Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun belirlemelerine göre pandemi sürecinde ülkemizde fiziksel şiddet yüzde 80, psikolojik şiddet yüzde 93, sığınma evi talebi ise yüzde 78 oranında artış gösterdi. Federasyon Başkanı Canan Güllü, salgın döneminde kadınlara yönelik şiddetin geçen yılın mart ayına göre yüzde 38,2 arttığını bildirdi.

Covid-19 pandemisi mi, şiddet pandemisi mi?

ARZU ERKAN YÜCE
Psikiyatrist-Yazar

Çin’de başlayarak tüm dünya ile birlikte ülkemizi de etkisi altına alan yeni koronavirüs hastalığı (COVİD-19) pandemisinde pek çok ülkede olağanüstü önlemler alınması gerekti. Ülkemizde; hasta olanlara izolasyon ve riskli olan kimselere karantina uygulamalarının yanı sıra; herkes için geçerli sosyal mesafe kurallarının belirlenmesi, maske kullanımının kalabalık yerlerde zorunlu hale gelmesi, okullar ve bazı işyerlerinin tatil edilmesi, Covid-19 dışındaki acil olmayan sağlık hizmetlerinin ertelenmesi, 20 yaş altı ve 65 yaş üstü bireyler ve özel sağlık durumu olanlara sokağa çıkma kısıtlaması ve bazı illerde tatil günleri uygulanan sokağa çıkma yasakları, seyahat kısıtlamaları gibi çok sayıda önlem alındı.

Bireylerin hastalığa yakalanma; ölme, bir yakınının hastalanması ya da ölmesi gibi son derece temel yaşamsal üzüntü, korku ve kaygılarına, pandemi nedeniyle alınması gereken önlemlerin ve yaşanan kısıtlanmaların getirdiği zorluklar eklendi. Gerek pandeminin gerekse alınan önlemlerin sonucunda; bireylerin ruh ve beden sağlığında bozulmalar, iş, özel yaşam ve ilişkilerde sorunlar, ebeveynlik ve bakım verme ile ilgili zorluklar, ekonomik güçlükler, işsizlik, iflas, eğitim hayatının engellenmesi, sağlık hizmetlerine erişim güçlükleri, damgalanma, sağlık hizmetleri ve sosyal destek sistemlerine erişimde yetersizlikler, ihmal, istismar ve şiddet yaşantılarında artış meydana geldi.

Pandemi tüm toplumu etkilese de, romantik iddiaların aksine, herkesi eşitlemedi ve hiç de adil değil! Korku, üzüntü, kaygı ve birtakım kısıtlanmalar, hastalığın istisnasız herkese bulaşma riski insanları eşitliyor gibi görünse de; pandemi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de eşitsizlikleri büsbütün görünür kılan bir mercek. Pandemi; yoksulu, işsizi, sosyal güvencesi olmayanı, kadını, sağlıkçıları, çocukları, yaşlıları, LGBTİ+ bireyleri, mülteci ve göçmenleri, engellileri, sosyal desteği yetersiz olanları özetle her kesimden dezavantajlı olan ve ayrımcılığa maruz kalanları, pek çok açıdan daha da olumsuz etkiledi.

