Çevirmen, yazar Saliha Nilüfer’ün yeni kitabı ‘Gümüşsu Zamanı’ çocukları geleceğin ıssız dünyasında gerçeküstü bir yolculuğa davet ediyor.

Çocukların cesareti geleceği yeniden kurabilir

Yaren ÇOLAK

Saliha Nilüfer başka bir yaşam düzeninde, bambaşka bir gezegende, dış dünyayla bağlantısını koparmış bir şehirde yaşayan meraklı bir çocuğun izinde, insanın ve dünyanın geleceğine dair çarpıcı bir serüvene çıkarıyor. Günışığı Kitaplığı’ndan yayımlanan, Elif Deneç’in desenleriyle renklenen roman, evimiz Dünya’nın ve eşsiz doğasının değerini düşündürüyor.

-Minnu ‘geçmiş’i büyükannesinin kendisine anlattığı masallardan öğreniyor ve duyduklarına karşı inanılmaz bir merak duyuyor. Anlatılanların gerçekliğini sorguluyor. Kitabınızda, kuşaktan kuşağa aktarılan masal ve hikâye anlatma geleneğini vurguluyorsunuz. Bunun nedeni nedir?

cocuklarin-cesareti-gelecegi-yeniden-kurabilir-880803-1.

Hepimiz binlerce yıldır anlatılagelen o hikâyelerin, kolektif belleğin çok önemsiz bir parçasıyız. Yeryüzündeki bütün irili ufaklı tarihçelerimiz, zamanı mekânı aşarak, yüzyıllardan süzülerek gelen metaforlarda, dilin labirentlerinde saklı. Bizi birbirimize, geçmişe bağlayan eksik parçaları bulup çıkarmak çok değerli. Minnu da kendisine ilk öğretilen “o topraklarda bir şey yetişmez” olduğu halde masallarda dinlediklerinin izini sürerek tohumu yeniden yeşertmenin bir yolunu arıyor.

-Kitabınız, çocuklarla doğa sevgisini, çevre bilincini, çevreye duyarlı olmayı, canlılarla bir arada yaşayabilmeyi ve bireysel sorumluluk duygusunu tartışabilmek için çok değerli bir metin. Günümüzde çocuklar oyun alanlarını bile kaybetmiş durumda. Doğa ve çocuk arasındaki ilişkiye dair neler söylemek istersiniz?

Çocuk göğe bakar, uçan canlılar görür, onlara kuş dendiğini öğrenir, sonra bazıları ‘siyah kuş’ bazıları ‘beyaz kuş’ olur, en sonundaysa karga ile martı. Zihnin bir köşesinde dosyalanan ‘karga’ için bir süre sonra gözlem yapmayı bırakır. Yine de yoldan bir çocuk bir de yetişkin çevirin, ikisine de ‘karga’ hakkındaki düşüncelerini sorun, çocuktan bin farklı yanıt, yetişkinden ezberlenmiş birkaç şehir efsanesi duyarsınız, özel bir ilgisi yoksa gün boyu tepesinde gaklayan bu canlıya dönüp bakmamıştır bile.

Bence çocuklar doğaya önyargısız, ‘bilgiyle’ kirlenmemiş saf gözlemle bakar, gezegeni mahvediyor olsak da bu hâlâ geçerli. En zor, en katı, adaletsiz koşullarda bile gözlem yapma ihtiyacı duyarlar. Elbette dediğiniz gibi, her yeri betona çevirmemiş olsak, teknolojiyi de doğayı ikame edebilecek bir şey gibi sunmasak o gözlem becerisinden kim bilir ne cevherler çıkacak. Gezegene çocukların gözünden bakabilsek belki sorunları yarı yarıya aşabileceğiz. Hiç değilse ne denli yanlış bir yerde ne denli çarpık, insan merkezli bir tedrisatın ta göbeğinde durduğumuzu, bütün sorunları o pencereden algılayıp çözmeye çalıştığımızı fark edeceğiz.

Minnu, “Sonu iyi olan bir şey yapmak için iyi bir yol arıyorum!” diyor. Yaptığımız her eylemin motivasyonu sonunun iyi olması mı sizce? Eğer öyleyse kimin için iyi? Belli ki Minnu herkes için iyi olsun istiyor, böyle bir şey mümkün mü?

Maalesef, her eylemin motivasyonu böyle olsaydı, dünyada bunca adaletsizlik de olmazdı tabii. Yeryüzündeki tek yıkıcı tür biziz, diğer canlılarsa bizim yaptığımız her şeyi milyar yıldır yapıyor hem de kusursuz formlarla, azami denge ve uyumla. Israrla savunup arkasında durabileceğimiz çok yalın tek bir gerçek ‘iyilik’ var: Bütün canlıların ekosisteminin, biyo-çeşitliliğin korunması, verdiğimiz hasarların bir önce onarılması. İşte herkes için ‘iyi’ bu olsa gerek. Toprağımızı, havamızı, suyumuzu kurtarmak ve gezegenin tek sahibiymişiz gibi düşünmekten vazgeçmek. Sürdürülebilir bir gelecek hayali ancak böyle mümkün değil mi?

İnandığımız şeyler uğruna cesur ve umutlu olmalıyız. Minnu’dan öğrendiğimiz bu. Hayallerimizi gerçekleştirmek için cesaret şart mı?

Bir hayalle yola çıkmak için cesaret gerekli olsa da yeterli değil. Bunun yanı sıra dayanışmaya, yardımlaşmaya, azimli olmaya, bir bütünün parçası olduğumuzu asla unutmamaya, hedefe ulaşmak için bilgiyi nerede arayacağımızı bilmeye vs de ihtiyacımız var. Bunların hepsi umuda dâhil. Ben aldığım her nefeste kendimi bu gezegendeki bütün canlılarla bir ve bütün hissediyorum. Minnu da bunların hepsinin farkında, adını koyamasa da seziyor, karşısına çıkan engellerle bu şekilde başa çıkmaya çalışıyor.

Umarım biz de daha geç olmadan -henüz yeterince gecikmemişsek tabii- gezegenimizi kurtarmanın yollarını bir an önce çoğaltır, yaygınlaştırır, bu uğurda net, somut, sonuç alıcı adımlar atılmasını sağlayabiliriz.