İsviçre’den kardeşim, yengem ve yeğenlerim Ezra ve Rojen Cem geldi. Bir köy yolunda aniden önlerine çıkan hayvanlara çarpmamak için, araba yoldan çıkıp, bir bahçeye girerek kaza yaptılar. Araba bahçedeki iki ağacı devirdikten sonra durdu. Hem Ezra hem de Rojen Cem hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

Ağlamanın nedeni arabaki hasar ya da korku değildi. 10 yaşındaki Ezra kaza yerinden korkup kaçan hayvanları korkuttukları için ağlarken, 8 yaşındaki Rojen Cem bana dönerek, “amca gel ağaçlar ölmeden tekrar onları dikelim, kurtaralım” dedi. Ezra hayvanların derdine düşerken, Rojen Cem ile ben de devrilen ağaçların dibini açarak kopmayan kök dallarına güvenerek, ağaçları yerinde kaldırıp, dibini toprakla, gövdelerini de direklerle destekleyerek tekrar düzeltip, ağaçlara “can suyunu” verdik.

Ertesi gün kaza sohbetinin bir yerinde, söz kurban bayramına geldi. Kardeşim “bir kurban niyetim var” diyince 10 yaşındaki Ezra’mız ve Rojen Cem bu kez yine ağlamaya başladılar. Ezra babasına dönüp, kızgın bir şekilde; “ölüler bayram yapmaz baba, sen koyun mu öldüreceksin?” diyerek odasına kaçtı.

Ertesi gün kardeşim Serdar, yengem ve yeğenlerimle Ankara’nın varoşlarında bir barakada yaşayan ve Vanlı bir Kürt genci ile evlenmiş, Suriyeli kadın ve çocuğu evinde ziyaret ettik. Kardeşim “Ezracığım kurban dayanışmaktır, paylaşımdır ve insanları mutlu etmektir. Bizde kurban bayramında paylaşımımızı bu aileye yardım ederek yerine getiriyoruz” dedi. Ağaçların devrildiği bahçeye de yeni ağaçların dikileceği ve onlara çocukların isimlerini takacağını sözünü verdi.

Ezra ve Rojen Cem hiç bu kadar mutlu olmamıştılar.

Bunu neden anlattım?

Çünkü düşüncesini ifade etme özgürlüğünü, hayvan ve doğa sevgisini eğitim yoluyla öğreniyoruz. Laik, bilimsel, eleştirel düşünceye saygılı, insan, hayvan ve doğa hakları ve sevgisi üzerine kurulu eğitimlerin sonucu olarak, Ezra ve Rojen Cem gibi düşüncelerini ve davranışlarını özgürce sergiliyorlar.

Avrupa’daki eğitim sistemi çocuklara bu evrensel değerleri kazandırırken, ülkemizde TRT Çocuk kanalındaki bir canlı yayın programına, Balikesir’den katılan 10 yaşındaki Utku Ege Akburu’nun, Kaz Dağları’ndaki ağaç kıyımı karşısındaki üzüntüsünü dile getirince, sesini kesiyor, düşüncesini ifade etmesini sansürlüyor.

Çocukların doğaya sevgisini ve ağaçlara sahip çıkma davranışı suç sayıyor. Doğanın korunmasını “çocuklar için tehlikeli” görüyor!

Utku Ege, Kaz Dağları ve doğa hakkında düşüncesini paylaşıyor. Suç bunun neresinde? Medeni ülkeler çocukların gelişimine, özgürlüğüne ve hakları önem verirken, aslında çocukların doğa ve hayvanlar hakkındaki duygularını dışa vurup ve düşüncelerini özgürce ifade edebilmelerini sağlıyor. Beyinleri uyuşturulmuş, pısırık değil, özgüven sahibi kazandıran müfredatlarıyla doğa dostu çocuklar yetiştiriyorlar. TRT Çocuk ise çocukların düşüncelerini sansürlüyor ve özgüvenlerini zedeliyor!

Çünkü AKP kanalı TRT, çocukların doğayı seven ve koruyan bilinçli bir nesil yerine, dindar ve kindar nesil yaratmakla meşgul!

Cehaletin ve ideolojik suflörlüğün yayıncılığına ve sunuculuğuna teslim olmuş beyinler, bir çocuğun çevreyi koruma bilinciyle, evrensel bir hak olan doğanın haklarının savunmasını “siyasetin gündelik tartışmalar” diyerek sansürlüyor ve “tartışmalarınızı bizden ve çocuklarımızdan uzak tutun” diyebiliyor.

Pes doğrusu!

Siyasi iktidar ve kamu kurumları asli görevi olan doğayı korumak yerine sermayeye peşkeş çekerken, çocuklar sorumluluk üstleniyor, dert ediniyor. Çünkü çocuklar biliyor; doğanın korunmasında “en mükemmel ve güzel yaratık insan’’ sorumlu kılınmıştır. Üzerinde yaşadığımız bu yeryüzünün doğal dokusu ve nimetleri hepimizin geleceğidir. Bu nedenle çocuklar doğayı daha bilinçli savunuyorlar.

Utku Ege, en mükemmel tavrı ile en güzel yaratık olan insani duruş göstermiştir.

TRT Çocuk ise çocukların doğa sevgisini ve düşüncesini sansürlemiş ve özgüvenlerini kırmıştır. Gerici, rantçı ve iktidarın ideolojik sözcülüğünü soyunmuş ve kamu yayıncılığını ihlal etmiştir.

Kamu bütçesi ise evrensel insan, doğa ve çocuk hak ve değerlerini ayaklar altına almıştır.

Gerisi lafügüzaftır!