Pandemi dönemindeki izolasyonda dünya genelinde pek çok ülkede ev içi şiddet olgularında belirgin artış olduğu bildirildi1. Tüm dünyada yaşam duraklamışken özellikle kadınlar dışarıdaki virüs ile yoksulluk; işsiz kalma tehdidi, cinsiyet eşitsizliği ve evdeki şiddet arasına sıkıştı. Virüsten korunmak için kapandığımız ev, değil güvenli bir alan olmak, pek çoğumuz için ruhsal, ekonomik, fiziksel ve cinsel tehdit demekken, pandemi koşulları kadınları enikonu failler ile baş başa bıraktı. Kadınlar vürüse karşı “evde kal” uyarılarına uyarken, yeni bir pandemi olan Covid-19 ile eski bir pandemi olan ev içi şiddet arasında seçim yapmak zorunda bırakıldı.5 Birleşmiş Milletler’in (BM) pandeminin küresel olarak kadınlara etkilerine ilişkin raporunda, kadına yönelik her türlü şiddetin arttığı, kadın sağlığının dikkate alınmadığı, ekonomik kriz ve göçün kadınlar üzerinde daha fazla olumsuz etkilere neden olduğu bildirildi.2 Rapora göre; pandemiden önce, her üç kadından birinin yaşam süresi boyunca şiddete maruz kalacağı tahmin ediliyordu. Şimdi ise bu kadınların pek çoğu failler ile birlikte eve hapsolmuş durumda ve artmış şiddet riski ile karşı karşıya. Haddinden fazla yüklenmiş sağlık sistemleri ve sorunlu işleyen adalet sistemi, şiddet gören kadınların ihtiyaçlarına karşılık veremiyor.2

PANDEMİDE EV İÇİ ŞİDDET RİSKİ

Pandemi “evde kal” uygulamaları nedeniyle failden uzak kalmanın güçleşmesi ve sosyal destek kaynaklarına erişememe ev içi şiddet risk etkenlerindendir.3,4 Afet durumlarında diğer şiddet suçlarının oranında pek bir değişiklik gözlenmese de ev içi şiddet olgularında artış olduğu bildirilmektedir.1,3 Pandemiler, krizlerin psikolojik, ekonomik ve sosyal sonuçlarıyla başa çıkamayan erkeklerde bir şiddet dalgasını tetikleyebilir. Sosyal yapılardaki çöküş, bu çöküşten bağımsız gibi gözüken şiddet dalgalarını açığa çıkarabilir. Bu şiddetin ilk hedefi ise büyük çoğunlukla kadınlardır. Göç üzerine yapılan çalışmalarda kadınların değişen koşullara daha hızlı uyum sağladığını, daha fazla direnç ve esneklik sergilediklerini, statü ya da gelir kaybıyla baş etmek konusunda psikolojik olarak daha hazırlıklı oldukları gözlenmiştir.5 Öte yandan erkeklerin genellikle kontrol kaybı, reddedilme ya da ekonomik istikrarsızlıkla baş etmekteki yetersizliklerinin kriz dönemlerinde kitlesel hale geldiği ve her türden şiddetin faili eril tepkileri doğurabileceği gözlenmiştir.5

Çin’de ev içi şiddet ile ilgili sivil toplum kuruluşları, karantina esnasında şiddete maruz kalanlara azalan desteğin ve artan ev içi şiddetin nedenlerin %90’ının pandemi ile ilişkili olduğunu rapor ettiler. Aynı durum, Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde, şiddet görüp destek arayan ama bulamayanların sayısının arttığı Avrupa’da da geçerliydi. İngiltere 28 Mart’ta, eşiyle birlikte izolasyonda olan bir erkeğin işlediği kadın cinayeti ile ülkenin ilk koronavirüs temelli kadın cinayeti olarak kayıtlara geçti.5

