Can Dündar ve Erdem Gül dikkat edemezdi… Bildiklerini paylaşmadan yapamazlardı. Gerçekler ve gerçek gazetecilik böyledir işte!

Silivri’de ‘demokrasi nöbetinde’ olduğumuz gün, Can Dündar’ın sözleri aklıma düşüyor:

Çok güzel şeyler olacak

Türkiye’de bazı mesleklerin ‘çok riskli’ hale geldiğini uzun uzun anlatmak gereksiz! Gazeteciliğin, “Anneme muhabir olduğu söylemeyin, o beni pavyonda fedai zannediyor” türünden tuhaf bir efekt yarattığı ortada.

Abartılacak bir mesele değil…

Eğer etliye sütlüye, tatlıya, ihaleye, silaha, hainliğe, çocuk ölümlerine, ülkenin cihatçı cennetine dönüp meydanlarda patlayan bombalara kafanıza takıyorsanız, üzülüyorsanız… “Ulan ne olacak bu memleketin hali?” sorusunu içtenlikle kendinize sorup dertleniyorsanız; çevrenizden şu uyarıyı sık sık duyarsınız:

“Dikkat et!”

abartilacak-bir-mesele-degil-107005-1.Türkiye’de bazı mesleklerin ‘çok riskli’ hale geldiğini uzun uzun anlatmak gereksiz! Gazeteciliğin, “Anneme muhabir olduğu söylemeyin, o beni pavyonda fedai zannediyor” türünden tuhaf bir efekt yarattığı ortada.

‘Gerçekten’ ve ‘gerçek gazeteci’yseniz, ‘bu devrin’ sizin için zor olduğuna şüphe yok.

Seyahate giderken, valizinizi toplamaya yardım eden annenizin ya da eşinizin, onun içine, kazak yerine çelik yelek, bere niyetine kask koyduğunu bunu da sıradan bir içtenlikle yaptığını gülümseyerek fark edersiniz.

Sık sık ‘Dikkat et’ lafını duyarsınız.

• • •

Can Dündar ve Erdem Gül bir dönem birlikte çalıştığım mesai arkadaşlarımdır. Kimi anekdotları yeri geldiğinde paylaşmak keyifli olacaktır.

Cumhuriyetten ayrılma hikâyem, bağzı duygusal ve kişisel meselelere dayanır. Benim açımdan arka palanında, daha dinamik, daha heyecanlı, daha genç bir ruh hali isteme fikri vardır.

Can Dündar’la odasında konuştuğum ‘o gün’ keyiflidir, kendimi iyi hissettirmiştir.

Dündar niyetime şaşırmıştır… Kısa bir ‘oturum’dur.

“Abi ben gidiyorum.”

“Ne diyorsun? Olmaz!”

“Abi…”

“Hay Allah…”

Birkaç kelime, sonra o sıcak cümle:

“Ne yapalım, hiç değilse yabancıya gitmiyorsun!”

Cumhuriyet, hale hazırda yabancılık çekmediğimiz, aşina olduğumuz, gerçek evlerimizden birdir. Hafta sekiz gün dokuz çaya kahveye gittiğimiz dost limanıdır.

Cumhuriyet’ten ayrıldıktan henüz birkaç hafta sonra, Can Dündar’la yine Cumhuriyet’te, yazı işleri katında karşılaşıyoruz. MİT TIR’ları yeni patlamış. Hâlâ etkileri canlı! Gülüyor, sitemli…

“Ben sana gitme çok güzel şeyler olacak demedim mi?”

Tuhaf, demek ki anılar böyle böyle birikiyor.

Silivri’de ‘demokrasi nöbetinde’ olduğumuz gün, bu sözler ‘hep aynı tonda’ her üç dakikada bir aklıma düşüyor. Gülümsetiyor…

“Çok güzel şeyler olacak demedim mi?”

Abartılacak bir mesele değil… Can Dündar ve Erdem Gül dikkat etmedi!

Can Dündar ve Erdem Gül Dikkat edemezdi… Bildiklerini paylaşmadan yapamazlardı. Gerçekler ve gerçek gazetecilik böyledir işte!

Artık onların bildiğini biz de biliyoruz. Kasaların içinde ‘kimlere’ giden, ‘nelerin’ olduğunu ifşa ettikleri için içeride olduklarına şahidiz. Biz… Korkuyu görüyoruz. Aslanları neden kafeste tutarlar anlıyoruz!

Hiç kimsenin şüphesi olmasın, çok güzel şeyler olacak. Bunları, belgesellerden seyredip gülümseyeceğiz.

Bunu en çok Dündar ve Gül biliyor!