25 kişinin öldüğü Çorlu tren katliamı davasının ikinci duruşmasında ara karar verildi.

Çorlu tren katliamı davasında ara karar verildi


GÖKAY BAŞCAN

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde, 25 kişinin öldüğü, 328 kişinin yaralandığı tren kazasıyla ilgili davanın ikinci duruşmasına Çorlu Halk Eğitim Merkezi’nde devam ediliyor.

Dün görülen ve bugün devam edilmek üzere bitirilen duruşmada TCDD 1'inci Bölge Müdürlüğü Halkalı 14'üncü Demiryolu Bakım Müdürlüğü'nde Demiryolu Bakım Müdürü olarak görev yapan Turgut Kurt, Çerkezköy Yol Bakım Şefliği'nde Yol Bakım ve Onarım Şefi olan Özkan Polat, Yol Bakım Şefliği'nde Hat Bakım ve Onarım Memuru olarak görevli Celaleddin Çabuk ile TCDD bünyesinde çalışan ve Köprüler Şefi Çetin Yıldırım savunma yapmıştı.

Mahkemede alınan kararla sanıklar Turgut Kurt, Özkan Polat, Çetin Yıldırım’ın tutuklanmasına yönelik talep, "sanıkların duruşmayı düzenli olarak takip etmeleri, bütün dosya kapsamında değerlendirilerek" reddedilmişti.

Duruşmanın yarın saat 09.00’da kaldığı yerden devamına karar verilmişti.

***

Ailelerin ve yaralanların ifadelerine başlandı

Bahattin Doğrul (Kazada yaralanan): ''Tren bileti alacaktım. Yağmur yağdığından bilet kesemiyoruz elektrikler yok dediler. Kondüktör de trene bindiğimde geldi ancak bilet kesmedi. Ücretini daha sonra Muratlı’da kestirdim. Kaza anında zelzele oluyor sandım. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Şu an boynumdan sakatım. Çocuklarım ve eşim de yanımdaydı, çocuklarımdan birinin kafası patladı. Devlet hastanesinde tedavi oldum, hiç para ödemeyeceksin dediler ama paramı aldılar. 4000 tl kadar ödedim. Tüm sorumlularından şikayetçiyim.'' dedi.

Sena Köse’nin annesi Aysun Köse: Bu olay olmasaydı hiç mahkeme salonlarına girmeden ölecektik. İlk hafta içinde bir doktor bir görevli ve TCDD’den bir yetkili geldi. Yol bekçilerinin işten çıkarıldığını belirttim. Maaşlarını mı ödeyemediniz dedim. TCDD yetkilisi de bana bu işler sinyalizasyon var onlara gerek yok dedi. Ben sonra araştırdım bizim orada 2020’nin başında yapılacağı belirtiliyordu. Bizim orada sinyalizasyon yoktu. En başından aldatıldım. Beni yanlış yere yönlendirdim. AFAD bana çocuklarınız taburucu oldu dedi. AFAD beni yanlış bilgilendirdi. Hastaneye giremedik. Sağlık bakanlığından şikayetçiyim. Biz hastaneye giremedik. Personel kapısından gizlice girebildik. Belki ben kalp krizinden gidecektim. Ölüm yok yaralılar var dediler. Her kurumdan şikayetçiyim. Bu tren yolu iki saate indirildi. Ben ona güvendim. Çocuğumu o yüzden o yolda gönderdim. “Yaşından çok genç görünüyorsun” dediler bana. Kar amacıyla hızlandırdılar. Şov için bunun yapıldığına inanıyorum. Gereğinin yapılmasını imza yetkisi olanlardan en üste kadar cezalandırılmasını istiyorum.

Sena Köse’nin babası Gürkan Köse: Heyetinize güvenmek istiyoruz. Kazayı öğrendik bir saat içinde oraya vardık. Ulaşım yoktu, bir eziyet içinde oraya vardık. Çorlu devlet hastanesine vardık. Herkes yaşıyor dediler. Üst kata iniyoruz kimse yok, aşağıya iniyoruz yukarıya çıkardılar. En çok zorumuza giden bu yalan haberler oldu. Sabaha kadar orada bekledik. Eşime söylenen laflar zoruma gitti. Eşime “daha gençsiniz” dediler. A’dan Z’ye herkesten şikayetçiyim.

