Çocukların doğa ile bağlarını güçlendirecek, betonların içerisinde yaşamanın önüne geçmeyi sağlayacak bir eğitim sistemi yok. İstek Bilge Kağan İlkokulu Müdürü Yalçınkaya ise buna karşı bir adım atıyor

Çocuklara ekolojinin öğretildiği bir eğitim

SERBAY MANSUROĞLU @serbaymansur
serbaymansur@birgun.net

Doğa ile dost, endüstriyel tüketim sistemine itiraz eden, enerjiyi sadece temel ihtiyaçları için yenilenebilir kaynaklardan kullanan, üretim süreçlerine yabancılaşmayan ekolojik yurttaşlar mevcut sisteme alternatif için umut olabilir. Bunun yolu da çocukları kapsayan bir ekolojik yurttaşlık eğitim öğretimden geçiyor.

Böyle bir eğitim sistemi şimdilik yok. Devlet okulları programlarında geleceğin dünyasına, ekolojiye yer vermiyor. İstisnalar kaideyi ne kadar bozar? İSTEK Bilge Kağan İlkokulu Müdürü Mustafa Yalçınkaya, çocukları geleceğin dünyasına hazırlamak ve şimdiden ekolojik bilgiyi kazandırmak için Doğa ve Çocuk dersi ile Yemek dersi koydurdu. Müdür Yalçınkaya, dersin okuldaki bahçede öğretilmesi için gerekli çalışmalara vesile oldu. Çocuklar şimdi bahçede yetiştirdikleri sebzelerini Yemek dersinde nasıl dönüştüreceklerini, gıdanın sofraya nasıl geldiğini, sağlıklı gıdanın ne demek olduğunu, doğanın aynı zamanda ne ifade ettiğini öğreniyor.cocuklara-ekolojinin-ogretildigi-bir-egitim-360497-1.

Sonuç oldukça olumlu. ‘Bir özel okulda başarılı model 18 milyon öğrencisi olan ülkede neyi değiştirir?’ diye sorabilirsiniz. Ama bir yerden başlamak, yaygın eğitime, kamu okullarına girmesi için çevre/veli derneklerinde, eğitim sendikalarında bir araya gelip mücadele etmek, Milli Eğitim Bakanlığı'na bunun bir hak olduğunu anlatmak gerekiyor. Bunun için okul müdürü Yalçınkaya’ya çabalarını, amacını, ne yapmak istediğini ve oluşturmak istediği modeli sorduk.

»Okulda bahçe oluşturma, çocuklara ekolojik bilgiyi kazandırma fikri nasıl ortaya çıktı?
Şöyle anlatmaya başlayım: 15 dönümlük bir alana kurulmuş olan okulumuzda, farklı bölgelerde farklı amaçla kurulmuş olan bahçelerimiz bulunmakta. Girişte gül bahçemiz var mesela, biraz ilerisinde izcilik dersi öğrencileri ile çadır kurduğumuz çim bahçemiz var.

Sebze, meyve yetiştirmekte olduğumuz, cins tavuk ve güvercinlerin içerisinde yer aldığı, dönem dönem ördek, hindi ve tavşanlara ev sahipliği yapmış, sera için ayrılmış bir alanı da olan Has Bahçe adını verdiğimiz bir bahçemiz vardı. Okulumuzun daha önceki yerleşke müdürü şimdili İSTEK okullarının genel müdürü Ali İhsan Özyazgan tarafından oluşturulmuş, onun doğa sevgisinin ürünü olan bir bahçe Has Bahçe. Ancak planlı, sistematik olarak, öğrencilerimiz ile ders yaptığımız bir bahçemiz yoktu. Böyle bir bahçe oluşturma fikri, veli adayı olarak okulumuzu görmeye gelen Dilek Yalçın Demiralp ile konuşmamızın ardından ortaya çıktı.