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun belirlemelerine göre; pandemi sürecinde ülkemizde fiziksel şiddet yüzde 80, psikolojik şiddet yüzde 93, şiddete uğrayan ve sığınma evi talebi ise yüzde78 oranında artış gösterdi.6 Federasyon Başkanı Canan Güllü salgın döneminde kadınlara yönelik şiddet oranının geçen yılın Mart ayına göre yüzde 38.2 oranında arttığını, ev içi şiddetin komşular tarafından bildirilmesinin ise yüzde 100 oranında arttığını bildirdi. Polis Akademisi Başkanlığı’nca açıklanan "Covid-19 Salgını ve Sonrası Devlet, Demokrasi ve Güvenlik" başlıklı raporda hırsızlık vakalarının azaldığı bildirilirken, aile içi şiddetin arttığına dikkat çekildi.7 Bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre; erkekler, Nisan’da en az 17 kadını ve iki çocuğu öldürdü, 19 kadının ölümü de basına “şüpheli” olarak yansıdı.8 Öldürülen kadınlardan biri transtı. Kadın Cinayetlerini Önleme Platformu’nun açıkladığı 11 Mart-20 Mayıs arasındaki kadın cinayeti sayısı 53 iken, İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı sayı 33 idi!8 Mart’ın ilk 13 günü en az 70 erkek şiddeti vakası basına yansırken 13’den 31 Mart’a kadar olan 18 günde sadece 50 vaka yansıdığını, yani şiddetin haberleştirilmediğini ve haberleştirilmediği için de verilere yansımadığını görüyoruz.9 COVID-19 nedeniyle eve kapanmalar eril şiddeti doğrudan artırırken, şiddetin görünmezliğini görünür kıldı.9

EV İÇİ ŞİDDET

Ev içi şiddet, başta kadın ve çocukların beden ve ruh sağlığını ciddi olarak tehdit eden önemli bir sağlık sorunudur. Kadına yönelik şiddetin en yaygın ama en gizli kalanı aile içi/ev içi şiddettir. Ev içi şiddet vakalarının önemli bir kısmında suç failleri çoğunlukla eş, eski eş ya da kadının şimdi ya da eskiden birlikte olduğu kişi ya da diğer aile bireyleridir. Uluslararası araştırmalar fiziksel şiddetin özellikle kadının eşi ya da birlikte olduğu kişi tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koymuştur. Kadına yönelik şiddetin fiziksel duygusal ekonomik ve sosyal etkileri sadece kadınlar üzerinde değil çocuklar aileler ve toplumda da kendini göstermektedir (KSGM, 2009).10 Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yürütülmüş olan WHO Multi-country Study on Womens Health and Domestic Violence Against Women çalışması (KSGM, 2009) bir birlikteliği olan kadınlara eşleri ya da birlikte oldukları kişi kişiler tarafından yaşamlarının herhangi bir döneminde uygulanan fiziksel ve cinsel şiddet yaygınlığının %15 ile %71 arasında değiştiğini ve pek çok araştırma bölgesinde de bu düzeyinin genellikle %30 ile %60 arasında olduğunu göstermiştir.10

TOPLUMSAL CİNSİYET KALIPLARI, GÖREV DAĞILIMI, BAKIM VEREN OLMAK

BM raporuna göre, milyonlarca kadın, bir yandan işlerini kaybetme kaygısı ile baş etmeye diğer yandan evden çalışma ve ‘zorunlu ev kadınlığı’na uyum sağlamaya çalışıyor.2 Bitmeyen ev işleri, alışveriş, yemek, temizlik, çocukların dersleriyle ilgilenme ve yaşlı ebeveynlere bakım döngülerinde çoğu kadın yitip gitmemek için direniyor. Kadınların hak ve eşitlik mücadelesi; sağlık, yoksulluk, işsizlik, eğitim gibi devasa sorunlarla boğuşan Türkiye ve dünya gündeminin son sıralarında yer alıyor. 12

