“İnsanlar böyle kişilerin ABD’de var olmadığını düşünüyor. Oysa her zaman var oldular, fakat Trump yönetiminde bu kişilere resmi onay verildi. Deliklerinden çıktılar. Yaşananlara resmi bir kılıf verildi” diyen Sinha, ABD’nin tüm dünyaya yansıttığının aksine, kırılgan bir demokrasisi olduğunu söylüyor.

Connecticut Üniversitesi’nden İç Savaş Tarihçisi Sinha: ‘ABD demokrasisi kırılgandır’

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF/ WASHINGTON

ABD’de Trump yanlısı sağcıların Kongre binasına düzenlediği baskının ardından, ülkedeki sarsıntı devam ediyor. Kasım aynın başında yapılan ABD başkanlık seçimini Demokratik Parti’nin adayı Joe Biden’a kaybeden Trump, beklendiği gibi kaybetme nedeninin seçime karışan hile olduğunu ileri sürüyor ve sonuçları kabul etmiyordu. Geçen hafta içinde seçim sonucunu resmen belirleyecek olan Seçici Kurul’un oylarının Kongre’de sayılması esnasında, Trump destekçileri Kongre’yi basarak oyların sayılmasına engel olmak istedi. Trump, Kongre’nin basılması öncesi Beyaz Saray’ın önünde yaptığı konuşmada ülkeyi zayıflıkla geri alamazsınız gücünüzü göstermeniz gerekir, diyordu. Polisin 6 Ocak’ta Kongre önünde eylem yapacağı bilinen sağcı grupları yeterince takip etmediği ve askeri olay yerine ulusal muhafızları göndermede gecikmesi politik sistemin yaşananlardaki rolünü sorgulatıyor. Güvenlik güçlerinin saldırganlara karşı yumuşak tavrı ise yaz boyu ülkeyi kasıp kavuran ırksal eşitlik talep eden barışçıl protesto gösterileri sırasında yönetimin ve güvenlik görevlilerinin saldırgan tavrıyla mukayese edildi.

Kongre’de yaşananlar, tüm dünyada şaşkınlıkla izlendi, ancak Connecticut Üniversitesi’nde İç Savaş ve Kölelik tarihi çalışan Manisha Sinha’ya göre ABD sağcıları ilk kez demokratik süreçlere zarar vermeye çalışmıyor. Yaşananlar tarihsel bir sürecin sonucu. The Slave’s Cause and The Counterrevolution of Slavery, (Kölelerin Davası ve Köleliğin Karşı Devrimi) kitabının yazarı Sinha, Kongre’de yaşananları tarihsel perspektifle yorumladı.

“Amerika’da gördüğünüz, hâlihazırda var olan bir şeydi. Fakat tehlikeli olan bu kişilere Trump ve Cumhuriyetçi Parti’nin büyük kısmı tarafından resmi onay verilmesiydi” diyen Sinha, ABD’nin tüm dünyaya yansıttığının aksine, kırılgan bir demokrasisi olduğunu söylüyor. Sinha’ya göre kölelik destekçilerinin İç Savaş sonrası kullandıkları taktiklerle bugün beyaz üstünlükçülerinin taktikleri çok benzer: Gözdağı vermek için terörü kullanmak, demokratik süreçlere zarar vermek.

ABD’de Kongre binasının basıldığı görüntüler tüm dünyada şaşkınlıkla karşılandı. Olanlar sizce de şaşırtıcı mıydı? Yaşanan olayların ABD tarihinde nasıl bir yeri var?connecticut-universitesi-nden-ic-savas-tarihcisi-sinha-abd-demokrasisi-kirilgandir-827165-1.

ABD kendini her zaman model demokratik ülke olarak yansıtır. Oysaki ABD’nin demokrasi deneyi çekişmeli ve kırılgandır. Ben 19’uncu yüzyıldaki İç Savaş üzerine çalışıyorum. Ve biliyorum ki bu ülkede bir başkanlık seçimi büyük bir savaşa neden oldu, bu savaşta Vietnam ve Kore savaşlarında ölenden çok daha fazla Amerikalı öldü. Bu tarihi Amerikalıların kendileri de unutuyor. İç Savaş’ın hemen sonrasında Ku Klux Klan (KKK) gibi beyaz terör gruplarının yükselişini görürüz. 1866’da kurulan KKK’nin tek amacı güneyde demokratik yollarla seçilen hükümetlere zarar vermekti. Gözdağı ve şiddet savaşı açtılar ve sonunda güneyde siyahların haklarını elinden alan, ırk ayrımcılığı, ırka dayalı şiddet ve ekonomik bağımlılık politikaları uygulayan hükümetlere sahip oldular. Şimdi bu beyaz üstünlükçüsü grupların çoğu yeniden güçlü şekilde gün yüzüne çıktı.

