Çok yaşa Gandiji!

Ben Kingley, National Theatre’da Peter Hall’un yönetiminde Ben Johnson’un Volpone’sinde Paul Scofiled ile deyim yerindeyse döktürürken koltuğuma mıhlanıp kalmıştım; yıl 1975 idi. Sonra onu sinemada Richard Attenborough’un yönettiği 1982 yapımı Gandhi filmindeki olağanüstü yorumuyla izledim.

20. yüzyılın ilk yarısında geçen “Gandhi” filmi; Hindistan’ın bağımsızlık savaşımı için sömürgeci İngiliz yönetimine karşı direnen büyük örgütcü, siyasetçi, avukat, yazar Mahatma Gandhi’den yola çıkarak tarihsel süreçten kimi kesitleri aktarıyor. Gelmiş geçmiş en iyi yaşamöyküsü(biyografik) filmlerden biri olarak gösterilen “Gandhi”, çeşitli ödülleri yanı sıra, cenaze sahnesinde yaklaşık 300.000 kişinin yer almasıyla da bir filmde en kalabalık insan sayısı erişimini(rekorunu) de elinde bulunduruyor. Belleklerden kolay kolay silinmeyecek, türünde bir başyapıt.

Dev bir oyuncu topluluğundan oluşan filmin 2 saat 10 saniyesinde, üst düzey İngiliz yöneticilerinin aralarında geçen konuşmalara(altyazı) tanık oluruz:

-Tuz mu?

–Evet efendim. Denize yürüyüp tuz yapacakmış. Tuz yapımında Kraliyet tekeli var. Hükümetin izni olmadan yapmak ve satmak yasaktır. Demek ki yasayı çiğniyor.

-Birincil önemi sembolik ancak bu iklimde hiçbir şey susuz ve tuzsuz yaşamaz. Tuzdaki mutlak kontrolümüz, Hindistan’ın nabzını kontroldür.

-Bu bağımsızlık ilanının temeli bu mu?

–Yola çıktığı gün herkesten “özgür Hindistan” bayrağı açması isteniyor. Sonra denize 380 km yürüyüp, tuz yapacak.

-Bence umursamayın, açsınlar lanet bayraklarını.Tuzunu yapsın. Ancak biz istersek sembolik olur. General haklı, umursamayın. Bay Gandi, İngiliz imparatorluğunu yıkmanın bir tutam tuzdan çok fazlasını gerektirdiğini görecek...

Yürüyüşe başlarken sorar Amerikalı gazeteci:

-Tutuklanırsanız biter mi?

-Ben, bin veya on bin kişi tutuklansak da hayır. Taktik planları yapmayı yalnızca generaller bilmez.

-Ya hiç tepki vermezlerse?

-Defterine bir not: Sivil direnişçinin işlevi tepki yaratmaktır. Onlar tepki verene ya da yasayı değiştirene dek devam edeceğiz. Kontrol onlarda değil, bizde. Bu, sivil direnişin gücüdür...

Denize ulaştığında Gandhi bir tutam tuzu eline alır ve halka döner:

-Bu tuz Hint Okyanusu’ndan geliyor. Her Hintli onda hak iddia etsin...

Sonra yine yeni bir üst düzey toplantıya dönüyoruz:

-Her yerde yapıyorlar, gruplar halinde. Kongre liderleri Delhi sokaklarında tuz satıyor. Tüm dünyada aptal yerine konuyoruz.

-Cezaevleri dolsa da durdurun.

-100.000 kişi tutuklandı ve hâlâ sürüyor.

-Bu mektubu sana mı yazmış?

-Evet efendim. Aynı şeyler: “Hindistan’ın tuzu Hindistan’a aittir.”

L.Doğan Tılıç, “Yürüyüş” adlı dünkü yazısında şunları yazıyor:

“Kılıçdaroğlu’na genel başkan seçildiğinde fiziksel benzerlikten hareketle “Gandi” yakıştırması yapan medya, şimdi de ‘Adalet için Yürüyüş’ünü uzun ‘Tuz Yürüyüşü’ne benzeterek yeniden Gandi hatırlatması yapıyor...

Önemli olan Gandi değil, “Gandiji” olmaktır! Kadın olsun erkek olsun; Hindistan’da biri ancak toplumun saygısını ve sevgisini kazandığında adının sonuna “–ji” ekini alır... Onu “Gandiji” yapan halkı için yaptığı ödünsüz uzun yürüyüşü oldu. Hiç yarıda bırakmadı başladığı yürüyüşleri. Geri adım atmadı. İlk bedeli hep o ödedi. Gandi adını ailesinden, -ji ekini halkından aldı!”

Dünya üzerinde vatandaşlık hakları ve özgürlük savunucularına esin kaynağı olan Gandhi, Hindistan’da ve dünyada, yüce ruh anlamına gelen “mahatma” ve baba anlamına gelen “bapu” adlarıyla da anılır.

Gandhi kendi kendine yeterli olan bir yaşamı seçti. Çıkrık ile örülen geleneksel dhoti ve örtü gibi giysilerini kendisi yaptı. Önceleri vejetaryen iken sonraları yalnızca meyve ile beslenmeye başladı. Hem kişisel arınma hem de protesto amacıyla oruçlar tuttu.

-Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm: Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim. Adaletsizliği adaletle yıkacağım ve mukavemet etmekte ısrar ederse onu, bütün mevcudiyetimle karşılayacağım...

Filmde geçen son altyazı da:

-Umudumu ytirdiğimde doğruluk ve sevgi yolunun tarih boyunca daima kazandığını hatırlarım. Zorbalar ve katiller hep vardır ve bir süre için yenilmez görünebilirler. Ama sonunda daima yenilirler...

CHP’nin son yıllarda belki de en önemli eylemi Adalet Yürüyüşü. Zorlu bir deneyim olacaksa da yitirilecek ne var?

Gandhi çok şeyi sokaklarda çözmüş, yürüyerek, konuşarak, anlatarak...

Çok yaşa Gandiji!