Bu ülkede çocuk istismarı vakalarının sayıları son on yılda % 700 arttı, 181 binin üzerinde “çocuk gelin” var, adliyelerdeki dört tecavüz vakasından biri çocuğa yönelik tecavüz… Tecavüz vakalarının yalnızca %5’inin faili ortaya çıkıyor, % 95’i gizli kalıyor; ensest tecavüzlerinde ise bin tecavüzden yalnızca biri ortaya çıkıyor

'Çocukların başka bir tanrısı olmalı': Çocuğun cinsel istismarı ve 12 yaş meselesi...

Defne Bülbül - Yargıç

Mağdur A.Y. 11 yaşında ; “...Birlikte evine çıktık. Eve girince oturduk ve çay içtik. Orada bana saldırdı. Kapıyı kilitledi. Bana yarım saat tecavüz etti. Ben bağırmaya kalkıştım. Dövmeye kalkıştı. O sırada Serkan arkadaşım top istemeye gelmişti. Dışarıdan top istediğini söyledi. Sanık da ona topu vermedi. Gitmesini söyledi. Yarın gel dedi. O arada pencereye gelen Serkan bizi gördü. Serkan bizi görünce sanık da mutfağa gitti. Sonra Serkan ve ben birlikte gittim. Korktum. Evden ayrılırken de sanık bana 1,5 TL para verdi. Ben de almadım, yüzüne çarptım.”

Mağdur Z.T. 10 yaşında ; “ Namazdan sonra mescitten herkes çıktıktan sonra yanıma geliyordu. Telefonundan videolar izlettiriyordu önce, ayıp video… Hayvanlar var. Sonra eliyle dokunuyordu, ben gitmek istediğimi korktuğumdan söyleyemiyordum.”

Mağdure K.Ç. 13 yaşında; “Babam o gün eve balkondan girmişti, salona çağırdı, bana nankör olma, sana her şey alacağım dedi, beni salondan kucağına alıp odaya götürdü. Annemler evde olduğunda cinsel ilişki yapamadığı için salonda televizyon izlerken ya da mutfakta bir bahane ile arkamdan gelip göğüslerime dokunuyordu, cezaevinde babamı dövmüşler, kolunda sigara söndürmüşler, bu yüzden koğuşunu bile değiştirdi, ben de bu yüzden ifademi değiştirdim, cezaevinden çıksın bizden uzak dursun…”

Her dosya bir hayattır, yargıçlık acının tanıklığıdır... Duruşma salonlarından seslerini duyun diye yazdım, bu çığlığı duyun diye yazdım... Bilinciniz yarılsın, canınız yansın, bilin ; huzurlu evlerinize komşu evlerde bir yerlerde çocukların canını acıtıyorlar.

Kamuoyunda bir süredir konuşulmakta olan bir yasa tasarısı çalışması var. Bu yasa tasarısı geçerse yasalaşırsa, tüm çocuklara karşı cinsel istismar davaları gizlilik esasına göre yürütülecek ve siz onların seslerini bir daha duyamayacaksınız. Kapalı kapılar arkasında duruşma salonlarında davaları görülecek, siz onları yazamayacaksınız; Karaman’da Ensar, Gerger’de şu imam hatip yurdu, Şakran’da şu vaka diyemeyeceksiniz, gizlilik kararı kapsamında suçlarını örtecekler, örtbas edecekler.

Bu ülkede çocuk istismarı vakalarının sayıları son on yılda % 700 arttı, 181 binin üzerinde “çocuk gelin” var, adliyelerdeki dört tecavüz vakasından biri çocuğa yönelik tecavüz… Tecavüz vakalarının yalnızca %5’inin faili ortaya çıkıyor, % 95’i gizli kalıyor; ensest tecavüzlerinde ise bin tecavüzden yalnızca biri ortaya çıkıyor.