İç Savaş’tan sonra Cumhuriyetçi Parti bu ırkçıları besledi. Bu beyaz ırkçıları cezbetmeyi amaçlayan bir strateji. Obama’nın başkan seçilmesiyle bu kişiler deliye döndüler. Trump siyasi kariyerine Obama’nın vatandaşlığını sorgulayarak başladı ve bunu sadece siyah olduğu için yaptı. Şimdi Trump’ın bunu nasıl silah haline getirdiğini görüyoruz. Bu Amerikan demokrasisi için çok tehlikeli. ABD demokrasisi düz bir çizgide ilerlemez, geri dönüşler olur. Bu ülkede tıpkı güneyli köle sahipleri gibi sonucunda rakiplerinin seçileceği demokratik süreçleri kabul etmektense ülkeyi yok etmeyi tercih edecek kişiler var.

PENTAGON DA DESTEKLEDİ

Tarihte demokratik süreçlere müdahale etmek isteyenlerin amacı neydi?

Köleliğe benzer sistemler icat etmek. Köle sahipleriyle ortak bir talepleri vardı; beyaz üstünlükçülüğüne bağlılık. Köle sahipleri tarihte önde gelen insanlardı. Başkanlar, Senatörler, Anayasa Mahkemesi üyeleri… İç Savaş’la birlikte siyasi güçleri düştü ve bunun yerine ülkeyi yok etmek istediler. O gün kullandıkları taktiklerle bugünküler çok benzer: gözdağı vermek için terörü kullanmak, demokratik süreçlere zarar vermek. Seçici Kurul’un oylarının sayılmasına engel olmak istediler. Başarılı olamadılar ama Kongre’ye İç Savaş sırasında köle sahiplerinin bayrağı olan Konfederasyon bayrağıyla girdiler. O bayrak dört yıl süren İç Savaş zamanında bile Washington’a girememişti. Kongreyi basanların arasında, üzerinde “Auschwitz Kampı” yazan sweatshirt giymiş bir kişi vardı. Baskını yapanlar üzerlerinde beyaz üstünlükçülüğü sembolleri, Kuzeyli semboller taşıyorlardı, mesele sadece kölelik değil, liderin (Ve burada o lider Trump) gücü elinde bulundurduğundan emin olmak için demokratik süreçlere zarar verme çabasının tarihi söz konusu…

connecticut-universitesi-nden-ic-savas-tarihcisi-sinha-abd-demokrasisi-kirilgandir-827166-1.

20’nci yüzyıl faşizm tarihi içinde, 2. Dünya Savaşı sırasında burada da Amerikan faşistleri vardı. Her zaman azınlıktaydılar fakat sayıları Kongre’yi basmak için de yeterli. Silahlı, gerici bir azınlıklar. Otoriteryenlik ve demokrasi karşıtlığı da bu. Kendini gücü hak eden kişi olarak görmek ve cezasızlıkla hareket etmek. Ve insanlar böyle kişilerin ABD’de var olmadığını düşünüyor. Oysa her zaman var oldular, fakat Trump yönetiminde bu kişilere resmi onay verildi. Deliklerinden çıktılar. Trump ve Savunma Bakanlığı Washington DC Belediye Başkanı’nın talep ettiği ulusal muhafızları mevzilendirmeyi kasten geciktirdi. Bu da bize yaşananlara resmi bir kılıf verilmiş olduğunu gösteriyor.

ABD’de olayların bu noktaya gelmesinde bir bütün olarak politik sistemin rolü büyük. Bu sistem ne kadar sorgulanıyor?