Funda Dikmen: Bir gün öncesinde akrabamızın düğünü vardı, Uzunköprü’ye gittik. Yolculuk uzun sürüyor diye gitmek istemiyordum daha öncesinden 3-4 saat sürdüğünü bildiğimden ama çocuklar ısrar ettiler. Araştırmışar çok meraklandılar ‘anne artık hızlı gidiyormuş tren’ dediler. Ertesi gün gidip biletimizi aldık, köylerde durmuyormuş ondan hızlı gidiyor herhalde diye düşündük. Yola çıktık Sarılar mevkiinde tren yavaşladı. Kızıma ‘Hani durmayacaktı tren burada?’ diye sordum. Aynı şekilde Muratlı’yı geçince de yavaşladı. Ancak dönüşte tren çok aşırı hızlıydı, aşırı yolcu vardı, ayakta yolcu çoktu ve hiçbir şekilde 360 yolcu yoktu. Hatta ayaktakilerden birini kızımın yanına oturttum, sonra inenlerin yerlerine oturdular. Merkezdeyken zıplama oldu, zıplama olduktan sonra camlar titremeye başladı. Biz devrilen ilk vagondaydık. Camlar titremeye başlayınca kızlarım üst üste koltuğun ortasına yattılar ben de onların üzerine yattım. Camlar kırılırsa sıçramasın diye düşünmüştük. O anda bir patlama oldu, beni çocuklarımdan ayıran o patlama oldu. Bayılmışım. Kendime geldiğimde iki tarafıma bakındım kızlarımı bulamadım. Sonra kendimi dışarı attım etraf çok kötüydü. İki makinist geldi, ‘Trenin etrafını boşaltın yangın çıkabilir’ dediler. Ben ‘Çocuklarım o vagonun altında’ dedim çünkü iki kere vagonun etrafını gezdim yoklardı. O an vagonun altında insan var diyebilirlerdi. Eşim geldi, eşime söyledim tekrar vagonun içine girip baktı. Kendi imkanlarımızla Tekirdağ Devlet Hastanesi’ne gittik. Haber geldi, ‘Kızlarınız iyiymiş’ dediler. Kolumdan serumu çıkarttırıp gittim. İnsanların vagon altında olduğu belliydi, bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak bir kurtarma ekibimiz, acil durum ekibimiz yok mu? Ben Türkiye Cumhuriyeti’nden şikayetçiyim biz nasıl yaşıyoruz, biz bir pamuk ipliğinde mi yaşıyoruz? Ben bir özel şirkette çaycı olarak çalışıyorum ve acil bir durumda müşterilerin sağlığını korumak için yılda iki kere eğitim alıyorum. Mediyorum bu devlette çalışanlar acaba başından sonuna kadar hak etmişler mi geldikleri yeri yoksa selamla sabahla mı gelmişler. Bu insanların canının önemi yok mu? Ben iki tane evladımı verdim. Onların hakkını da sonuna kadar arayacağım. Sorumlu olan herkesten de şikayetçiyim.

Ahmet Can: Dünyanın en güvenilir ulaşımında ihmaller yüzünden 5 yaşındaki oğlumu kaybettim. Biz acı yaşarken olaydan bir gün sonra ülkede hiçbir şey olmamış gibi bir başkanlık kutlaması da yapılıyor. Bizim canımız gitmiş ama onlar için hiçbir şey fark etmiyor. Bizi bu devlet sahiplenmiyor. Olaydan sorumlu kim varsa şikayetçiyim. Bir oğlum daha oldu onu da gelecekte bu benzeri bir olayda yitirmek istemiyorum.

Trende, 5 yaşındaki oğlunu kaybeden Melike Can: 2 saat boyunca bize yardım edilmedi. Kendi mücadelemle çıktım ben trenden. Devletin hiç mi helikopteri yok.