Küçük çocukları ya da diğer ev içi ve bakım sorumlulukları olan kadınların; sosyal güvenceleri yetersiz, daha düşük refah düzeyindeler; yarı zamanlı, ekseriyetle düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışıyorlar ve ciddi gelir kaybı tehdidi altındalar.11 Kadınların sağlık hizmetlerinde çalışma olasılıkları da daha yüksek ki bu da onları enfeksiyona daha açık hale getiriyor.11 Üstelik her türlü kriz, yerleşik toplumsal cinsiyet rollerini güçlendiriyor.13 Toplumsal cinsiyet kalıpları içerisinde kadınlardan;, hallerinden hoşnut olmaları, erkeklere ve ötekilere yardımcı olmaları, otoriteye karşı gelmemeleri ve uyumlu davranmaları beklenir. Toplumsal cinsiyete göre kadın, ev içi özel alana hapsedilip kamusal alandan sakınılan birey konumundadır. Bu rollere göre, ev halkı üyelerine bakım verme kadının yükümlülüğüdür. Bunlar başta çocuklar olmak üzere, eşler, yaşlılar, hasta kişilerdir. Pandemi döneminde ise yapılması gereken çok daha fazla iş var –artık çocuk bakıcıları ya da evi ücretli temizleyenler yok, çocukların eğitimleri evden devam ediyor, daha çok çamaşır yıkanıyor, temizlik yapılıyor. Çalışanların da, çalışmayanların da, evden çalışanların da iş yükü fazlasıyla arttı. Bianet’te yayımlanan bir dosyada bu konuya kapsamlı bir şekilde yer verilmiş: “The New York Times için Morning Consult'ın yaptığı yeni bir ankete göre, evde eğitim, koronavirüs karantinasının getirdiği yeni ebeveynlik işlerinin kadınlar açısından orantısız bir şekilde yürüdüğünü gösteriyor. Erkeklerin sadece yüzde 20’si, hem ev işlerinden hem de çocuk bakımından tamamen ya da çoğunlukla eşlerinin sorumlu olduğunu kabul ediyor. Yaklaşık yüzde 20'si karantina zamanında bu görevlerden tamamen ya da çoğunlukla kendilerinin sorumlu olduklarını söylüyor. Oysa kadınların sadece yüzde 2'si onlarla aynı fikirde! Geçmiş araştırmalar tutarlı bir şekilde erkeklerin genellikle yaptıkları işlerin miktarını abarttıklarını ve kadınların daha fazla iş yaptığını göstermiştir. Utah Üniversitesi’nde sosyolog olan Daniel L. Carlson ve meslektaşları tarafından pandemi sırasında henüz yayınlanmamış başka bir ev içi işbölümü araştırmasında da erkekler, bu çalışmaya benzer bir oranda, kadınların yaptıklarını söylediklerinden daha fazlasını yaptıklarını bildirdi. Ankette, çiftler çocuk bakım sorumluluklarını farklı şekilde paylaştıklarında bile annelerin öncelikle evde eğitimden sorumlu olduğu tespit edildi. 12 yaşın altında çocukları olan ailelerde, kadınların yaklaşık yüzde 80'i ev işlerinin çoğunu ya da tamamını yaptıklarını, uzaktan eğitimi denetlediklerini ve yüzde 70'i de çocuk bakımının çoğunu üstlendiklerini söylüyor. Bu hanelerdeki erkeklerin üçte birinden azı çocuk bakımından çoğunlukla ya da tamamen kendilerinin sorumlu olduklarını belirtiyor.”12

EKONOMİ, İŞ YAŞAMI, KARİYER

BM raporuna göre, dünya üzerindeki emekçi kadınlar pandemi koşulları altında daha fazla şiddete maruz kalırken, zaten yetersiz olan ekonomik ve sağlık güvencelerini de kaybederek ağır yaşamsal risklerle karşı karşıya kalıyorlar.2,13 Karantina zamanında da kadınlar daha fazla ücretsiz emek sarf ediyor. Pek çok araştırma gösteriyor ki; karşı cinslerden bir çiftte her iki kişi çalışsa ve kadın erkekten daha fazla kazansa bile bu durum gerçekleşme eğiliminde ve son yıllarda erkekler özellikle çocuk bakımı gibi ev içi işlerde harcadıkları zamanı arttırmış olsalar bile birçok kişi bu işlerden hâlâ bir kadının sorumlu olması gerektiğine inanıyor. Kültürel beklentiler hala kadınların evde eğitimi gerçekleştirecek kişi olduğu yönünde. Eşcinsel çiftler de çocuk sahibi olduktan sonra, bir ebeveyn genellikle işe öncelik verirken, diğer ebeveyn aileye öncelik veriyor.12 Pandemiden önceki gibi şimdi de, kadınlar uzun saatler boyunca güvencesiz koşullar altında çalışıyor. Ekonomik şiddet, işsizlik başkasına ekonomik olarak bağımlı olma durum kadınlarda daha yüksek anksiyete düzeyleri ile ilişkili bulunmuş. Akademik üretkenlikte ve kariyer ilerlemesinde olan duraksama ya da gerileme kadınların ev işlerinde, özellikle de çocuk bakımında geçirdiği ek sürenin, görmezden gelinen önemli sonuçlarından bir diğeridir

