世界絶対平和萬歳 (Çok Yaşa Mutlak Barış)

Bugün 1 Eylül “Dünya Barış Günü.”

Tüm dünyada savaşlara ve onun tahribatlarına karşı kalıcı barış ve insanın yaşam hakkı için barışseverler mücadele ediyor.

Türkiye’de ise “analar ağlamasından ne mutlu şehit annesine” diyerek ölümlerin kutsandığı günleri yaşıyoruz. Devlet çatışma ve savaşta ölüme gönderdiği kurbanlarını yoksullardan seçiyor. “Onlardan çok” diye, vatan, millet ve muktedirin iktidarı için “evlatları feda ederiz” diyerek ölmeyi öğütlüyorlar.

Siyasetçilerin dili silah, sözleri kurşun olunca, okullar ve camiler askeri kışla gibi eğitim veriyor. Egemenlerin hamaset yüklenmiş “şanlı, savaşlı tarih” anlayışı, çocukların akıl tarlasına ekiliyor. Akıl depomuz zaferler, düşmanlar, ölümler, şehitler, kahramanlar ve öfke ile dolu. Kutsal şehitler buradan yaratılıyor.

Camide imamlar cennetlik olmak, Allah yolunda ölmek için, ölmenin ve şehitliğin en kutsal mertebe olduğunu vaaz ediyor.

Bedenini feda etmesi için, önce insanın ruhunu hamaset ve para ile satın alıyorlar. O nedenle ruhumuza daha çok saldırıyorlar. Toplum ölümleri kanıksayan, savaşı ve şiddeti oyun gibi izleyen taraftar kalabalığa dönüştürülüyor.

Vicdansızlığı örgütleyenler, ruhuna nüfus ettiği insanları toplumsal tahribata karşı duyarsızlaştırıyor. Savaşlardan umuda kaçışın en acılı hikayelerini denizin kıyısına vurmuş mültecilerin cansız bedenlerini, balıklar gibi istifleyen devletler, çözümü mültecilere sınır örmekte görüyor. Savaş mağduru mültecilere, “yabancı”, “işimizi ve aşımızı çalanlar” diyen ırkçı ve ayrımcı bakmayı öğretenlerin, savaş politikalarıyla mülteci ürettiklerini görmememizi istemiyorlar.

Ölen sadece yoksullar ve defnedilen bedenler değil. Şimdi insanlığımızı öldürüyorlar ve ruhumuzu defnediyorlar. Kendi elimizle defnedilmiş ruhumuzun üzerine ilk kürek toprağı biz atıyoruz.

İnsan olmanın anlamı, hayata posası çıkmış, ruhsuz ve vicdansız bakmamaktır. Savaşa dur demek ve ölümleri durdurmak için, insan olmanın anlamını idrak etmeyi hatırlamalıyız. Baran Çağlı’yı ve diğer binlerce çocuğu sadece resmi tarih, din anlayışı ve iktidar hırsı öldürmüyor. Anaların kan damlayan göz yaşını, sadece “resmi törenler”, “şehitlik”, “bayrak” ve “şehitlik maaşı” ile örtmüyorlar. Bizim duyarsızlığımız ve savaşın barbarlığına karşı verilen toplumsal barış mücadelesine olan mesafemiz de ölümlerden ve gözyaşlarından sorumludur.

Şiddet ve öldürme kim tarafından, ne adına ve hangi “kutsal dava” için yapılırsa yapılsın, karşı olmamız gereken eylemlerdir. Şiddet ve öldürmek vicdansız aklın barbarlık ürünüdür. Savaş ve öldürmek bulaşıcı bir hastalıktır. Zayıfların ve korkakların işidir. Silahların susması ve akan kanın durdurulması için, barıştan yana olanlar, çoğalarak sokakları doldurmalıdır. Devlet ve PKK ellerini tetiklerden çekmelidir. Silah, kurşun ve ölüm, asla taraf olabileceğimiz bir durum olamaz.

Kalıcı barış önemlidir. Çocuklarımızın hayatı ve toplumsal huzurumuz buna bağlıdır. Her gece başını yastığa tedirgin koyan, uykuları kaçmış ve her sabah yeni ölümlere uyanan ülke olmamalıyız.

Barış Çanı

Bakın, savaşın mağduru olmuş ve bu barbarlıktan ders çıkaranlar, dünya çocuklarının bağışladıkları bozuk paralardan “Barış Çanı” yapıyor.

Savaşlarda kaybedilen insanların anısına Japonlar tarafından yapılan ve her yıl 23 Eylül’de çalan bu çanın üzerinde japonca “Çok Yaşa Mutlak Barış” yazısı kazınmıştır.

Ölümlerin ülkesi Türkiye’de akan kanı durdurmak ve silahları susturmak için, çalacak “Barış Çanı”mız olmadı. Ortadoğu’da ve ülkemizde tehlike, savaş ve ölüm çanları çalıyor. Ama savaşta ölen Türk ve Kürt gençlerinin mezar taşlarında isimleri Barış yazıyor.

Tank, silah, bomba, siren sesleri arasında yükselen şiddet diliyle düşmanlaştırılıyoruz. Bizi birbirimize düşmanlaştıranlar çocuklarımızın yaşamlarını hedef alıyor. Ölümlerle oburlaşan siyasi iştahlarıyla çocuklarımızın ölümlerinden, iktidarlarını ve hazlarını besliyorlar.

“Çok Yaşa Mutlak Barış” sağlasın, akan gözyaşı dursun istemiyorlar.

Bugün “Dünya Barış Günü!”

Savaşmak kolaydır ve öldürmek korkakların işidir.

Türkiye’yi toplumların toplu mezarlığına dönüştürenlere hep birlikte dur demeliyiz. Asırlardır kan, savaş ve ölümlerle kendi insanına mezarlar kazan iktidarlara karşı, barışa sıkıca sarılmalıyız.

Ölümlerden beslenen silah tacirleri, sömürgeciler ve egemenler savaşı seçer.

Çünkü onların öldürmek için savaş bütçesi vardır. Silah, mermi, tank ve bomba mermi üreten fabrikaları vardır. Silahlarını satan tacirleri, silahlarıyla öldüren resmi ve sivil takımları vardır. Savaştan nemalanan politikacıları olur.

Barış zordur. Zoru seçip barış demeli.

Barış gönül işi. Silahlar susarsa, kan dökülmez.

Evet barış gerçekten zor iş.

Bütçesi ve fabrikaları yok!

Barış ordusu yok. Barış Bakanlığı yok. Okullarda barış dersi yok!

Ölümleri durdurmak, akan gözyaşlarını dindirmek için, sadece vicdanlı ve onurlu duruşları var.

Bugün Dünya Barış Günü ve siz zor olan, “BARIŞ”ı seçin.