Katliamda eşini kaybeden ve çocuğu yaralanan Erkan Duman: Makinistlerin ifadesinde okudum. Öncelikle ambulans yerine amirini aramış. ‘Öncelikleri yol açmakmış.’ Ben TCDD çalışanı olmadığım için öncelikle amacım insanları kurtarmak. Vagonlarda eşimi aradım. Yaşayan ölüyüz. Oğlumun Pskiloji si bozuldu. Uçağa, otobüse gemiye binemiyor. Oraya ilk ulaşanlardan biri olmasam oğlumu da kaybederdim

Emre Kocaağa: ‘Ne durumdasınız neredesiniz nasılsınız?' diye bizi arayıp soran kimse yok. Ancak 4 kişiyi getirip karşımıza sunuyorlarsa biz asıl yukarıdaki kişiyi istiyoruz, onlar da gelip burada yargılansın. Kendi imkanlarımla ameliyat oldum, omuriliğimde 3 tane platin var ve hala tedavi altındayım. Trende yolcuydum ve tren çok kalabalıktı. İstasyonda bilet alacak görevli yoktu, trende de kesecek kimse yoktu. Elektrik kesintisi olduğu için kesemiyoruz diyorlar ama elektrik kesintisi yoktu. Trende yerlerde bile oturanlar vardı. Söylediğimizde suçlu biz oluyoruz bize bağırıp ters davranıyorlardı.’

Oğlu ve kızı ile birlikte trende olan ve oğlunu kaybeden Fatma Şahin: Oğlum o koca trenin altındaydı. Ben her şeyimi orada bıraktım. Gözünü kapatınca oğlumu görüyorum

Katliamda eşini kaybeden ve çocuğu yaralanan Erkan Duman: Ben tren kaza yaptığı anda Çorlu İstasyonu’ndaydım. Kendi aracımla itfaiye ve ambulansların peşine takıldım ama onlar da olay yerini bulamadılar. Koşarak gittim oğlum yol kenarında oturuyordu. O an polis, jandarma yoktu. Oğluma annen nerde dedim, annem öldü baba dedi. Ölmemiştir oğlum buluruz anneni dedim. Vagonun içine girdim, tanımasam da birilerini belki kurtarabilirim diye. Ceset torbalarını tek tek açıp eşim var mı içlerinde diye baktım. Beni arayıp eşiniz ameliyatta dediler ama eşim o an ölüydü, bunu kasıtlı yaptıklarını düşünüyorum. Çünkü bir an önce yolu açmak istiyorlardı, diğer vagonlara bekleme ücreti ödüyorlarmış. Herhalde onlara göre bu ücret bizim canlarımızdan daha değerli. Helikopterler yaralı falan taşımadı, cesetleri taşıdılar. İlk müdahale çok önemliydi ama insanlar orada can çekişerek öldüler. Biz ne demiryolcuyuz ne tcdd’de çalışıyoruz ama suçlunun kim olduğunu biliyoruz.

Bebeğini ve eşini kaybeden Kemal Kurtuluş: İstasyon görevlisine gidip tren devrilmiş, nerede diye sordum, bilgisinin olmadığını söyledi. Olay yerine gittim ama orada yoktu çocuğum. Sonra morga gittik, ben bakamadım, nası bakayım? 6 aylıktı. Burada 4 kişinin yargılanmasını, TCDD’nin bunun dışında bırakılmasını kabul etmiyorum. TCDD’den de şikayetçiyim.

Kızını, yeğenini, kardeşlerini kaybeden Zehra Bilgin: Pırıl pırıl evladımı, kardeşlerimi, 5 aylık yeğenimi birilerinin ihmali yüzünden kaybettim. Çocukların toz pembe hayaliydi tren, masallarda okumuşlardı. Yakınından geçerken hep görüyorlardı, istiyorlardı. Oraya gittik ki her taraf ölüm, her taraf kıyamet parçalar doluydu. Bu teknoloji çağında nasıl oluyor da televizyondan hava durumuna bakıp sefere çıkıyorlar? 6 bin lira alıyorum, 5 bin lira alıyorum diye anlatıyorlar hak ediyorlar mı aldıkları paraları? Ben yavrumu gömdüm, ben kardeşlerimi gömdüm. 25 can gitti 25 aile kaldı. Ben o makinisti de burada görmek istiyorum. Ticari ilişkileri olan insanların karıştığı bilirkişi raporunu, iddianameyi asla kabul etmiyorum. Çorlu’dan sonra tedbir alınsaydı Ankara olmayacaktı. Son nefesime kadar, kanımın son damlasına kadar şikayetçiyim.’

