Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Geçen hafta bu köşede yayımlanan “Kıbrıs Türkçesi Güzeldir!” başlıklı yazımız ilgiyle karşılandı. Kuzey Kıbrıs’ta yayın yapan Kanal SİM Televizyonu’nun Genel Yayın Yönetmeni Sami Özuslu, yazının tümünü “Sabah Kahvesi” adlı izlencesinde dinleyicileriyle paylaştı. Bu arada KKTC’den ve Türkiye’den yazımızla ilgili değişik yorumlar geldi. Kimileri Kıbrıs halkının konukseverliğini, kimileri laik yaşam biçimini övdü. Kıbrıs Türkçesini küçümseyenlerden yakınanlar oldu. Bir okurumuz da “Kıbrıslıtürk” kavramını eleştirdi.

Ben bu hafta aradan çekiliyor ve “Dilin Kemiği”ni çoksesli yorumlara bırakıyorum…

***

“KIBRIS ANILARIM CANLANDI”

“Günaydın Attila Bey,

1988 yılında bir hafta kaldık Kıbrıs’ta.

Konuşmalarına, iyilikseverliklerine hayran kalmıştık. Dipkarpaz’a giderken tarlada çalışan köylüden domates, biber, patlıcan istedik. Bizim toplamamızı söyledi. ‘Borcumuz?’ dedik.

Konuk olduğumuzu söyleyip beş kuruş almadı.

Lefkoşa’da arabanın kapısı açık kalmış. Bir taksici arkamızdan gelip uyardı.

Lokantalarda dolu dolu porsiyonlar, bol limonlu salatalar…

Girne’de yüzdük, güneşlendik. Bir kafeye oturup çay içelim dedik. O da ne?

Karşımızda Rauf Denktaş!

Hep gelirmiş meğer…

Ve çok şirin bir Türkçe!

O günleri anımsattınız bana. Teşekkürler!”

Recai ŞEYHOĞLU/İzmir

***

“TÜRKÇEMİZDEN DOLAYI BİZİ KIRIYORLAR”

Attila Bey,

BirGün gazetesindeki Kıbrıs yazılarınız gerçekleri yansıttığı için sizi tebrik ederim. İnşallah Türkiye’de sizi duyan olur. Çünkü Türkçemiz konusunda bizi çok kırıyorlar. ‘Arapça mı konuşuyorsunuz?’ diye soruyorlar. Sizin gibi diğer Türk gazete yazarları da zaman zaman bu gibi gerçeklere değinir, sorunlarımızı dile getirirlerse mutlu oluruz. İlginize çok teşekkür ederim. Elinize, yüreğinize sağlık.”

Zarifşen MENTEŞOĞLU / Gazimağusa (KKTC)

***

“KIBRISLITÜRK” KAVRAMI SİYASİDİR

“Attila Bey merhaba,

Ben Ankara’da yaşıyorum, Kıbrıslı da değilim. Mesleğim hukuk, ancak jeopolitik meseleler ve Ege, Balkan, Kıbrıs konuları ilgi alanımda. Bu nedenle Kıbrıs hakkında az çok bilgim var. Yazılarınızı zaten okurdum, son yazınızda Kıbrıs konusu geçince daha büyük bir merakla okudum.

‘Kıbrıs Türkçesi Güzeldir!’ başlıklı yazınızda ‘Kıbrıslıtürk’ tabirinden bahsetmişsiniz. Bu tabir tamamen siyasidir; amacı da ‘Kıbrıslı’ ve ‘Türk’ kavramlarının birbirinden tamamen bağımsız olduğunu ispat gayretidir. Hatta son zamanlarda bu tabiri daha da ileri taşıyarak ‘Türkçe konuşan Kıbrıslı’ tabirini icat ettiler. Yani ‘Kıbrıslıların bazıları Türkçe konuşuyorlar ama onlar Türk değil, sadece dilleri Türkçe’ gibi yeni bir iddiayı ispatlama gayreti bu. Ne yazık ki bir kısım liberal ve solcu aydın da bunlara destek veriyor.

Selam ve saygılarımla.”

Coşkun ARAS / Ankara

***

KIBRIS TÜRKÇESİ GERÇEKTEN GÜZEL

“Çok Değerli Attila Abi,

Yazınız için teşekkürler.

Kıbrıs Türkçesi gerçekten güzeldir. Çünkü onlarda din baskısı yok ya da az. Örneğin bizim son aylarda tartıştığımız ‘helalleşme’, ‘nass’ ve benzeri kavramlardan çok uzaklar. Laik değerlerin yaşam biçimine dönüştüğü ülkelerde elbette dil de güzelleşir, insan adları da…

Selam ve saygı ile.”

Nusret ERTÜRK / Ankara


HAFTANIN NOTU

Nedret Gürcan Edebiyat Ödülü

Yazın dünyasına yabancı olmayanlar, en azından adını duymuştur Nedret Gürcan’ın. Çok yönlü bir sanatçıydı o. Üstelik Dinar’la özdeşleşmişti adı. İş insanı, gazeteci ve siyasetçiydi ama hepsinden önce ozandı. Aynı zamanda yazın tarihimizde iz bırakmış Şairler Yaprağı dergisinin de kurucusuydu. 1954-1957 yılları arasında 36 sayı çıkan Şairler Yaprağı’nda, ülkemizin önde gelen ozanlarını, yazarlarını buluşturmuştu.

O yıllarda Dinar’da basımevi yoktu. Nedret Gürcan, dergisini basabilmek için Isparta’dan pedallı bir baskı makinesi getirtmiş ve işyerinin bir bölümünü derginin yönetim yerine dönüştürmüştü. Başta şiir olmak üzere anı, roman, öykü türünde 15 kitabı bulunan değerli ozanımız, 2019 yılında Ankara’da yaşama gözlerini yummuştu.

Nedret Gürcan Edebiyat Ödülü, geçen hafta sonu Mülkiye Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle değerli ozan ve yazar Hidayet Karakuş’a verildi. Ankara merkezli Payda Yayınları’nın bu ödülü, alışılmış yarışmalardan farklı bir yöntemle belirleniyor. Ödül için başvuruda bulunulmuyor. Seçici Kurul üyeleri, ödül verecekleri kişinin yaşam boyu yazın emeğini değerlendirerek seçim yapıyor.

Ahmet Özer’in yönettiği ödül töreninde, Nedret Gürcan’ın oğlu Osman Barkın Gürcan, Prof. Dr. Abdullah Şengül ve ozan A. Kadir Paksoy, Dinarlı sanatçımızı değişik yönleriyle anlattılar. Osman Barkın Gürcan, babasının taşra tutkusundan söz ederken, “O, taşrayı dönüştürülebilir bir yerleşim birimi olarak gördü” dedi. Nedret Gürcan üzerine çeşitli çalışmaları olan Prof. Dr. Abdullah Şengül ise taşrada yaşamayı seçmesine karşın Nedret Gürcan’ın “tam bir entelektüel” olduğunu söyledi.

Nedret Gürcan Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Hidayet Karakuş ise siyasal İslamcıların 1993 yılında çıkardığı “Sivas Yangını”ndan kurtulabilen ozanlarımızdan biridir. Eğitimciliğinin yanı sıra şiirleri, romanları, çocuk kitaplarıyla da yazınımıza katkıda bulunmuştur. Bu ödülün Hidayet Karakuş’a çok yakıştığını düşünüyorum. Değerlerimizi yaşarken onurlandıranlar sağ olsun!