Cin Ali vardı o zamanlar, çöp adam. Maceralarını okurduk. Bizler de çöp adamlardık ve çöp adamların nasıl hayatta kalabileceklerini yaşayarak, paylaşarak, dayanışarak öğrendik. Sonra kendimizi aynalarla çevrili spor salonlarında vücutlarımızı geliştirirken bulduk, yapayalnızdık. Şimdi kaslı bedenlerimiz var ve anatomi bilgisi olan ressamlarımız. Ressamlar anatomimizi en ince ayrıntısına dek resmedebiliyor ama ben çöp adam olarak resmedildiğimiz […]

Çöp adamdan çip adama

Cin Ali vardı o zamanlar, çöp adam. Maceralarını okurduk. Bizler de çöp adamlardık ve çöp adamların nasıl hayatta kalabileceklerini yaşayarak, paylaşarak, dayanışarak öğrendik. Sonra kendimizi aynalarla çevrili spor salonlarında vücutlarımızı geliştirirken bulduk, yapayalnızdık. Şimdi kaslı bedenlerimiz var ve anatomi bilgisi olan ressamlarımız. Ressamlar anatomimizi en ince ayrıntısına dek resmedebiliyor ama ben çöp adam olarak resmedildiğimiz günleri özlüyorum.

Bir boğanın, -ki bugünkü evcil formlarından çok daha iri ve güçlüydüler-, etrafını çevirip nasıl dize getirdiğimizi dün gibi hatırlıyorum. Ve bir dostumuz o günü Çatalhöyük’ün bir duvarında resmetmişti. Çöp adamların birlikte güçlü ve kudretli olduğu günlerdi. Fiziksel güce ya da toplumsal cinsiyete göre ayrışmanın olmadığı eşitlikçi bir kasabada yaşıyorduk. Ne merkezi bir tapınak ne de bir yönetim binası vardı. Ölülerimizi de evlerin içine gömerdik, geçmiş geçmiyordu çünkü, geleceğin geçmişten geleceğini ve geçmişin doğa olduğunu bilirdik. Doğanın ele avuca sığmayan çocuklarıydık. Ve doğa durmadan yeni formlar çıkarıyordu rahminden, bizler de doğanın rahminden çıkmıştık.

KİMLİĞİN NE ÖNEMİ VAR Kİ?

Çöp adamken, “nasıl görünüyorum?” diye kafamıza takmazdık, bedensel niteliklerimize göre ayrılmadığımız, ayrıştırılmadığımız günlerdi. Henüz vesikalık fotoğraf icat edilmemişti ve yüzün topografyası da kimlik oluşturmaya yetmiyordu. Yüzümüz yerin yüzüne aitti çünkü. Bizler çöp adamken kadınlarımızı tombul bedenleriyle yaşamın sembolleri olarak temsil ederdik ve onların da kendilerine ait yüzleri yoktu. Kimliğin ne önemi var ki? Kimlik dediğiniz, iktidarın sizi yakalayıp sınıflandırdığı ve kutuların içine kapattığı bir tuzaktır. Sözün kısası, henüz anatomo-politika icat edilmemişti.

Sonra anatomo-politika icat edildi ve anatomisi en ince ayrıntısına kadar tanımlanmış bedenlerimiz iktidarın elinde durmadan biçime sokulurken bizler de kimlikli özneler olduğumuz için sevinmiştik. Ama sevincimiz kursağımızda kaldı. Kimlikler çöp adamları birbirinden ayırmaya yarıyor. Çöp adamlar geri dönüşüm projeleriyle topluma yeniden kazandırılmak üzere kimliklerine göre ayrıştırıldılar. Çöpün ayrımsız kitlesinden kimliklenerek kurtulduklarına sevinen çöp adamlar, onlara yeni kimlik kazandıranların elinde nesnelere dönüştü. Ve iktidarın masasında kimlikli bir nesne olarak yer alan kimi çöp adamlar biz aşağıdakilere tepeden bakmaya başladı. İktidar konuşmasa da onlar iktidarın adına konuştular. Ağızlarını açtıklarında sahiplerinin sesini duyar olduk.

Bir zamanlar Cin Alilerdik, çöp adamlar. Şimdi sıfatımızdan bile korkuyorlar. Cin demek sakıncalı, “Üç Harfliler” demeliymişiz. Adımızı andıklarında karşılarına dikilmemizden korkuyorlar sanıyorum. Tıpkı “Candyman” (Şeker Adam) (1992) filminde olduğu gibi. Film kahramanı aynanın karşısına geçip beş kez yasaklı ismi, yani “Şeker Adam”ı seslendirdiğinde beyazlar tarafından katledilmiş siyah köleyi karşısında bulur; yasaklı isim, geçmişin intikamını almak üzere geri dönmüştür. Siyah köle tüm ezilenleri temsil ediyor, doğayı da. Paltosunu açtığında bedeninin arılardan oluştuğunu görürsünüz. Bizler de doğanın bağrındaki arılar ve çiçeklerdik, çöp adamlar.

Şimdi kaslı bedenlerimiz var ama çip adamlarız. Önce köpeklerine taktılar, kaybolduklarında kolaylıkla bulabilsinler diye. Ve çöp adamlar o kadar korkutuldu ki çocuklarına takmayı düşünüyorlar. Şimdilik çipleri ceplerinde. Çok geçmeden kendi derilerinin altına da taktıracaklar; İsveç’te olduğu gibi. Kimliksiz yapamıyorlar, mecburen çipli olacaklar. Çöp adamları özlüyorum, çipsiz adamları; birlikte güçlendiğimiz, merkezin olmadığı, herkesin, her şeyin merkez olduğu o eşitlikçi güzel toplumu. Birbirimizin gözlerinin içine baksak ve beş kez çağırsak çöp adam gelecek. Kimlikli ve çipli anatomik bedenleri kazısak altından çöp adamlar çıkacak. Ve inanın dünyayı çöp adamlar kurtaracak.