Hüseyin Şahin: Olay yerine geldiğim ilk an dokundum çocuğumun koluna, sıcaktı. Ambulanstan gelen sağlık görevlileri daha ağır yaralılar arıyor. Ben ellerime kazma kürek alıp ellerimle evladımı olduğu yerden çıkarmaya çalışıyorum, oradaki görevliler bizi uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Dikilmişler bizi seyrediyorlar. Evladımın mezarına gidiyorum boynum bükük duruyor, kafamı kaldıramıyorum. Neden? Adaleti sağlanmadı.

Hüseyin Şahin: Olay yerine geldiğim ilk an dokundum çocuğumun koluna, sıcaktı. Ambulanstan gelen sağlık görevlileri daha ağır yaralılar arıyor. Ben ellerime kazma kürek alıp ellerimle evladımı olduğu yerden çıkarmaya çalışıyorum, oradaki görevliler bizi uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Dikilmişler bizi seyrediyorlar. Evladımın mezarına gidiyorum boynum bükük duruyor, kafamı kaldıramıyorum. Neden? Adaleti sağlanmadı.

Cihan Subaşı: Kazada kafam patladı, 40 dikiş atıldı kafama. Sol kolum, ayak bileğim kesilmiş, bel kemiğim kırılmış, boynum çatlak, kaburgalarım kırık, akciğerim sönmüş. Yukarı doğru çıkamadım, kapı üzerimdeydi. Tek kolumla çamuru kazıp vagonu altından tünel gibi bir şey kazdım. Birileri beni tutup çıkardı. 1,5 saat ilkyardım gelmesini bekledim.

Katliamda anne ve babasını kaybeden İsmail Kartal: Kız kardeşim bana saat 6 civarı ulaşabildi. Sarılad mevkisinde saat 7 civarıydı. Sarılad’ın alt tarafından yolun kesik olduğunu daha fazla içeri girilemeyeceğini tren yolunu koşarak kazanın olduğu bölgeye gittik. Annem ve babam trende yolculuk yapmıştı. Kaza mahaline geldiğim andan itibaren orada yaşanan trajedik olayı gördüm. Kurtarma çalışması adı altında yapılan karmaşa vardı. İlk yardım eğitimi aldığım için yardım etmek istedim ancak ekipler bizi mmümkün olduğu kadar sahadan uzaklaştırmaya çalıştı. Kurtarma çalışmaları düzgün yürütülmedi. Kurumun içinin nasıl boşaltıldığını evrak imzalama adı altında pek çok işlem yürütüldü. Dönemin İç İşleri Bakanlığı’ndan tutun da TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın bu faciadan nasıl sorumlu tutulamaz. Gece 11 buçuğa kadar kaza yerindeydim tank paletinin geldiğini gördüm. 25 insan can verdi.

