Çocukların gözbebeği, ülkesinden aldığını yansıtır. Ya ülkesi kadar aydınlıkta ya da karanlığın Kerbela’sındadır.
Bizim ülkemizde çocukların hayatı Kerbela’dır. Çocuklar Kerbela’yı yaşıyorsa, o ülkede aydınlanmanın, demokratikleşmenin, çağdaşlığın ve çocuk haklarının önünde büyük engeller var demektir.

Ülkemizde yüzbinlerce çocuğun yaşam hikayeleri acılı..

Hayat heybelerinde acı, zulüm, gericilik, cinsel istismar, çocuk işçiliği, açlık, yoksulluk, ölüm ve zorunlu göçler var.
Göz bebekleri aldığını veriyor. Korku, umutsuzluk ve gözyaşı.

Düşlerini süsleyen hayalleri tek tek öldürülüyor. Sevgisizlik onları kahrediyor.

Yürekleri yangın yeri. Ama aldıranları yok.

Çocukların masumiyetini ve haklarını kuşatan kirli eller çoğalıyor. Ama bu kuşatmalara ‘dur’ diyecek eller de yok denilecek kadar az.

Eğitim yuvaları, gericilik, kentler ve iş atölyeleri çocukların Kerbela’sına dönüşüyor.

En temel çocuk haklarının ayaklar altına alındığı zalimlerin dünyasında, zulmün, gericiliğin ve sömürünün hedefinde çocuklar var.

3 bin 85 çocuk cezaevinde. 8 yıl içinde, devletin güvencesi altında olan “çocuk mahpusların” 17’si hayatını kaybetmiş. 9 çocuk ise hapishanede “intihar” etmiş.

Kuşatma çok yönlü…

Önce Çocukların Aklını Kuşattılar
En temel eğitim hakları gericilikle kuşatıldı. Eğitim dinselleşti.
Bilimin, evrensel değerlerin, temel insan ve çocuk haklarının yolu değil, cemaatlerin, tapınakların ve kulluğun yolu öğretiliyor. Bu yol için okullar İmam Hatipleşiyor. 1 milyondan fazla çocuğun tarikat yuvalarında kullaştırılması ve müritleştirilmesine destek veriliyor. Üretmesi ve sorgulaması gerek akıllardan, dogma ve hurafe taşıyan hamal akıllar yaratılıyor.

Sonra Çocukların Bedenini Kuşattılar
482 bin 188 çocuk eğitim dışında kalmış! Çocuklar oyun bahçelerine değil, onları iliklerine kadar sömüren sanayi atölyelerinde köleleştirilmeye gönderiliyor.

Raporlar AKP ile çocuk işçiliğin yüzde 20 arttığını yazıyor.

2 milyonu aşkın çocuk işçinin emeğini ve bedenlerini sömüren ve onları düşleriyle birlikte öldüren Kerbela’da köleleştiriyor. Yüzde 80’i ise İş Hukuku, çalışma güvenliğine aykırı ve kayıt dışı çalıştırılıyor.

İş cinayetleri çocuk işçileri de kurbanları arasına katarak artıyor. Son 7 yılda 340 çocuk işçi iş cinayetine kurban verildi.

Sonra Çocukların Ruhları Kuşatıldı
Çocuklar cinsel şiddet ve istismarın Kerbela’sında sessizliğe mahküm ediliyor.

Çocuk istismarı artıyor ve dünyada üçüncü sıradayız Yılda 8 bin çocuk cinsel saldırıya uğruyor. Her iki cinsel şiddet mağdurundan biri çocuk.

Aile içinde, dışında, okulda, sokakta, işyerinde, savaşın ve zorunlu göçün mağduru çocukların dünyasında, cinsel şiddet eksilmiyor.

Cinsel şiddeti suç değil, günah görenler var. Oysa cinsel şiddet, dini af dileme ile kalkacak bir “günah” değil, yasalarca cezalandırılması gereken suçtur!

6-9 yaş çocuklara evlilik ve cinsellik hakkı tanımak günah değil, suçtur! Cinsel şiddet bir din meselesi ya da tanrının isteği değil, kişilerin işlediği yasal suçtur! Cezasıda ceza hukuku işletilerek verilmedir.

Sonra Çocuklar Çocuk Doğurdular
Raporlar son 10 yılda 482 bin 908 kız çocuğunun evlendirildiğini yazıyor. Son 6 yılda 142 bin 298 çocuk anne olmuş.
Cinsel şiddet sonucu 15 yaşın altında doğum yapan çocuk sayısı ise 15 bin 937 !

Peki ya “çocuk pornosu” vakaları? Artıyor. Son 8 yılda çocuk bedeninden porno üreten 6.398 kişi adli kayıtlara geçmiş.
Türkiye’de çocukların en temel haklarını geliştirmek, korumak ve yaşama geçirmenin yolu da çocukları güçlendirmekten geciyor.

Onlara itaat yerine, haklarını bilmeyi ve hakları ihlal edildiğinde nasıl çığlık atacağını öğretecek, laik ve bilimsel eğitim şart!