“Ama onlar çocuk gibi bakmıyor.”

Mevsimlik tarım işçisi çocuklarla ilgili yapılan bir saha çalışmasında bu cümle kurulmuştu. Doğduğu andan itibaren yoksulluğu boynunda bir kader gibi taşıyan çocukların hikâyesidir bu cümle.

Cumhuriyet’in 99. yılında, Cumhuriyet’in yalnızca yazılı metinlerde kaldığı bir gerçekliğe sonsuz katkıda bulunanlar yine art arda kutlama mesajları paylaşacak.

Yaptıkları kötülüklerin vebalini üstlenmemenin olanca ikiyüzlülüğünü taşıyan cümleler kuracaklar.

Milyonu aşkın çocuğun işçileştirildiği, çocuklardan bir işçi ordusu yaratıldığı, patronların çıkarı için çocukların umutlarının, yaşamlarının feda edildiği bir ülkede hangi Cumhuriyet’i konuşacağız?

Özelleştirdikçe “güzelleşen” okullarla donatılmış bir ülkede kamusal eğitim hakkı ellerinden alınan yüz binlerce çocuk varken kutlanılacak bir Cumhuriyet’ten söz etmek mümkün mü?

9 yaşından itibaren okullarda çocukların başlarının ve bedenlerinin kapatıldığı, nişanlandıkları veya evlendikleri takdirde çocukların okulla ilişiğinin kesilmesini yasalar, yönetmeliklerle düzenleyen, çocuk yaşta evliliğe onay veren bir ülke gerçekten Cumhuriyet ile mi yönetiliyor?

Müfredatlarla bilimsel niteliği tamamen ortadan kaldırılan, 9 yaşına girer girmez hafızlık eğitimi adı altında okulla bağı koparılan, okullaşma politikası ve sınav sistemi değişiklikleri ile zorunlu olarak imam hatiplere mecbur bırakılan, halka ait ne varsa tarikatlara peşkeş çekilen, protokoller, işbirlikleri adı altında tüm eğitim kurumlarının cemaatlerle kuşatıldığı, laikliğin tamamen ortadan kaldırıldığı bir ülkenin yönetim şekli Cumhuriyet olabilir mi?

Ocak ayında 159 bin olan mesleki eğitim merkezlerindeki öğrenci sayısının son 7 ayda 900 bine çıktığı ve kısa bir süre içerisinde 1 milyona ulaşacağı en büyük müjdeli haberler arasında ilan edilerek açıklandı.

Haftanın 4 günü çalıştırılan, yoksulluğun getirdiği çaresizlik sonucu okullarını terk etmek zorunda kalan çocuklar için gün aşırı “endişelilere” seslenen “muhalefet” tarafından da tek bir cümle kurulmadı.

Başta organize sanayi bölgeleri olmak üzere üç yıl çırak olarak 1658 TL, bir yıl kalfa adı altında 2763 TL karşılığında iş yerlerinde kölelik koşullarında çalıştırılan, halkın vergileri ile maaşları ödenen, sermaye için bedava işgücü haline getirilen çocuklar sessiz çığlıkları ile baş başa bırakıldı.

Çocuklara verilen ücretlerin neden halka ait olandan, kamu kaynaklarından karşılandığı, bu kaynağın neden çocukların okullarda kalmasını sağlamak için eğitim bursu olarak verilmediği sorusu dahi sorulmadı.

Salgın ve sonrası ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte yoksulların, emekçilerin çocuklarının okulları terk etmesindeki devasa etkisi, yoksulluğun katlanarak artışı ile çocukların gıdaya dahi ulaşamadığı verilerine rağmen bu kaynağın neden okullarda bir öğün ücretsiz yemek için kullanılmadığı sorusu da sorulmadı.

5-17 yaş grubunda 1 milyon 200 bin 892 çocuk örgün eğitim dışında.

Açıköğretimde kayıtlı öğrenci sayısı ise 1 milyon 738 bin 198.

Mesleki eğitim merkezlerindeki öğrenci sayısı 1 milyona ulaşmak üzere.

Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş kitlesel bir okul terki yaşanıyor.

Çocukların eğitim hakkından sorumlu olanlar çocukları nasıl işçileştirdiklerini övünerek anlatıyor.

Bugün için aslolan kamuculuğun, laikliğin, bağımsızlığın, emeğin, eşitlerin Cumhuriyet’ ini kazanmaktır.

Çocukların o güzeller güzeli gözleri ile çocuk gibi bakabildiği bir ülkeyi birlikte kurabilmektir.