Görüşmemizin ardından, yaklaşık 1 ay sonrasında bize minik bir sunum yaptı. Permakültür, Slow Food ve adil gıda kavramları ile tanışmamızı sağladı. Sonrasında da Doğa ve Çocuk adını verdiğimiz bir dersi müfredatımıza aldık ve derslerle bir bütün olarak tasarladık. Dilek hanım da bu dersin eğitmeni daha sonra da aynı zamanda velimiz oldu. Birinci sınıflarla dersi yapmaya başladık. İki yıl üst üste bütün birinci sınıflarla bu dersi okuttuk. Geçen seneden itibaren de set dersi olarak birinci ve ikinci sınıfların programına aldık.

»Ne zamandan beri devam ediyorsunuz?
İlk olarak 2014 yılında derslerle birlikte tasarladığımız bir bahçeyi oluşturduk. 2017 – 2018 eğitim ve öğretim yılında 4. senemizi geride bırakıyoruz.

»Bunu özellikle permakültür yöntemleriyle yapmanızın bir sebebi var mıdır?
Permakültür bir yöntem değildir. Permakültür, etik temelli, sürdürülebilir, yaşam yerleşkeleri tasarımı bilimidir. Yani tasarımın adı permakültür, yöntemin değil. Buradaki en büyük etmen eğitmenimizin permakültür tasarımcısı olması ve kurulan sistemin minimum enerji harcaması, doğa ile dost olması ve bu farklılıkları da öğrencilerimize adım adım anlatıyor, yaşatıyor oluşudur. Günümüzde giderek doğadan uzaklaşıyor ve daha çok beton içerisinde kalıyoruz. Bu da aslında doğanın bir parçası olan insanın doğa ile bağlarında kopukluğa yol açıyor.

Çocuklarımızı güvenlik deyip evlere kapatıyoruz, bizlerin sokakta oynadığı kadar sokakta oynayamıyorlar, doğa ile içiçe birşeyler yaşayamıyorlar, deneyimleyemiyorlar. Okulda bu bağları bu vesile ile biraz daha kuvvetlendirelim istedik. Önce karıncanın, börtü, böceğin doğaya yararını bilsin çocuklarımız, sonra onu tasarımın içerisine yerleştirelim diye düşündük. Doğa yürüyüşleri, geziler yapalım, farkındalık artsın istedik. Doğadaki varlıkların birbiri ile bağlantısını hissetsinler istedik. İsmin de bu bağlamda daha kapsayıcı olmasını hedefledik. Çocukları daha çok kapsayan, içerisine alan bir isim olarak da Doğa ve Çocuk’u seçtik. Çocuklara sorumluluk vererek, kendisinin de doğaya yararı, bir katkısı olabileceğini hissettirmek, insanın doğanın hakimi değil, onun bir parçası olduğunu farkettirmek hedefimiz oldu. Evde ve bahçede aynı bitkinin başına neler geliyor adım adım izleyebiliyorlar.

»Bu fikir çocuklara ne tür bir kazanım sağlıyor?
Öğrencilerimizin doğa ile bağlarını güçlendiriyoruz. Yediğimiz yiyeceklerin nereden, nasıl geldiğini görüyorlar ve elleri ile büyütüyorlar. Sevgi duygusunu vermeye çalışıyoruz. Öğretmenimiz, tohum ekerken, sevgi olmadan ihtiyaçları ne kadar karşılasanız da bu bitki yaşamaz diyor mesela. Suyunu unutursanız, güneş ışığı alan bir yere koymayı atlarsanız, o bitkiyi çok sevmemişsinizdir diyor. Özbakım becerileri (kendisine ve sorumluluğunu aldığı bitki/canlıya bakarken yaşadıkları ile), diğer derslerle bu ders konuları arasındaki bağlantıları kurabilmesini sağlıyoruz. Biz Doğa ve Çocuk dersi ile de sınırlı kalmadık. Diğer derslerin kapsamına da Doğa ve Çocuk dersindeki konuları kattık.

cocuklara-ekolojinin-ogretildigi-bir-egitim-360504-1.