Karaman’da 10, Gerger’de 18, Kilis’te 14, Dikili’de 9 çocuk istismara uğradı. Karanlık bir dönemin karanlık yurtlarından, merdiven altı tarikat odalarından, üstü örtülmeye, yok sayılmaya çalışılan, failleri sakınılan, denetimden uzak, başka bir dünyanın başka bir hiyerarşisinde yetkililerin sözlerinin geçmediği bir düzenden uzak/ürkütücü/çıplak/bilincimizi yaran vahşi bir karabasan ülkenin üzerine çöktü. Kalbimizde ağır pedofili hikayeleri birikiyor. Bütün ahlaki normların ötesinde çok ağır ve sarsıcı bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Toplumun bir kesimi büyük bir öfkeyle faillerinin en ağır cezalarla cezalandırılmasını isterken; toplumun bir kesimi dini eğitim, kendi dünyalarından olma pahasına bunca kötülüğü bir şekilde içinde kendisinden olana katıp bütün bunları olmamış, yok sayıyor; sakınıyor. Ve bizim çocuklarımız okullarına gidiyor, onların çocukları hâlâ o vakıfların okullarına, yurtlarına... Yoksul çocuklar onların yurtlarında kalıyor. Bizim o çocukları bu büyük kötülükten koruyabilmemizin bir yolu olmalı, dinsel bir devlet inşası için sübyan mekteplerine tıkılan o çocukların, bir an önce ölüp cennete gitmek “umudundan” da başka bir umutları olmalı... Çocukların başka bir tanrısı olmalı.

cocuklarin-baska-bir-tanrisi-olmali-cocugun-cinsel-istismari-ve-12-yas-meselesi-440264-1.
2016 yılı verilerine göre çocuk istismarı davalarında beraat oranı % 20,9 gibi yükseğe yakın bir rakama çıkmıştır. Öncelikle suçun toplumsal temelleri ortadan kaldırılmadan, suçu oluşturan etkenler tartışılmadan yalnızca ceza yargısı enstrümanı ile yapılacak girişimler, elbette yetersiz kalacaktır.

Hukuk çocukları koruyamazsa…
Hukukun çocukları koruyamadığı, çocukları emanet edeceğimiz tanrıların olmadığı bir zamandayız.
Siyasi iktidar, daha önce muhalefetin “Çocuk istismarının ve şiddetin önlenmesi araştırma önergesi”ni kendi partisinin milletvekillerinin oy çokluğuyla reddetmişse de; bugünlerde çocuk istismarı üzerinde hummalı bir çalışma içerisinde. Buna göre bir dizi yeni düzenleme öngörülüyor, bunların içinde kamuoyunda en çok tartışılan 12 yaş meselesi var. Yapılan çalışmaya göre cinsel istismar suçları ceza yasasında 12 yaş altı ve üstü olmak üzere kademelendirilecek. 12 yaş altındaki çocuklara karşı işlenen cinsel istismar davalarında ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet hapis cezası verilmesi tartışmaları komisyonda görüşülüyor.

Biz buraya nereden ve nasıl geldik? Ülkemizin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre 18 yaşın altındakiler çocuk olarak kabul edilmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 103.maddesinde ise çocuğa karşı cinsel istismar suçlarında 15 yaşını kademe olarak almış; 15 yaşını tamamlamamış olanlara karşı işlenen cinsel istismar suçlarını ayrı bir cezalandırma kategorisine, 15 yaşını tamamlamış olan çocuklara karşı istismar suçlarını ayrı bir kategori içine almıştır. 2015 ve 2016 yılında iki ayrı kararında farklı yaş gruplarında olan tüm mağdur çocuklara yönelik eylemler arasında ceza yaptırımı bakımından herhangi bir ayrım yapılmadan ceza verilmesini ve nitelikli cinsel istismar durumunda 16 yıldan az ceza verilemeyeceğine yönelik 5237 sayılı TCK’nin 103/2.fıkrası, 12.11.2015 tarihli Anayasa Mahkemesi kararıyla anayasaya aykırı bulunarak ile iptal edildi. TCK.103.maddesinde yeni düzenleme yapılması için anayasa mahkemesi, yasama organına süre verdi. Süre sonunda 17 Kasım 2016 tarihinde siyasi iktidar, bir kısım AKP’li vekiller “rıza yaşını 15’ten 12’ye düşürülmesi ve 16.11.2016 tarihinden önceki cinsel istismar davalarında istismarcının çocuk ile evlendirilmesi halinde cezanın affedilip ertelenmesini” içeren bir teklif sundular. Bu teklif kadınlardan çok güçlü bir tepki ile karşılaşınca, geri çekildi; ancak TCK’nin 103.maddeye ilişkin yasa tasarısı yasalaştı.

