Başlık biraz sert farkındayım ancak bu konu biraz hassas. Global bir siber güvenlik şirketi olan Surfshark’ın yaptığı bir araştırma siber dünyada çocukların ne kadar risk altında olduğunu ortaya çıkartmış. Siber zorbalık ve kimlik avı dolandırıcılığı gibi konular üzerine yoğunlaşan araştırma sonuçlarına göre ortaya çıkan sıralamada maalesef Türkiye en yüksek yoğunluğa sahip ülkelerden biri. Tayland ve Filipinler’in ardından Türkiye çocuklar için siber dünyanın en riskli olduğu ülke olduğunu göstermekte.

Bir diğer taraftan riskin az olduğu ülkeleri de söylemekte fayda var. Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan, Malezya, İtalya, İspanya gibi ülkelerde ise risk bir hayli düşük.

Çocuklara yönelik siber suçlar son yıllarda katlanan ciddi bir artışa sahip. FBI İnternet Suçları Merkezi raporuna göre (2015-2020) 2020’de çocuklara karşı işlenen suçlar 2019 yılına göre yüzde 144 arttı. Korona salgınıyla birlikte evlere kapanma, uzaktan eğitim, çalışma gibi konular hayatımıza girince, siber suçlular da haliyle rotalarını bu dünyaya çevirdi. Muhtemelen 2021 yılında bu oran çok daha katlanarak karşımıza çıkacak gibi görünmekte.

Peki ne yapmalıyız?

Yapılacak çok net bir şey var ki o da zaten yapılan araştırma sonuçlarında görünmekte. Çocukların en az risk altında olduğu ülkeler incelendiğinde problemin çözümü de anlaşılmakta.

“EĞİTİM”

Bu sorunu çözmek istiyorsak önce anne, babaları eğitmeli. Evde ilk eğitimi anne, babalar çocuklarına daha çok küçükken vermeye başlamalı. Sonrasında da ana okulundan başlayacak şekilde müfredata alınacak düzenli eğitimlerle çocuklarımız bilinçlendirilmeli, anne ve babalar da sürekli güncel bilgilerle bu eğitimden kopmamalı. Bu bilinçlenme siber dünyada olan biten dolandırıcılıkların pek çoğunun önüne geçmek için iyi bir ilk adım olacaktır. Çocuklar büyüdükçe okul hayatları boyunca siber dünya ile ilgili konularda eğitilmeye devam edilmelidir.

Bunun haricinde tabii ki bazı anti virüs uygulamaları ile hem mobil cihazlarımız, hem bilgisayarlarımız koruma altına alınmalı.

Her anlamda eğitilmiş, daha donanımlı hale getirilmiş toplumlarda siber riskler azaldığı gibi doğru haber okuma, haberin kaynağına ulaşma gibi sorunlar da ortadan kalkacaktır. Böylece dijital dünyanın tüm riskleri konusunda daha koruma altında olduğumuz, daha az yanıldığımız bir dünyada çok daha rahat edebiliriz. Maddi manevi büyük kayıpların önüne geçebiliriz. Kısacası eğitim her şeyin başı. Hem de her konuda.

***

Yazımın son kısmında Elon Musk’ın Twitter’ı satın almasından bahsetmek istiyorum.

Kimi “çok iyi oldu” kimi “artık Twitter kullanmayacağım” kimi “beni hiç ilgilendirmez” diyor. Sosyal medya platformları içerisinde büyüklük olarak baktığımızda 17’nci sırada olan Twitter’ın bu denli ses getiren bir satın alma sebebi olmasının bence birkaç sebebi var. Bence parayı yönetenlerin kullandığı bir platform oluşu, daha ciddi konuların seslendirilmesi, kitleleri anlık büyük bir harekete geçirebilme özelliği ile Twitter kendinden büyük diğer 16 rakibinden ayrışmakta. Elon Musk bu gücü birkaç deneme sonrasında görmüş olacak ki 44 milyar doları gözünü kırpmadan, bu halka açık şirkete yatırabildi. Başarılı projeleri kadar manipülasyonları ile de dikkat çeken milyarder, coin dünyasını yerinden oynatacak tüm adımları Twitter’ı kullanarak yapmıştı. Tesla’nın tanıtılması, SpaceX’in büyük bir hızla büyümesinde Twitter çok önemli bir iletişim aracı olarak kullanıldı. Bu sebepler Elon Musk’ın platforma olan inancı konusunda en ufak bir şüphesinin kalmamasına yetmiştir diye düşünüyorum.

Halka açık bir şirket olan Twitter hisselerin büyük çoğunluğunun tek bir kişi tarafından alınmasıyla bir şahıs kontrolüne geçti. İşte bu kim ne derse desin büyük bir dengesizlik. Platformun bağımsızlığı artık kalmadı. Günün sonunda Elon Musk ben ne dersem o olacak diyebilir. Nedir o? Bir gece canı ister herkes onaylı hesap olsun diyebilir ve bunu yapabilir. Twitter 1000 karakter oldu der, yapabilir. Tek bir kişinin yönetiminde olmak, sistemin dengeli çalışmasını olumsuz etkileyecektir. Keyfi uygulamalar ile platforma olan inancı hızla zayıflatabilir. Çok sesli bir yönetim her zaman daha dengeli ve kontrollü olmayı sağlayacaktır.

Kim bilir belki bu satın alma sonrasında yepyeni bir sosyal medya platformunun doğması için gerekli şartlar sağlanmış bile olabilir. Sosyal medya dünyasının başladığı günden bu yana olumlu, olumsuz pek çok örnekten yola çıkılarak en mükemmel algoritma ve araçların harmanlanmasıyla ortaya şimdiye kadar yapılmış en iyi platform çıkabilir. Geçmişten alınacak derslerle kurgulanmış bu platformda kim olmak istemez ki? Zamanla neyin ne olacağını hepimiz göreceğiz. Elon Musk çok güçlü bir oyuncu. Bugüne kadar ne yaptıysa ses getirmeyi başardı. Gizli ajandasında neler olduğunu yavaş yavaş göreceğimizi düşünüyorum. Twitter’ı satın almasını basit bir satın alma olarak görmemek gerektiğine hiç şüphem yok. Huylana huylana Elon Musk’ı takip etmeye devam.