Slow Food, Balkon Bahçeleri Lideri Leyla Kabasakal’ı 3 senedir okulumuzda konuk ediyoruz ve onunla birlikte öğrencilerimizle ekşi maya ekmek yapıyoruz. Eko Okullar programı ile dersleri bağladık, yönergeleri birbirine paralel olarak gerçekleştirdik. Beslenme dostu okullar kapsamında etkinlikler yaptık. Çeşitli okul gezileri ile birbirine bağladık ve öğretmenimizin dersine girmediği öğrencilere de konuyu öğretmesini sağladık.

Öğrencilerimiz bu vesile ile bir nevi hayat dersi almış oluyorlar. Doğa olaylarını gözlemleyerek öğreniyorlar, bulutların hangisi yağmur bulutu, hangisi kar bulutu onu öğreniyorlar. Sokağa çıkarken neye dikkat etmesi gerektiğini, fırtına çıktığında ne yapması gerektiğini öğreniyor. Tohumları tanıyorlar, atalık tohum ile sertifikalı tohumun farkını görüyorlar. Bitkilerin hangi bölümlerini yediğimizi biliyorlar.

Bahçeyi ekerken bitkilerin arasındaki uzaklıkları hesaplarken matematiği kullanıyor, bitkilerin birbirlerine etkilerine göre yerleşim yaparken uyumu öğreniyor. Çiçek açtıklarında renkleri görüp öğreniyor, öğrenmiş olduğu yabancı dil aklına geliyor, orada da o dille tekrar yapıyor. Ekip çalışması yapıyorlar. Koordinasyonu öğreniyorlar.

Doğa ve Çocuk dersi başladıktan 1 sene sonra ona kardeş bir ders daha geldi. Aslında daha önce müfredatımızda olan Yemek dersi daha farklı bir boyutla, içeriği yenilenerek Dilek Yalçın Demiralp öğretmenimize teslim edildi ve bu derste öğrencilerimiz bahçede yetişen sebzeleri, baharat bitkilerini kullanmaya başladılar. İyi, temiz, adil gıda kavramına geçtiler. Mutfağımızda kullanılan ürünlerin etiketlerini okumaya, içeriğini öğrenmeye başladılar. En önemlisi bahçeden ürünleri elleriyle topladılar ve dönüştürdüler. Sağlığımıza taze besinlerin katkısını, dengeli beslenmeyi öğrendiler.

ÖĞRENCİLER SORGULAR OLDU
»Bugüne kadar çocuklarda gözlemlediğiniz değişimler nasıl oldu?
Öğrencilerimiz daha fazla sorgulamaya başladılar. Farkında olduklarını, öğrendiklerini çevreleri ile paylaşmaya başladılar. Su tüketirken sorular sormaya başladılar. Birbirlerini uyarmaya başladılar. Tüketen değil, üreten olmak istediler. Yürüme yollarını ormanın içerisinden geçecek şekilde değiştiren öğrencilerimiz oldu.

Babası müteahit, ağabeyi inşaat mühendisi olan bir öğrencimiz, eve döndüğünde toprak yapılar betondan daha güzel ve daha çok satar biz neden beton yapılar yapıyoruz diye sorguladı. Bir başka öğrencimiz dedesinin çiftliğinde bütün yaz bahçıvana yardım edip, tek tek onu yönlendirdi. Bahçıvan bu yaştaki bir çocuğun bu kadar bilgiyi nereden öğrendiğini merak etmiş. Bunları duymak bizi de mutlu ediyor ve hedefimize ulaştığımızı hissettiriyor.

»Bundan sonra da devam edecek misiniz?
Evet devam edeceğiz. Şanslı bir konumdayız, ormanın, denizin yanındayız. Çoğu okuldan daha fazla doğa ile içiçe olma ve farklı eko sistemleri tanıma şansımız var. Bu nimetlerden faydalanacağız. Sakin Okul olarak yavaş ama sağlam adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz.