İsrail başbakanı Netanyahu, üç Yahudi gencinin kaçırılıp öldürülmesinin ardından kaçırılıp yakılarak öldürülen Filistinli gencin ailesine baş sağlığı dileyip katillerin yakalanıp cezalandırılacağı konusunda söz verdi

İsrail başbakanı Netanyahu, üç Yahudi gencinin kaçırılıp öldürülmesinin ardından kaçırılıp yakılarak öldürülen Filistinli gencin ailesine baş sağlığı dileyip katillerin yakalanıp cezalandırılacağı konusunda söz verdi.
Tamam ‘kahrolsun İsrail’, ‘katil Siyonistler’, “siz adam/çocuk öldürmeyi iyi bilirsiniz”; bu edebiyatı ve numaraları kullanan canlı (‘adam’ kelimesini kullanamam), 2006 Mart’ında “kadın da olsa, çocuk da olsa gereği yapılacak” deyip üç günde yedisi çocuk (biri üç yaşında bebecik) 13 kişiyi öldürten, sonra da utanmadan Şimon Peres’e ‘van minits’ çeken ‘kahraman’: Ama ne kahraman; önünde yüzlerce -üniformalısıyla, siviliyle- polis, arkasında yine yüzlerce koruma, elinde de devletin bütün yetkileri, çiftçi vatandaşa “ ananı da al da git” diye dayılanan muhallebi delikanlısı.
Bu delikanlı, İsrail’e, Netanyahu’ya, Peres’e laf edebilecek en son ‘delikanlı’: Berkin’e terörist deyip, anasını yuhalattı; bütün temennimi ve dualarımız ise, kendisinin, yakınlarının ve de onu bu affedilmez/kabûl edilmez eylemlerinde destekleyenlerin, Berkin’in ve diğer şehitlerin ana-babalarının çektiği acılara gark olmadan can verememeleri yönünde.
‘Delikanlı’mızın Diyanet İşleri Başkanı, Caferîlerin camisinin yakılıp ardından yağmalanmasının ardından, “bu türlü düşünceler bize yabancı şeyler” mealinde bir şeyler söylüyor; kendisi de mezkur canlının takımından ya, “tamiratı BEN yaptıracağım” diyor, Diyanet’in bütçesi babasının cebiymiş gibi: Bu takımın en fazla muhtaç olduğu şey, asgarîsinden de olsa, aile terbiyesi.
En büyük yanılgı, IŞİD’i bizim, buraların dışında bir şeymiş zannetmek: IŞİD, bizatihi, mezkur canlı. Siyasal İslamcının en güler yüzlüsü ile en canisi arasındaki mesafe, aynı bir fotoğrafın negatifi(arabı) ile pozitifi arasındakinden daha fazla olmayıp, “biz yaratılanı severiz yaratandan ötürü” lafı da “yeri/zamanı/işimize geldiğinde aynı yaratılanın yüreğini/çiğerini çiğ çiğ yeriz yine aynı yaratandan ötürü”nün girizgahından başka bir şey değildir.
Ben ‘biz’ derken, Türkiye halkını, ‘bizim buralar’ derken de Türkiye’yi kastediyorsam, bunların ‘biz’i bilumum yamyamları kapsar, yeter ki yamyamlıklarını “allahuekber” nidaları eşliğinde icra etsinler; ‘bizim buralar’ diyecekleri bir şey ise, bunların gözünde hiç mi hiç yoktur; Yeryüzü bunların kafalarında ‘dar-ül islam/dar-ül harp’ diye iki zıt kutup olarak ayrılır ki, fırsatını buldukları anda, değil kırk yıllık, binlerce yıllık komşu evini bile ‘dar-ül harp’, evin erkeklerini kellesi kesilecek kafir, kadın ve kızlarını da kendilerine ‘helal’ görürler/görüyorlar.
Lafı uzatmaya gerek yok: IŞİD, mezkur canlının ‘kefen’li militanlarıdır; dokuz yaşında kızları evlendirmeyi yasallaştırmak isteyen sapık Mursi’nin sapık destekçileridir; kapatmak istedikleri kadının, saçını gösterdiği anda kafasını koparan/”dört karı haktır” diyerek bu meczup canilere cevaz veren/vize çıkartan diplomalı akreplerdir; kendi beyinsiz maskaralıkları ve kancıkca hesapları doğrultusunda insanlarımızı Reyhanlı’da bombalatan, Roboski’de bombalayan, Musul’da rehin veren, üstüne üstlük bunların konuşulmasını yasaklama haddini bilmezliğinde kendilerine bir çıkış yolu arayan insan müsveddeleridir.