“Ya bu kadar da olmaz” demeyin. Burası Türkiye ve olmaması gereken oluyor. Din istismarına dayalı siyasetin olduğu her ülkede bu mümkündür.  “Çıplak yıkanmak dinen mekruhtur” türevinden akıl ve bilim dışı hurafelerin sahipleri ‘Bilim Üniversitesi’ne rektör olabilir.   Yer(el) ve dünyevi siyaset için oy isterken, ‘yarın ruz-i mahşerde berat belgelerinizden biri olur’ diyerek,  gökyüzü ve uhrevi […]

“Ya bu kadar da olmaz” demeyin. Burası Türkiye ve olmaması gereken oluyor.

Din istismarına dayalı siyasetin olduğu her ülkede bu mümkündür.  “Çıplak yıkanmak dinen mekruhtur” türevinden akıl ve bilim dışı hurafelerin sahipleri ‘Bilim Üniversitesi’ne rektör olabilir.  

Yer(el) ve dünyevi siyaset için oy isterken, ‘yarın ruz-i mahşerde berat belgelerinizden biri olur’ diyerek,  gökyüzü ve uhrevi siyaset için de cennetin tapusunu vaat eden partide olursunuz.

Dinci siyaset bu! Sadece siyaset ve toplumsal yaşamda değil, çocukların laik yaşam hakları üzerinede dinci vesayet kuruyor.

Bir çok kurum ve sivil cemaatler eliyle uhrevi vesayet kuruluyor.

Biri var ki 504 yıl boyunca Osmanlı döneminde, 94 yıl da cumhuriyet döneminde adı değişse de huyu ve icraatları değişmiyor. İktidara göre fetva verir. İktidarına uygun dini yorumlar yapar. “Laik” ile “laik fetva”, 12 Eylül ile darbe sever hutbeler okutur. Siyasal islamcı iktidar ile laiklik ve bilimsellik karşıtı fetvalar verip hutbeler okutur ve kitaplar bastırır. İşçi, emek ve sol düşmanı iktidarlar ile de sola, sendikaya ve greve karşı fetva verip hutbe okutur.

Türkiye’de laik yaşam, laik siyaset ve laik düzen yoksa, bunun başında da ik sırada bu kurum gelir.

Laiklik, demokrasi ve bilimsellik düşmanlığını toplumsallaştırmak, toplumu gericileştirmek onun işidir.

Son yıllarda da sanki çocuklarımızı o doğurmuş gibi çocuklarımızın ne öğrenmesi, nasıl öğrenmesi, neleri öğrenmemesi gerektiğine de  burnunu sokar. Hatta nasıl giyinmesi gerektiğine bile o karar vermek ister. 

Gençlerin geleceğini o belirlemek ister.  Sürekli tayin edici olmak ister.

İdeolojik yapı ama teolojik kurum gibi davranır.

AKP iktidarı “dindar bir nesil yetiştirme” hedefini tutturmak için her şeyi deniyor. Çocukları Hac’a götürür. Okullara mescit açılmasını teşvik eder. Eğitimi dinselleştirir. 

Tatillerde “Haydi Namaza” diyerek öğrencileri okul üzerinden camilere taşır. Yetmez bir de “Güzel Ezan ve Kuran okuma” yarışmaları düzenler. Cemaatlerle işbirliği yapar. Nikah kıyar. Laik yaşamdan olan insanların hayat tarzını eleştiren ve dinen caiz görmediğini iddia eden fetvalar verir.

Psikolojik danışmanlık yapar ve aile irşad hizmetleri sunar. Hastanelerde sağlık hizmetlerini uhrevileştirir. Aile imamı ve mahallenin kanaat önderi olarak siyasal, toplumsal, ekonomik ve sosyal yaşamın her alanına nüfuz eder.

Çocukların laik yaşam hakkını kuşatır.

Gençlerin geleceklerini ve hayatlarını karartacak olan bir çok hukuk, bilim, laiklik ve özgürlük karşıtı faaliyetleri örgütler.

Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan söz ediyorum.

Cami merkezli faaliyetin dışındaki alanlara yayılıyor. Son 16 yıldır özellikle laik ve bilimsel eğitime karşı, çocukların laik yaşam hakkını da ellerinden almayı faaliyetlerinin merkezine koydular.

Bunun sebebi DİB’nın; “Tahsil ile dindarlık arasında ters yönlü bir ilişkiden bahsedilebilir. Seküler alanlarda yüksek tahsil yapmanın genel anlamda dindarlık, özelde dini inanç ve ibadetler üzerinde olumsuz etki yaptığı tespit edilmiştir” değerlenmesinde gizlidir.

DİB’in  laik ve akıl temelli eğitime karşı düşüncesini, çocuklara ücretsiz dağıttığı, “Peygamber ve Gençlik” kitabı ile aşılamaya çalışıyor.

Neymiş efendim; Eğitim düzeyi arttıkça gençler dinden uzaklaşılıyor diye serzenişte bulunuyor. 

Serzeniş bu olunca, DİB akıl temelli eğitime karşı çıkıyor. Kendisini Milli Eğitim Bakanlığı yerine koyup müfredatları dinselleştiriyor ve vahiy temelli eğitim istiyor.

Akıl temelli eğitim denilence, aklımıza ilk gelen tabii ki, laik, bilimsel ve demokratik eğitim oluyor.

Ama DİB böyle bir eğitime karşı. Çünkü laik, bilimsel ve akıl temelli eğitim alan gençlerin bilgi düzeyi, sorgulama becerisi artıkça bundan rahatsız olduğunu her fırsatta gündeme taşıyor.

598 yıldır bu memleketin insanına, barışına, huzuruna, siyasetine, hukukuna, insan haklarına ve inanç özgürlüğüne aykırı çalışan DİB kaldırılmalıdır.