Her şey, çocukların “imdat, yardım edin” çığlığını komşuların kaydetmesiyle başladı. Olup bitenin özeti, bu 14 saniyelik ses kaydındaydı. Kayıt daha uzun sürmedi çünkü çocukları dövenler, sesleri duyulmasın diye pencereleri kapattı.

Bu kez olay, çocuk yurdunda değil ama “çocuk evleri” denilen ve aynı hizmeti veren Tokat’taki Turhal Cumhuriyet Çocuk Evleri Sitesi’nde geçiyor. Çocuklara kötü davranıldığına dair önce çocukların aileleri şikayetçi oldu, sonra da Turhal Kaymakamlığı.

Turhal Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı ve yaşları 6, 7, 9 arasında değişen çocukların ifadesi alındı. Halen kurumda kalan çocuklar ifade verirken ağladı, korku içindelerdi. Ayrılanlar ise yaşadıklarını daha rahat anlattı.

Çocuklar “anne” ya da “abla” diye hitap ettikleri bakım elemanlarının kendilerine sürekli bağırdığını, terlikle dövdüklerini, tuvalet temizlettirdiklerini, kiler denilen karanlık odaya kapattıklarını ve buradayken yemek vermediklerini söyledi.

Yemeklerde helva, ekmek, meyve suyu yediklerini, bakıcı kadınların ise çocukların tabiri ile “kendilerine süper kahvaltı hazırladıklarını, sucuklu yumurta yaptıklarını, çocukların sütlerini içtiklerini” anlattılar.

Bakıcıların kendilerine “orospu çocukları, piçler” şeklinde küfür ettiklerini, “İyi bir şey olsanız ananız, babanız sizi buraya bırakmazdı” dediklerini,

Erken uyanan çocukların kafalarını bastırarak bekleyeceksin diye bağırdıklarını,

Yurttaki iri yarı bir çocuğa diğer çocukları dövdürdüklerini,

Kızdıkları çocukların yanına beslenme vermediklerini,

Bir kız çocuğu babasından şiddet gördüğü için yuvaya geldiğini ama burada da şiddet gördüğünü,

Bahçeye ya da sokağa çıkamadıklarını,

Bakıcıların “sidikli, boklu” diye hitap ettikleri çocuklara “Sen delisin, içeceksin” diyerek zorla Prozac ve Risperdal gibi antidepresan ve antipsikotik ilaçları içirdiklerini,

“Annem gelecek” diye ağlayan çocuğa “seni annen bırakıp gitti, gelmeyecek”, “sizin ananız babanız yok” dediklerini, ablalar dövdüğünde annesini daha çok özlediklerini,

2,5 yaşındaki bebeğin, “erken uyanınca ağlayıp herkesi uyandırdığı için” yere fırlatıldığını, bebeğin kafasının kapı demirine geldiğini ve şiştiğini,

Banyoda ağlayan çocukların saçlarını çekip, kaynar su döktüklerini ya da soğuk suyla yıkadıklarını,

Bir “abla”nın “Bizi şikayet ederseniz, bir daha ailelerinizi rüyanızda bile göremezsiniz, bizim yerimize hapse girersiniz” dediğini anlattılar.

Çocuk gelişimcisi bir tanık, yuvada sürekli çocuk ağlayışlarını ve bakıcıların bağrışlarını duyduğunu, bir çocuğun yurtta kalmaya başladığından beri kekelemeye başladığını söyledi. Ses kaydını alan komşu da çocuklara “Sizi aileniz istemedi dışarıya attı, kurallara uymazsanız biz de sizi dışarıya atarız” dediklerini duyduğunu söyledi.

KAMERAYI KAPATTIN MI?

Çocuklar ayrıca bakıcı “annelerin” kendilerini dövmeden önce birbirlerine “Kamerayı kapattın mı?” diye sorduklarını da söyledi.

Kamera kayıtları gerçekten de eksikti. Savcılığın araştırmasında, kayıtlarda 10-20 dakikalık kesintiler olduğu ortaya çıktı. Sanıklar ifadelerinde birbirlerini suçlarken, kameraların yerini de bilmediklerini söylediler. Ancak bilirkişi raporuyla “kayıtların belirli olmayan aralıklarla kesilerek bazı kısımlarının çıkarılmış olduğu, çıkarma işleminin kayıtlar üzerinde yapılan oynamalar sonucu meydana geldiği” belirlendi.

İddianamede “Toplam olarak 235 olumsuzluğa rastlanmıştır. Gün ortalaması olarak her gün için 4 olumsuzluk olmaktadır. Yoğun olarak çocuklara çöp taşıtma gibi işlemler zaman zaman abartılı olarak yaptırılmaktadır. Özellikle resim ve görüntülerden de anlaşılacağı gibi çocukların taşımakta zorlanacağı kadar çöp taşıma, erzak taşıtma, çamaşır sepeti taşıtma gibi işler belirli çocuklara yaptırılmaktadır. Çocuklara bakıcıları tarafından olumsuzluk uygulanacağı zaman kameranın açısından çıkarmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır. Görüntülerin tümü düşünüldüğünde çocukların bakıcılarla temas halinde ürkek ve çekingen davranış içine girdiği görülmektedir” şeklindeki rapor da yer aldı.

Ayrıca iddianamede, 16 çocuğun, yetişkin psikiyatri servisince reçete edilen ağır psikiyatrik ilaçları kontrolsüzce ve yüksek dozda kullandığı, örneğin şizofreni tedavisinde kullanılan bir ilacın 11 yaşındaki çocuğa “erken uyusun diye” günde 4 doz verildiği ifade edildi.

Çocuklarda beslenme yetersizliği tespit edildi, ceza olarak soğuk suyla yıkandıklarından şikâyet eden bazı çocukların zatürre geçirmiş olduğu belirlendi.

Savcı Elif Ergen’in kapsamlı soruşturması sonucu hazırladığı iddianameyle, sanıklara işkence ve işkenceye azmettirme suçlarından dava açıldı. Davaya Aile Bakanlığı da müdahil oldu. Kurum çalışanları ise “Bu çocukları susturun da nasıl susturuyorsanız susturun” talimatı aldıklarını, “çocuklar çok şımarık olduğu için onlara bağırdıklarını” söyleyerek kendilerini savundular.

Zile Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava 13 Ocak 2021’de sonuçlandı. Tüm sanıklar işkence suçundan beraat etti. Ayrı ayrı darp ve suçu bildirmeme gibi suçlamalarla 5-7 ay arası cezalar aldılar ama bu cezalar da ertelendi.

Dosya şu anda Samsun Bölge Adliye Mahkemesinde. Çocukların aileleri, bu kez istinaf mahkemesinin “çığlıklarını” duymasını umuyor.