Mısra Öz Sel: 9 yaşındaki oğlumu eline çöp batmadan büyüttüm. Olayın olduğu gün tatilden dönüyorduk. Babasıyla Uzunköprü’ye gitmek için trene bindiğinde oğlum beni görüntülü aramış, trenin içerisinden fotoğraflar atmıştı. Bana geleceğini söylemişti ama benim çocuğum gelemedi. Neden? İhmaller yüzünden. Görüntülü konuşurken her zaman araçta emniyet kemeri takan çocuğumun trende kemerinin olmadığını fark ettim. Onları almak için tren garına gittim, olay yerine vardığımda saat 8’di. Olay yerine giremedim Çorlu Devlet Hastanesi’ne gitmek zorunda kaldım. Olayın olduğu gün polisler ve jandarmalar yolu kesmiş kimseyi geçirmiyordu. Çocuğumun orada olduğunu söyleyrek yalvararak olayın yerine gitmek istedim. Su taşıyan bir arabaya sanıyorum ki sivil polisti ben de su taşıyacağım diye söz vererek bindim. Sadece ben bindim. Yolda giderken iki görevli şunu konuşuyordu: Biz bu araba ile gidiyoruz ama bu araba oraya girmez ki batar bu araba orası balçıktır. İzin almamız gerekir dediler. Böyle bir zamanda izin mi almak gerekir? Araç trenin olduğu yere gidemediği için belli bir yerden sonra inmek zorunda kaldık. Arabadan indiğimde, “Suları kime getirdiniz ki orada yaşayan kimse yok” sözüyle karşı karşıya kaldım. En sonunda bir traktöre binerek olayı yerine gidebildim oraya vardığımda saat 20.30’du. Olay yeri bir kargaşa halindeydi. Elinde pizza kutuları ile karınlarını doyuran ekipleri de gördüm. Jandarmanın yanına gidiyorum “Çocuğum öldü. Hiçbir hastanede adı yok sabahtan beri adı geçmiyor “ diyorum hiçbir ilgi göstermediler. Olay yerinde bana haber vermediler ama babam Mehmet Öz çocuğumun ne halde olduğunu gördü. O gece kişinin tc kimlik numarasını ve isim soy ismini verdiğinde hangi hastanede olduğunu söylüyorlardı. Çorlu Devlet Hastanesi’ne geldim orası bir kargaşa halindeydi. Gece saat 23:30 gibi oğlumu kaybettiğimin haberini aldım. O gece hastanedeki tüm savcılar ölenlerin yakınlarını, ölenlerin tüm hallerini gördükleri halde nasıl bilirkişileri o dosyaya atadılar şaşırıyorum. Öncelikle bu iki bilirkişi hakkında şikayetçi olduğumu bildiriyorum. Olayların akabinde bu iddianame hazırlanırken kimlik tespiti yapılırken cenazelerin ne halde olduğu hiç okunmadı mı acaba? A B C diye ayrılan poşetlerin içinde benim çocuğum vardı. Hiç mi vicdan sızlamadı? Ben çocuğumu kaybetmek için doğurmadım. Dönemin üst düzey bürokratları,TCDD Genel Müdürlüğü ve TCDD’nin tüm çalışanlarından şikayetçiyim iddianameyi kabul etmiyorum.

Eşi ile birlikte kazada yaralanan Nuriye Keman: ‘Belim kırıldı, 8 platin takıldı bana. Psikolojik ve bedensel sıkıntılar yaşadım. Bize yardım eden makinist görmedim. Yetkililer de geç geldi. Tüm sorumlular cezalandırılsın

Oğlu Cihan Subaşı ile yaralanan Semiha Subaşı: "Olay sonrası hemen 112’yi aradım. Bana ekip yolladıklarını ancak yoldan dolayı gelemediğini söylediler. Ben de 'Ne demek gelemiyorlar, bu görevi seçtilerse koşarak gelsinler. İnsanlar ölüyor' dedim"

Saliha Erbil: Çerkezköy’de lojmanda oturuyorduk. İş yeri ile ev arası 10 metre vardı. 9 ve 6 yaşında iki çocuğumuz var çocukları köye bırakıcam en az azından iş yaparken aklım çocuklarda kalmaz dedi. Neden eleman alınmıyor neden hep böyle oluyor diye soruyordum ben de. Devlet Demir Yolları’nın eleman almadığını söyledi bana eşim. Çocukları köye bırakmış dönerken de bana beşinci vagondayım yola çıktım hayatım dedi. Çerkezköy’e çok az kaldığını on dakikaya kadar burada olacağını söyledi. Benim eşim devlet demir yollarında güvenlik görevlisi olarak çalışıyordu. Görmediği şeyin üstüne imza atmazdı. Herkes ben suçsuzum dedi. Kim suçlu? Benim eşim mi? Gece yarısına doğru eşimi siyah poşetin içine koyup helikoptere bindirdiler. Eşim yüzüğünü bana emanet etti. Ben de onun kanını, yetimlerin hakkını sizlere emanet ediyorum. Çocuklarım için adalet istiyorum. Sizlere tekrar inanmak istiyorum. Yalan yanlış beyanlar verildi. Bir yıldır hiçbir şey yapılmadı. Eşim ihmaller yüzünden hayatını kaybetti. İşini hakkıyla yapmayan çalışanlara soruyorum yarın öbür gün eşimin yüzüne nasıl bakacaksınız? Benim eşim bankamatik memuru değildi, işini çok severek yapardı. Çark hep tersine dönüyor ve iyi insanlar kaybediyor. Lütfen bu sefer iyi insanlar kaybetmesin. Adalet arayan insanları mağdur etmeyin.

