Türkiye tam bir kilitlenmişlik halinde. Yapılması gerekenleri yapmamakta ısrar edenler, salgının yönetimini bilime değil, siyasi tercihlere tutsak ediyorlar.

Covid-19’da sonun başlangıcı değil, yeni bir başlangıç

Gaye USLUER
Prof Dr-Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı/CHP PM Üyesi

Bir yılı aşkın süredir devam eden Covid-19 pandemisi Türkiye’yi daha da zorlamaya başladı. Son birkaç gündür günlük yeni test pozitiflik rakamları, oranları ve bunlarla ilintili olarak dünyada ve Avrupa’da milyon kişiye düşen test pozitifliğinde birincilik sırasına oturmamız bunun somut göstergesi.

Hal böyleyken siyasi iktidarın 15 Mart tarihinde “Türkiye’nin Koronavirüsle Başarılı Mücadelesi” isimli kitabı yayımlaması durumu anlamamalarından öte, kaygı verici anlamlar içermekte. Toplam 488 sayfalık bu kitabın takdim yazısı Cumhurbaşkanı’na ait olup, tam 17 sayfa... Ardından üç sayfalık bir önsöz ile devam ediyor.

Kitabın ana fikrini önsöz bitiminde yer alan kendi sloganlarıyla yazalım: “Türkiye yaklaşık son 20 yıldır yaptığı sağlık yatırımları sayesinde salgın süresince sağlık hizmetlerinde herhangi bir aksaklık yaşamamıştır.”

Bakalım durum gerçekten öyle mi?

Türkiye pandeminin 3’üncü dalgasının şiddetini giderek artırdığı bir dönemden geçiyor. Bu süreçte kafaları olmayan bir “başarı” öyküsünü yazmaya yormak yerine, doğru ve en etkin stratejilerle salgını kontrol etmeye çalıştırmak gerekiyor.

HANGİ BAŞARI?

Çok uzağa gitmeyelim. 1 Mart 2021 tarihinde aktif vaka sayımız 104 bin 660, 7 Nisan 2021’de ise 406 bin 4. Sadece son bir haftada aktif vaka sayımız neredeyse yüzde 40 oranında arttı. Hal böyleyken acaba hangi başarıdan bahsediyorsunuz, diye soralım. Yine günlük ölüm rakamlarında aynı zaman dilimini kıyasladığımızda, günlük ölüm sayılarının 4 kattan fazla artığına dikkat edecek olursak, hangi başarıdan söz ediyorsunuz diye sormak hepimizin en doğal hakkı. Günlük yeni test pozitiflik oranımız yüzde 18’in üzerine çıktı.

Durum bildiğimiz kadarıyla bu kadar vahimken, gerçek verilerin paylaşılmaması en önemli sorunlardan birisi. Covid-19 nedeniyle yaşamını kaybedenlerin illere, cinsiyet ve yaşlara, mesleklerine ve sosyal sınıflarına dair dağılımları siyasi bir sır halinde saklanıyor. 14 Ocak’ta başlayan aşılanma süreci sonrasında her iki aşı dozunu aldığı halde hastalananların sayısını ve varsa ölümlerin sayısını bilmiyoruz.

Türkiye tam bir kilitlenmişlik halinde. Yapılması gerekenleri yapmamakta ısrar edenler, salgının yönetimini bilime değil, siyasi tercihlere tutsak edenler bugünün sorumluları... Yapılacak iş belli. Salgın yönetimi siyasi amaç ve çıkarlar üzerinden yapılmaz, yapılmamalıdır. Anahtar kelimeler belli: Verileri doğru izlemek, şeffaf paylaşım sağlamak ve ortak akıl ile yürümek. Her şeyden önemlisi ortak akılla doğru yol haritasını belirlemek zorundayız. Hem salgının mevcut halinin kontrolü, hem de normale dönüş rotasının belirlenmesi için temel koşul ortak akıl.

YAPILMASI GEREKENLER

“Türkiye tam bir kilitlenmişlik halinde” dedik. Ancak elimiz kolumuz bağlı değil. Eğer yapılması gerekip bugüne kadar yapmadıklarımızı yapmaya hemen başlarsak bu kilitlenmişlik halinden kurtulabiliriz. Yapılması gerekenler belli. İlk kez söylemiyoruz, ya da ilk kez yazmıyoruz. Tekrar edelim:

1) TAM KAPANMA: Hafta sonu aç / kapalarla salgın hızı düşmez, düşürülemez. Mevcut durum itibariyle en az 28 günlük tam kapanma zaruridir, ama ve fakat demek zamanı geçmiştir.

2)İZLEME/TEST/KARANTİNA: Olması gerektiği biçimde ve taviz verilmeden sürdürülmelidir. Sadece Covid-19’a ilişkin bulgusu olanlar değil, temaslıların tamamına da bulguları olsun ya da olmasın test yapılmalıdır. Amaç sokaklarda serbestçe dolaşan virüslü kişi sayısını doğru tespit etmek ve bu kişilerin virüsü yaymalarını engellemek olmalıdır. Test sayısı ne kadar yüksek tutulursa tanı ve izolasyon şansı da o kadar artacaktır.

3)AŞILAMA STRATEJİSİ: Elimizde halen mevcut aşılar, bundan sonra geleceği söylenen aşılar ve mevcut aşılama hızı ile Covid-19 enfeksiyonun kontrolü mümkün değildir. Mutlaka aşılamak zorunda olduğumuz, ülke nüfusunun yüzde 60-70’lik bölümünün aşılanması bu hızla ancak Ağustos 2022’de tamamlanabilecektir. Bu nedenle tünelin ucundaki ışık olan aşılar, bu haliyle, ülkemiz için tek başına, etkin bir strateji değildir.

4)ETKİN SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ; Sosyal ve ekonomik eşitsizlik, Covid-19 vakalarının ve ölümlerinin sayısını artıran en önemli faktörlerden birisi. Bu nedenle toplumun en kırılgan kesimleri başta olmak üzere asgari düzeyde gelir ve tüketim olanağı sağlanacak şekilde yeniden düzenleme yapılmalı, gerçek bir refah destek paketi hayata geçirilmelidir. Tam kapanma durumunda toplumun hiçbir kesimi mağdur edilmemelidir.

Türkiye bunu yapabilir mi? “Evet” yapabilir.

Türkiye’nin bunu yapabilecek insan kaynağı da maddi gücü de vardır. Bugünkü kilitlenme durumu, siyaset kurumunun siyasi tercihleri nedeniyle oluşmuştur. Acilen ve hemen salgın yönetimi siyasi tercih olmaktan çıkartılmalı, bilimsel doğrular eşliğinde, insan sağlığı öncellenerek yeniden planlanmalıdır.