Çocuk bakmak sadece kadının görevi değil!

Aysun Gezen
KESK Eş Genel Başkanı

Resmi Gazete’de 14 Nisan Çarşamba günü yayımlanan Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile kamu çalışanlarına yönelik tedbirler açıklandı. “Sağlık Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı hariç; […] 10 yaş ve altı çocuğu olan kadın çalışanlar idari izinli sayılacaktır” ifadesi yer aldı. Çocuk bakımını sadece kadının sorumluluğu olarak gören anlayışı ilk gördüğümüz genelge değil şüphesiz. 13 Mart 2020’de açıklanan ilave tedbirlerde de okul öncesi ve ilköğretimde çocuğu olan kadın çalışanların yıllık izin taleplerinin karşılanması yer almıştı. Sağlık Bakanlığı’nın 18 Mart 2020 genelgesinde de öncelik kadın olmak şartıyla çocuk için yıllık izin istenebileceği düzenlenmişti. Pandeminin resmi olarak ilk açıklandığı tarihten bu yana bu erkek egemen zihniyeti açığa vurma konusunda bir süreklilik olduğu aşikâr. Erdoğan’ın, yeniden AKP genel başkanı seçildiği kongrede çocukların anneleri dururken evde ve kreşte yabancı bakıcılarca yetiştirilmesinin aile değerlerini yok ettiği vurgusunu hatırlayalım. Kadınlar iş aradığı, çalıştığı için işsizliğin yüksek olduğunu, kadının yerinin evi, görevinin kocaya itaat olduğunu, kadınla erkeğin fıtratı gereği eşit olamayacağını ifade eden söylemler zaten hafızamızda.

PATRİARKA VE SİYASAL İSLAM’IN İŞBİRLİĞİ

Doğum ve emzirme dışında çocuk bakımının kadının sorumluluğu olmasını gerektirecek hiçbir zorunluluk yok. Ancak çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı salt kadınların sorumluluğu gibi gösterilerek pekiştirilen geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri sayesinde biyolojik olarak nüfusun, iş gücünün, toplumun, milliyetçi-muhafazakâr ideolojinin de yeniden üretimi kadınların sırtına yıkılıyor. Böylesi bir çerçevede kadın sadece aile içinde ve yeniden üretim rolüyle tanımlanıyor. Bu da aslında kadının görünmeyen, değersizleştirilen ücretsiz emeği üzerinden devletin ve sermayenin toplumun ve özellikle işgücünün yeniden üretiminin maliyetlerinden kaçınabilmesini, bu maliyetleri kendisi için sıfırlamasını da sağlıyor. Patriarkanın, kapitalizmin ve coğrafyamızda siyasal İslamcılıkta tezahür eden dinin siyasallaşmasının uyum içerisinde işlediğini açıkça ortaya koyan bir durum.

Kadın aile içinde, sadece annelik ve kocaya itaat göreviyle tanımlanıyor; bağımsız, kendi varoluşuna sahip bir özne olarak görülmüyor. Kadınların kamusal alandaki varlığını da var olma koşulunu da bu belirliyor. Çocuk bakımı başta olmak üzere bakım hizmetleri herkesin ulaşabileceği bir kamusal hizmet olarak sunulmadığından, yoksulluk giderek derinleşirken özelleşen kreşlerin fiyatını karşılamak mümkün olmadığından kadınlar ya istihdama hiç giremiyor ya da istihdamdan çekilmek zorunda kalıyor. Hatta çok cüzi miktarlarda yardımlarla bu teşvik ediliyor. 2017’deki bir TÜİK araştırması ülkemizde en az 10 milyon kadının bu şekilde ve bu nedenle istihdamda yer almadığını ortaya koymuştu. Kamu kreşlerinin çoğunun kapandığını da ekleyelim.

HİZMETLER KAMUSAL OLMALI

Nitekim kreş hakkını düzenleyen yasalar da (kadın hizmet erbabına sağlanan kreş başlığında olduğu gibi) çocuk bakımını sadece kadının işi olarak gören anlayışın ürünü. Bugün bu anlayışla ekonomik kriz koşullarını daha da derinleştiren pandemi kadınların hane içindeki yükünü de muazzam artırdı. Uzaktan eğitimle birlikte çocukların eğitim hakkına ulaşımında yaşanan sorunları gidermeye çalışmak, hijyen sağlamak, uzaktan çalışma söz konusuysa bütün güne yayılan sınırsız mesai, hane içindeki bireylerin bakımı, beslenmesi, temizlik gibi birçok iş kadının sırtında. Bu da ekonomik, psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddetin artmasına, muazzam bir emek sömürüsüne yol açıyor. Devlete, kadınları her tür şiddetten koruma ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması yükümlülüğü veren İstanbul Sözleşmesi’nden duyulan rahatsızlık tüm bu koşullarda daha anlam kazanıyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının önemli bir adımı çocuk bakımının, hane içi sorumlulukların eşit ve birlikte üstlenilmesinden, idari iznin, kreş hakkının ebeveyn üzerinden tanımlanmasından ve bakım hizmetlerinin herkes tarafından ulaşılabilir, kamusal olarak verilmesinden geçiyor.