Faciada yaralanan Zahit Açan: Kazadan sonra beni TCDD’den aradılar. Şikayetçi misin diye sordular evet deyince direkt telefonu yüzüme kapattılar

***

Duruşma salonundaki prizlerin elektriği 'açıkta kablolar var, çarpabilir' denilerek mahkeme emriyle kesildi

Annesi ve babasını kaybeden Esra Araç: Kazanın hemen ertesinde Başkanlık kutlaması yapılıyordu, çok ağrıma gitti. Yas ilan edilmesi gerekiyorken kutlama yapıldı.

Faciada annesini kaybeden Nükhet Karasu:TCDD’nin avukatı bize hakaret etti, şikayetçiyim. Annem trende beni arayıp aç olduğunu söylemişti. Benim annem aç öldü. Annem o mezarda aç yatıyorsa sorumluların yüzüne. Adaletin rayların altında kalmasını istemiyorum

TCDD DE KATILMA TALEBİNDE BULUNDU

Ailelerin ifadelerinden sonra avukatlar söz aldı.

Üst düzey hiçbir yetkilisine soruşturma açılmayan TCDD, davaya katılma talebinde bulundu. TCDD'nin talebine mağdur ve müşteki avukatlarından tepki geldi. Mağdur ve müşteki avukatları, "Bu dosyada her türlü karatmayı yapan bir kurumun bu yöndeki bir talebi kabul edilemez" dedi.

Bilirkişi raporuna ilişkin konuşan avukatlar, menfezlerin ihalesini alan kişilerin sonradan bilirkişi olarak atandığını dile getirerek, "Savcılığa bilirkişi isimlerini kim verdi? Bu dosyada şüpheli olarak yargılanması gereken kişiler bilirkişi olarak atanıyor" diye konuştu.

'KAZA DEĞİL OLASI KASTLA CİNAYET DİYORUZ'

Müşteki avukatlarından Hayrettin Çetin, konuşmasında olayın "kaza" değil, "olası kastla cinayet" olduğunu savundu.

Çetin, "Sanıkların ifadeleri ve açıkça görülen ihmaller sonrası biz buna kaza değil; olası kastla işlenmiş cinayet diyoruz" diye konuştu.

Avukat Çetin, "Yargılamanın dava eden süreçin bu raporlar ve sanıklarla devam edemeyeceğini belirtiyoruz. Yeni bilirkişi heyeti atanmasını, tüm sorumluların yargılanmasını talep ediyoruz" dedi.

Dosyadaki TMOOB raporuna dikkat çeken Avukat Duygu Arslan "TMOOB raporunda yer alan, yapı ruhsatlarında mühendis imzasının kalkması aslında bütün bu olayların önünü açtığını gösteriyor" ifadesini kullandı.

DURUŞMAYA ARA VERİLDİ

Son olarak sanıklara söz verildi. Sanıklar üzerine atılı suçları kabul etmediklerini söyledi.

Karar için duruşmaya bir buçuk saat ara verildi.

ARA KARAR VERİLDİ

Mahkeme verilen aranın ardından ara kararı verdi.

Verilen ara kararla TCDD'ye eylem planının sorulması, gelen talepler üzerine yeniden bilirkişi heyeti oluşturulması, TCDD'nin mahkemeye katılma talebinin reddi kararlaştırıldı.

Gelecek duruşmanın tarihi olarak 10 Aralık belirlendi.

NE OLMUŞTU?

Davanın 3 Temmuz günü Çorlu Adalet Sarayı Konferans Salonu’nda yapılan ilk duruşmasında kazazedelerin aileleri yer olmadığı gerekçesiyle salona alınmadı ve aileler darp edildi. Avukatlar, darbedilme talimatını kimin verdiğinin belirlenmesi için suç duyusunda bulundu. Mahkeme savcısı da suç duyurusunda bulunulması kararını destekleyip, mahkemeden talimatı kimin verdiğinin belirlenmesini istedi. Suç duyurusu ve dilekçe üzerine mahkeme heyeti davadan çekildiğini açıklayarak, dosyayı 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi, heyetin davadan çekilme kararını reddetti.