“Kadınların hak ve eşitlik mücadelesi; sağlık, yoksulluk, işsizlik, eğitim gibi devasa sorunlarla boğuşan Türkiye’nin ve dünyanın gündeminin son sıralarında. Oysa BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in pandeminin başından bu yana uyarıyor: “Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda elde edilen kısıtlı ilerlemenin geriye gitmesi an meselesi”. Dünya genelindeki kadınların neredeyse yüzde 60’ının kayıt dışı ekonomide çalıştığını, daha az kazandıklarını ve yoksulluğa düşme konusunda daha büyük risk taşıdıklarını ifade eden Genel Sekreter, “Piyasalarda düşüş yaşanır ve işyerleri kapanırken milyonlarca kadının işi de ortadan kalktı” uyarısında bulunuyor. Salgının kadınların gelirlerinde ve işgücüne katılımda bir düşüşe neden olacağı açık, demiştir.”13

SAĞLIK SEKTÖRÜNDE KADIN OLMAK

Toplumsal cinsiyet rollerinin uzantısı olan ‘bakım hizmeti’ ve ‘bakım rolü’, mesleki işbölümüne de yansımıştır.14 Sağlık sektörü, kadınların yoğun olarak istihdam edildiği; mesleki cinsiyet ayrımcılığı ve ayrışma açısında da tipik bir örnektir.14 Kadının ev içinde görünmeyen emeği ile benzer nitelik taşır. Küresel olarak kadınlar toplam sağlık iş gücünün yüzde 70'ini oluşturuyorlar.13 Dünya genelinde olduğu gibi ön cephede çalışan sağlık çalışanlarının ise %90’ı kadın ve bu dönemde yayımlanan araştırmalarda artmış, pandemi döneminde artmış şiddet, taciz oranları ve kötü muamele oranları bildirilmiştir. Toplumsal cinsiyet uçurumu açısından 144 ülke arasında 131’inci sırada yer alan ülkemizde, sağlık alanında kadın sağlık çalışanlarının uğradığı cinsiyet ayrımcılığı ve toplumsal cinsiyet duyarlılığı düzeyi, hizmet verdikleri kesim açısından da dikkatle değerlendirmeyi gerektiriyor.14 Sağlık alanında kadın çalışan sayısı erkeklerden fazla olmakla birlikte meslekler bazında bakıldığında oranlar değişmekte, hekimlerde özellikle cerrahi gibi belirli branşlarda kadınların istihdam oranı erkeklere göre düşmektedir. Bunun yanı sıra, kadınlara hala erkek meslektaşlarından çok daha az ücret ödeniyor. Ayrıca kadın çalışanların erkeklere uygun tasarlanmış ve boyutlandırılmış maske ve diğer koruyucu ekipmanları kullanıyor olmaları nedeniyle COVİD-19 açısından daha yüksek riskle çalışıyor oldukları gösterilmiş.13 Geleneksel ‘bakım rolü’ olarak görülen, ebelik-hemşirelik gibi profesyonel meslekler önemsizleştirilmekte ve bu çalışanlar bir ekibin parçası değil de erkek doktorun yardımcısı olarak görülmektedir.

