Hepimizin kafasını yoran konular farklı. Kimimiz siyasi sorunlarla, kimimiz sanatla geçiriyor yaşamını.

Hepimizin kafasını yoran konular farklı. Kimimiz siyasi sorunlarla, kimimiz sanatla geçiriyor yaşamını. Kimimizin kavgası dünyadaki eşitsizlikle; kimimizinki kendiyle. Kimimiz öğretmen, kimimiz öğrenci, kimimiz işçi, kimimiz işsiz. Kendimize ayırdığımız vakitler bazen az bazen çok. Ama bizi, hayatımızı saranlar dışında, kaybetmediğimiz sürece düşünmediğimiz birşey var; sağlığımız. Onu kaybettiğimizde diğer her şey anlamını yitirebiliyor. Hayatımız sadece onun etrafında dönmeye başlıyor. Ulaş’ın bana yolladığı mail’de anlattıkları beni bu konu üzerinde düşünmeme ve harekete geçirmeye itti. Umarım siz de onun hikâyesini dinledikten sonra o ve onun gibiler üzerine düşünür, harekete geçersiniz. İkinci ağızdan anlatmak yerine sizlerle Ulaş’ın cümlelerini paylaşmak istiyorum. 

…“İlk olarak burun kanaması, dizlerimde ağrı, halsizlik, ateş, iştahsızlık sonucu Çukurova Üniversitesi Tıp Fakultesi Balcalı Hastanesi’nde yapılan tahliller sonucu akut lenfoblastik lösemi (ALL) tanısı konuldu. Hastaneye yatırıldım ve tedavi görmeye başladım. Tedavi süreci boyunca hayatımda çok şey değişti. Saçlarım dökülmeye başladı. Her istediğimi yapamıyordum, istediğim yemekleri yiyemiyordum, uzak oldukları için kardeşlerimi her zaman göremiyordum, oyun oynayamıyordum. Tedavi boyunca çoğu zamanım hastanede geçiyordu. Yatmaktan, koşmayı bile unutmuştum. Birçok arkadaşım hasta olduğum ve maske taktığım için bana farklı gözlerle bakmaya başladılar ve benden uzaklaştılar. Lösemi bulaşıcı bir hastalık değil ama arkadaşlarımın ve çevremdeki insanların bana böyle davranması beni çok üzdü ki düşünün daha 13 yaşındasınız.Bir yıl ara verdikten sonra yeni bir okula kaydoldum. Orada yeni arkadaşlarımla tanıştım,onların da bana eski arkadaşlarım gibi davranıp önyargılı olmaması için hastalığımı gizledim. Bu şekilde eğitimime devam ettim. Şu an üniversitede eğitim görüyorum ve hayata tutunarak yaşamaya devam ediyorum.Lösemi tanısının ilk konulduğu zaman 13 yaşındaydım. Demiştim ya daha çocuktum ve ölüm nedir bilmiyordum. Öleceğimi düşündüm çünkü o yaşta bir insan birçok şeyi idrak edemiyor. Toplumda bile birçok insan bunu bilmiyor. ‘LÖSEMİ’ tedavi olunabilir bir kanser türüdür. Ama tedavi masrafları çok ağır olduğu için ekonomik durumu iyi olmayan birçok vatandaş tedavi olamıyor. Hastalığım yüzünden çocukluğumu yaşayamadım, yaşıtlarım gibi koşup top oynayamadım, onlar gibi yaramazlık yapıp sonra babamdan, annemden af dileyemedim. Belki şu an gülüyorsunuz ama inanın insan bunu bile o kadar çok istiyor ki… Ama siz bir odadasınız ve sadece ufacık bir pencereniz var, hayata da o küçük pencereden bakıyorsunuz. Lösev ile tanışmam ise üniversite sınavını kazanıp Balıkesir'e gelmemle başladı. Biz dort kardeşiz ve düşünün üç kardeşimden ikisi üniversitede, biri  lisede okuyordu. Ben o sene üniversiteyi kazanmıştım. Babam ise bir seyahat acentasında otobüs şoförüydü ve haliyle ev geçindirip dört çocuk okutması onu çok zorluyordu. İşte bu sırada lösev hayatıma girdi. Aileme yardım ettiler, bana eğitim bursu verdiler. Lösev olmasaydı şu an eğitimime devam edemiyecektim. Bugünleri onlara borçluyum.”

Bir zamanlar küçük penceresinden hayata bakan Ulaş belki de başkalarına büyük kapılar açtıracak. Onun gibi binlerce çocuk lösemi yüzünden acılar çekti ve çekmeye devam ediyor. LÖSEV sağlık ve eğitim alanlarında lösemili çocuklara  yardımcı olmayı amaçlıyor. Bu hastalık kimi zamanlar dar bütçeli aile bireylerini lösemili çocuk ile diğer çocukları arasında bir seçim yapmaya itebiliyor. Bu ailelerin yaralarını sarabilir,onlara yardım edebiliriz. Bunun için maddi durumumuzun çok iyi olmasına bile gerek yok. Lösev’e bağışlayacağınız kıyafet, kırtasiye ve tıbbi malzemelerinizle de onlara yardım edebilirsiniz. Hiçbir aile seçim yapmak zorunda bırakılmasın, hiçbir çocuk bu seçime maruz kalmasın diye harekete geçelim.