A, 14 yaşında. Temel Reis’i seviyor. Sonradan doktorlara anlattığına göre, yurttan ara sıra kaçıp çarşıları dolaşıyor, U kentindeki köyüne gitmek istiyor. Köyünün neresi olduğunu kimse bilmiyor. Babası o küçükken ölmüş, köyde ninesi ve dayılarının olduğunu söylüyor. Okula hiç gitmedi. Basit toplama, çıkarma işlemlerini parmaklarıyla yapabiliyor, paraları da tanıyor. Renkleri biliyor. Ankaragücü’nü tutuyor, yurttaki Abla ve Ağabey ile arası iyi.

A, 4 Mayıs 2006’da, sabaha karşı 02.00 sıralarında sokakta bulundu. Bulan kişi karakola götürdü. Karakolda sorudur, sorgudur derken, 10 gün önce çocuk yurdundan kaçtığı anlaşıldı.

Polis A’yı kaçtığı merkeze geri götürdü. Merkez A’yı muayene etti, görüşmeler yaptı. A sokakta neler yaşadığına dair önce çok fazla bir şey anlatmadı. Hafta sonu sohbet sırasında biraz daha anlattı, sonraki bireysel görüşmelerde biraz daha anlattı...

Son görüşmede, ‘bir galericinin kaçtığı süre boyunca karnını doyurması karşılığında kendisine tecavüz ettiğini’ söyledi. Kurum, polise haber verdi.

Polis A’yı galeriye götürdü, kendisine tecavüz edeni göstermesini istedi, A, galerinin önündeki bir aracın içinde oturan F’yi gösterdi.

Gözaltına alınan F sorgusunda, galeride işçi olarak çalıştığını, galerinin amcasına ait olduğunu, A’yı yol kenarında otomobillerin içinde yatarken görünce hırsız sanıp dövmeye kalktığını, A yatacak yeri olmadığını söyleyince de acıyarak araçların içinde yatmasına izin verdiğini hatta sabah kahvaltı verdiğini, A bir hafta sonra yeniden yatmaya gelince de bu sefer kovduğunu anlattı. Bir de A’yı kaldığı yurda götürmeyi teklif ettiğini, A’nın ‘Yurtta beni dövüyorlar’ deyince götürmediği anlattı. Suçlamayı kabul etmedi. Avukatı da, ‘A zihinsel engelli, beyanlarına itibar etmeyin’ dedi.

Sulh Ceza Mahkemesi de F’yi ‘mevcut delil durumu ve şüphelinin sabit ikametgâh sahibi oluşu’ gerekçeleriyle tutuklamadı.

Adli Tıp Kurumu raporunda, A’ya tecavüz edildiği sonucuna vardı. F’ye cinsel istismar suçlamasıyla, 26 Haziran 2006’da dava açıldı. Mahkeme ilk duruşmada A’yı hastaneye sevk etti, ‘beyanlarına itibar edilip edilmeyeceğinin’ araştırılmasını istedi.

Üniversite hastanesinin raporunda ‘A’nın ruhsal yönden mukavemet etmesine engel olacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ve geriliği bulunmadığı gibi, olay tarihinde akli arıza içinde bulunduğuna dair tıbbi bulgu ve belgeye rastlanılmadığını, beyanlarına itibar edilmemesi için tıbbi bir neden olmadığı’ belirtildi.

Yani, başına gelenin farkındaydı ve başına geleni doğru şekilde anlatabilecek kapasitedeydi. Aynı raporda A’nın çocuk psikiyatri bölümü olan bir merkezde rehabilitasyon ve tedavisinin yapılmasının uygun olduğu ifade edildi.
Mahkeme, doktorların önerdiği gibi, A’nın tedavi olmasına karar vermedi, çocuğun ruhsal ve fiziki durumuyla, yaşadıklarından nasıl etkilendiğiyle hiç ilgilenmedi. Hatta Adli Tıp’tan A’nın beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığını değerlendirmesini bile istemedi. Kaçtığı kuruma, kaçan çocukları neden bildirmediklerini sormadı, duruşmada ‘benzer olayların daha önce de olduğunu’ söyleyen yurt yetkilisinin söylediklerini araştırmadı. Bundan sonra A’nın ve yurttaki diğer çocukların korunması için hiçbir tedbir almadı.

F’ye verilen hapis cezası ‘mahkemedeki iyi halinden’ düşürüldü, dosya birkaç kez Yargıtay’a gitti geldi. Hapis cezası onandı, F birkaç yıl yatıp çıktı.

A’ya ne oldu, bilmiyoruz. Kaçtığı 10 günde sokakta başka neler yaşadı, daha kaç kez kaçtı, başına başka neler geldi, 18 yaşına kadar yurtta kaldı mı, anlatıp durduğu köyüne varabildi mi, ailesini buldu mu bilmiyoruz. Yurtta gerçekten dövülüyor muydu, kimler dövüyordu, başka çocukları da dövdüler mi, onu da bilmiyoruz.

Aslında biz A’yı da bilmezdik, Gündem Çocuk derneği çocuk istismarında cezasızlık raporu yapmasaydı.

Gündem Çocuk, İçişleri Bakanlığı’nın faaliyetlerini durdurduğu 370 dernekten biri. Onların kapısı şimdilik mühürlü ama çocuk istismarcısına iyi halden ceza indirimi veren mahkeme açık. Çocuk istismarcılarını cezasız bırakmayı planlayan Meclis de.