PANDEMİDE SAĞLIK SİSTEMİNE ERİŞİM

Pandemi döneminde yayınlanan bir araştırmaya göre Liberya'da, cinsiyet temelli şiddete maruz kalanların çoğunun, sağlık çalışanlarının enfekte olacağı korkusuyla temel halk sağlığı hizmetlerine erişimi engellenmiş, sağlık sistemlerine erişim eksikliği nedeniyle gebe anne ölümlerinde artış olmuştur.15 Dünya genelinde gebelik ve doğumda önlenebilir nedenlerden dolayı her gün 810 kadın ölüyor.13 Geçmiş pandemiler, böylesi kriz koşullarında anne ölüm ve hastalık oranlarının, çocuk yaşta gebeliklerin, HIV ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıkların oranlarının arttığını göstermiştir.13, 16 Pandemiden önce zaten temiz suya ve özel tuvaletlere erişimi olmayan, üreme ve cinsel sağlığını, mensturasyon dönemi hijyenini sağlamada sorunlarla karşılaşan kadınlar ve gençler bu dönemde daha da tehlike altındalar.16 Bunun yanında sağlık sistemleri pandemi yükünü kaldıramadığında kadın sağlığı için çok önemli olan bazı sağlık hizmetleri de sağlanamıyor. Bu hizmetler, doğum öncesi ve sonrası sağlık hizmetlerini, üreme sağlığı hizmetlerini ve şiddete maruz kalanların hayatını kurtaran bakım ve destek hizmetlerini içeriyor.

PANDEMİDE GÖÇMEN VE MÜLTECİ KADINLAR

Pandeminin başlangıcında, Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) “COVİD-19 ile savaşmaya yardımcı” birtakım tedbirler yayınladı.5 Bu tedbirlerin mültecilerin konakladığı bölgelerde uygulanması beklentisi pek de gerçekçi değil. Çoğu mülteci yerleşkesinde yeterli temiz su, banyo, sabun yokken “elleri sık sık yıkamak” gibi en basit adım ile uygulanamaz durumda. Ayrıca mültecilerin çoğu zaman kapasitelerinin üstünde insan barındıran odalarda/çadırlarda kaldığı düşünüldüğünde sosyal mesafe de bir hayalden öte gitmiyor. Erzak temin etmek, depolamak, sosyal destek sistemlerini canlı tutmak da yine mümkün değil. Mülteci kadınların erkeklerin bakışlarından ve tacizden uzak, temel ihtiyaçlarını giderebildikleri, pedlerini değiştirebilecekleri, çocuklarını emzirebilecekleri ya da duş alabilecekleri kadınlara özel güvenli alanlara sahip olmadıkları bir gerçek.5 Erkek şiddetine, toplu tecavüz ve zorla evliliklere maruz kalan kadınlar; pandemide hasta bakımını ve ayyuka çıkan erkek şiddetini de göğüslemek zorunda kalıyorlar. Bu dönemde daha fazla sayıda kadın ve çocuk, insan kaçakçılarının ve istismarcıların ağına düşme riskini taşıyor.

PANDEMİDE ŞİDDET POLİS VE ADLİ YARDIM

Karantina sürecinde hareket kısıtlamaları, evin güvenli bir yer olduğu kabulüne dayanıyor ancak, karantina ve sosyal izolasyon nedeniyle, birçok birey şiddet yaşadıkları çevrelerine hapsediliyor ve yardım istemek için son derece sınırlı imkânları oluyor.11,17 BM raporuna göre, bazı ülkelerde aile içi şiddet ve acil durum çağrıları, pandemide sosyal mesafe tedbirleri alındığından bu yana yüzde 25 oranında arttı.2,13 Bu sayıların sadece en kötü durumları içerdiği düşünülüyor. Salgın öncesinde de şiddet gören kadınların yüzde 40'ından daha azı yardım talebinde bulunuyordu.