1787’de yazılan Anayasa’da gerçekten antidemokratik maddeler var. En antidemokratik unsurlardan biri (Başkanlık seçim sonucuna karar veren) Seçici Kurul. Seçici Kurul’un varlığının sebebi köle sahiplerini iktidarda tutmak. Nitekim Abraham Lincoln seçilene kadar köle tüccarları başkanlığı ve önemli görevleri elinde bulundurdu. İktidarı kaybettiklerinde isyan çıkardılar. Anayasa’da değişiklik yapmak kolay değil, ancak halk Seçici Kurul maddesinde değişiklik yapmak için çaba sarf ediyor. Bu mesele gittikçe daha fazla konuşuluyor çünkü son yıllarda Cumhuriyetçi Parti, Seçici Kurul sayesinde oyların çoğunu almadan seçimi kazandı. Cumhuriyetçi Parti, Seçici Kurul’a bel bağlamış durumda. Gittikçe azınlık haline geliyorlar ve bunun farkındalar. Kaybetmekle yüz yüze geldiklerinde 19’uncu Yüzyıl’da köle sahiplerinin davrandığı gibi davranıyorlar.

BATAN GEMİYİ TERK EDİYORLAR

Yaşananların ardından Trump hükümetinden gelen istifaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şu anda istifa eden Cumhuriyetçiler batan gemiyi terk eden fareler gibi. Oysa Trump’a yetki verenler onlar. Eğitim Bakanı Betsy DeVos örneğin, Biden’a direnilmesi gerektiğini söylemişti. Şimdiyse, bu kadar benim için fazla, diyor. Trumpizm yüksek sesle sonlanıyor, mesele buna bizim nasıl karşılık vereceğimiz. Yapılacak en kötü şey yapılanların sorumluların yanlarına bırakılması olur. Onları yargılamalıyız. Demokrasi buna bağlı. Hukukun üstünlüğüne. Hiç kimse hukukun üstünde olmamalı ve Trump kendini hukukun üzerinde sanıyor. Bütün hayatı boyunca işlediği suçlar yanına kalmış. Hakkında yüzlerce dava var. Onun seçilmesi Amerikan demokrasinin semptomu değil Cumhuriyetçi Parti’nin ne hale geldiğinin göstergesi. Trump bu partiyi ele geçirdi. Şimdi Senato Çoğunluk Lideri Mitch McConnel, çok ileri gidildi, diyor. Oysa gerçek şu ki Trump’ı partinin lideri yapan onlar.

Trump kendini yasanın üzerinde görüyor, dediniz. Yakın tarihe bakıldığında diğer Amerikan başkanları için de bunu söylemek mümkün. Sistemin tarihini göz önünde bulundurduğunuzda, Trump’ın farkı ne?

Sistem başkana çok fazla yetki veriyor. Ben başbakanın yasamaya borçlu olduğu parlamenter sistemi seviyorum. ABD’de yönetim İngiliz Kralı’nı model almış. Trump’ın hukuksuzluğu kendinden önce gelen Richard Nixon, İran-Kontra skandalından sorumlu Ronald Reagan, Irak konusunda dalavere çeviren George W. Bush’u hatırlatıyor. Cumhuriyetçi Parti’de böyle bir kültür var fakat Trump bunu başka bir seviyeye taşıdı. Öyle ki kendi zamanlarında kitabın dışında iş yapan Donald Rumsfeld, Dick Chaney gibi kişiler Trump’a darbe yapmak için orduyu kullanamazsın, dedi.

BEYAZ ÜSTÜNLÜKÇÜLÜĞÜN SİMGESİ

connecticut-universitesi-nden-ic-savas-tarihcisi-sinha-abd-demokrasisi-kirilgandir-827167-1.

Kongreyi basanlar arasında çıplak vücudu, mavi yüz boyası ve boynuzu miğferiyle sosyal medyada ilgi çeken kişi neyi temsil ediyordu?

Bu tipik bir beyaz üstünlükçülüğü sembolüdür. Küresel çok ırklı dünyada kölelik, Avrupa emperyalizmi gibi miraslarla gelen beyaz üstünlükçülüğü damarı var ve bu ideoloji tam olarak yok olmadı. Avrupa’da bununla yüzleşen göçmenlerin, mültecilerin olduğunu görüyoruz, aynı zamanda bunun gibi kişilere Trump tarafından olanak verildiğini…

Trump’ın Avrupa’dan özellikle de Norveç’ten göçmen istediğine dair açıklamasını hatırlarsınız. Bir keresinde soyadı Germany (Almanya) olan birine, soyadına bayıldım demişti. O sadece bir beyaz üstünlükçüsü değil aynı zamanda Kuzey Avrupalıları en üste Güney Avrupalıları aşağıya koyan Amerikan göçmen rejimine de dokunuyor. Hitler’in aryan ırk teorisine benziyor. İlk eşi, Trump’ın başucunda Hitler’in Kavgam kitabını tuttuğunu söylemişti.