Şimdi ise; TCK 103. maddedeki 15 yaş hududunun 12 yaşa çekileceği yönünde yeni bir düzenleme tartışma konusu. Hâlâ karanlık ve tehlikeli sularda yüzmekte ısrar eden bir siyasi iktidar var, 12 yaş kıstasının nasıl ve ne şekilde belirlendiği bilimsel bir kriteri olup olmadığını sormuyoruz, daha önce “rıza yaşının 15’ten 12’ye düşürülmesi ve 16.11.2016 tarihinden önceki cinsel istismar davalarında istismarcının çocuk ile evlendirilmesi halinde cezanın affedilip ertelenmesi “ yönünde bir teklifle gelen; dini referanslarında reşit olmanın kız çocukları için “muayyen” olmasını gösteren; devletin rıza aygıtı imamların fetvalarının bu yönde olmasına ses çıkarmayan siyasi iktidarın bu 12 yaşı hangi referanslarla getirdiği anlaşılmaktadır. 12 yaş, vahim bir hatanın başlangıcı olacaktır. 12 yaş üstü ile cinselliğin yasal olacağı gibi bir algıyı da beraberinde taşıyabileceği gibi, henüz ergenliğini tamamlamamış çocuğun maruz kalma ihtimali olan yaşamsal tehlikelerin büyüklüğü gözardı edilmemelidir. TTB’ye göre 12-17 yaş arası kız çocuklarının hamilelik döneminde hayatını kaybetme olasılığı, 20-24 arası yaş grubuna göre 5 kat fazladır.

Ceza ve cezasızlık
Mesele anlaşılmalıdır: Mevcut düzenlemedeki cezalar hafif değildir, caydırıcıdır. Daha ağır cezalar verilmesine yönelik girişimlerin yargıçlar üzerinde baskı yaratarak cezasızlık içeren hükümlerin ortaya çıkmasına da sebebiyet verebilir. Nitekim 2016 yılı verilerine göre çocuk istismarı davalarında beraat oranı % 20,9 gibi yükseğe yakın bir rakama çıkmıştır. Öncelikle suçun toplumsal temelleri ortadan kaldırılmadan, suçu oluşturan etkenler tartışılmadan yalnızca ceza yargısı enstrümanı ile yapılacak girişimler, elbette yetersiz kalacaktır. Karaman’da, Gerger’de, Dikili’de sistematikleşen istismar örgüsünün hangi koşullarda oluştuğu bize çok somut veriler sunmaktadır. Ayrıca, bu yasa tekliflerine eşlik eden zina gibi geride kalmış, toplumun sorununa karşılık gelmeyen dinci-gerici bir devlet yapısı inşası aracına yönelik düzenlemelerin yanı sıra; evlenme yaşına yönelik başka düzenlemelerin öncülü olabileceği, daha karanlık sulara yönelme ihtimalinin bulunduğu da gözardı edilmemelidir. Sistematik bir şekilde kadının ve çocukların bedeni üzerinden dini referanslı bir rejimin inşasına yönelik girişimlerin tümüyle birlikte değerlendirilmesi zorunludur.

Bir kez tüm toplumun olası bilim dışı, somut sorunun çözümüne yönelik olmayan girişimlere karşı tıpkı kürtaj düzenlemesi, cinsel istismar davalarında sanığın çocuk ile evlenmesi halinde cezanın affına yönelik yasa teklifinde olduğu gibi uyanık olma zamanıdır. Eşlik eden düzenlemeler, istismar davalarındaki gizlilik esasları, zina yasası, kimyasal hadım meselesi konuları da gündemi önümüzdeki günlerde meşgul edecek.

Kadın barikatı, çocuklar için her zaman olduğu gibi ayaktadır. Onları korumaya sözümüz var.