizm yapıyor gibi çekinceler var aşılarla ilgili. Bu konuda hiçbir bilimsel araştırma yok.

cocuk-asilari-mutlaka-yaptirilmali-bilimden-ayrilmak-dogru-degil-664918-1.

Prof. Dr. Adnan Yüksel Gürüz

>> Toplumda giderek artan bir aşı yaptırmama durumu var mı?

İnsanlar yoğun bir şekilde aşıyı reddediyor. Bazı inanç sistemlerinde Mormon tarikatları gibi, ilaç almazlar, serum taktırmazlar, aşı yaptırmazlar. Ölürler ya da kurtulurlar kendi bağışıklık sistemleriyle. Giderek artan bir aşı yaptırmama durumu var. Özellikle 12-13 tane çocukluk aşısı var ve bu aşıların otizme yol açtığı inanılıyor. Bakın Türkiye'de en son çocuk felci vakası 1996 yılında görüldü. O günden bugüne bir tane vaka yok. Bu kendiliğinden kaybolan bir hastalık değil. Aşılamanın başarısıdır. Çiçek hastalığı dünyada yok, bu da aşılamanın başarısıdır. Mesela Kızamıktan ölebilirsiniz, Kabakulak'tan kısır kalabilirsiniz ancak günümüzde bu hastalıklar bu kadar zayıf geçiyorsa bu tamamen aşılamanın başarısıdır. Menenjit'ten insanlar ölüyordur ancak bu hastalıktan ölen yok artık ya da çok nadirdir. Aşı reddi bir kişisel tasarruf olabilir ama bu kişisel tasarruf başka insanlara zarar veriyorsa bunu kullanamazsınız. Apartmanlarda böcek ilaçlamasını tüm daireler aynı gün yaptırıyoruz. Bir daire ben istemiyorum derse bütün ilaçladığımız böcekler onun dairesine gider. Benim ilacımın etkisi geçince de tekrar benim evime gelir. Bu iş aşıda da böyledir.

>> Devletin bu aşı reddi üzerine yaklaşımı nasıl? Bu konuda yasa çıkarılabilir mi?

Kişisel haklar açısından maalesef böyle bir yasa çıkarılamıyor. Ancak kamu sağlığı açısından böyle bir durumun insanlara anlatılması lazım. Sağlık politikasında aşıdan vazgeçemezsiniz. Sağlık Bakanlığı domuz gribinde büyük bir tedbir aldı ve milyarlarca dolarlık aşı ithal edildi. Sağlık Bakanı o gün aşıyı "Herkes olsun" dedi. O dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan "Ben yaptırmıyorum" dedi. Siz bilgilendirmek yerine böyle bir çıkış yaptığınız o zaman otomatik olarak sizi izleyen insanların kafasında çok ciddi bir soru işareti yaratırsınız. Bu oldukça yanlış bir uygulamaydı. Onun için bu konu hakkında hassasiyetle duruluyor ve Türkiye'nin aşı üretmesi amaçlanıyor. Bizim yapabileceğimiz en önemli şey eğitim sistemimizi mutlaka çağdaş eğitime adapte etmek. Bakın Küba'da kanser aşısı 1 dolara satılırken bugün Türkiye'de bu aşı yok.

>> Aşılama konusunda bir çağrınız var mı?

Biz kendimiz için son derece yeterli bir sistemi kurmuştuk. Şu anda Türkiye'de 5 milyonun üzerinde sağlık kontrolü olmayan kaçak göçmenler var. Şu anda pek çok bulaşıcı hastalık bu göçmenler sayesinde ülkemize girdi. Binlerce insan restoranlarda, otellerde, hizmet sektöründe çalışıyor. Böyle bir ortamda Sağlık Bakanlığı'nın bize ulaştırdığı özellikle çocuk aşılarından mutlaka ve mutlaka vazgeçmeyelim. Bilimden ayrılmak doğru değil. Çünkü biz bilimsellikten ayrılırsak, otçu hokkabaz kılıklı insanların bize verdiği kendi yapma ilaçları kullanırsak bunların ne getireceğini bilmiyoruz. Ama ilaçların ne getireceğini biliyoruz çünkü yan etkilerini biliyoruz. Yan etkilere göre ilacı kesebiliyoruz ya da başka bir yöntem bulabiliyoruz. Doktorlara güvenin, bilime güvenin.