Pandemi döneminde pek çok ülkeden gelen veriler doğrultusunda; kadınlar şiddet görse de “evde kal” çağrılarından dolayı kadın örgütlerine, kolluk kuvvetlerine ulaşamadı, cinsel saldırıyı adliyeye bildiremedi, avukatlara ulaşamadı, şiddet için önerilen numaraları arama imkanı olmadı, imkanı olsa da "Koranavirüs nedeniyle. . . . " cümlesini duydu.15

Pandemi döneminde yayınanan araştırmalarda şiddet olaylarında kolluk kuvvetleri faillere müdahale etmek ve gözaltına almakta gönülsüz davrandığı bildirilmiş.15 Neden yardım aramadığı sorulduğunda pek çok kadın: “Koronadan dolayı sığınaklara alınmayacağımı düşündüm, polisin yardım etmeyeceğini düşündüm, darp raporu almam gerektiğini düşündüm, tanığım yoktu, korona bulaşır diye hastaneye gitmekten korktum, telefona erişemedim, mahkemenin ceza vermeyeceğini düşündüm, yeterli ceza almayacağını düşündüm, af ile erken tahliye olup yeniden zarar vereceğini düşündüm, sokağa çıkma yasağı nedeniyle avukatım yanıma gelemedi, yalnız gitmekten çekindim” gibi cevaplar vermektedir. Politika ve genelgeler kadınlar yokmuş gibi uygulandığından dolayı avukatların sokağa çıkma izni olan meslek grubunda olmaması ve 6284 kapsamında fail yararına düzenlenen genelgeler de bazı kadınları şiddet bildiriminde bulunmaktan alıkoymuştur.

PANDEMİDE SOSYAL DESTEK

Sosyal izolasyon, yerinde barınma, seyahat kısıtlamaları ve önemli dayanışma kaynaklarının kapatılması gibi uygulamaların aile içi şiddet riskini önemli ölçüde artıracağı tahmin edilmektedir.18 Yapılan araştırmalarda kadınların sosyal destek ağlarının ve bilgilendirilme kaynaklarının pandemide azaldığı gösterilmiş.18

PANDEMİDE RUH SAĞLIĞI

Mutasyona uğramış bu yeni koranavirüs hakkında yeterli bilgiye sahip olmamamız, salgın seyrinin öngörülebilir olmaması; risk faktörü taşıyan ya da ileri yaştaki bireylerde ölüme kadar giden ilerleyici bir klinik seyir gözlenmesi, sosyal mecralarda hızla yayılan mitler, karantina uygulanması toplumun pek çok kesiminde kaygı düzeylerinin artmasına neden oldu.20 İnsanların temel güvenliğinin sağlanamadığı, kişisel koruyucu ekipmanlara ulaşamadığı, çalışmak zorunda kaldığı, evinde kalamadığı, bakım gerektiren çocuğuna, hastasına bakıcı bulamadığı, şiddete uğradığında yasal haklarına erişemediği yani birçok açıdan fazlasıyla mahrum olduğu bir dönem yaşıyoruz. Bu koşullar altında ruh sağlığının etkilenmemesi düşünülemez. Şiddete maruz kalan kadınlarda en sık görülen ruhsal hastalıklar, travma sonrası stres bozukluğu, majör depresif bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu ve panik bozukluğu, somatizasyon ve madde kullanım bozukluklarıdır.19 Şiddet gören kadınlarda kaygı bozukluğu ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) sıklığı için %84’e varan yaygınlık oranları bildirilmektedir.19 Psikiyatri polikliniğine başvuran kadınların %92’inin hekim tarafından sorulmadıkça şiddete uğradıklarından söz etmedikleri, sınırlı bilgi verdiklerini ya da saklamayı tercih ettikleri bildirilmiştir.19 Bu durumda ev içi şiddeti görmezden gelen, yok sayan, başvurulara farklı seçenekler sunmayan bir klinisyenin aile içi şiddetin sürmesinde rolü olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir.19 Özetle hem Covid-19’un yıkıcı etkileri hem de alınan bu önlemlerin getirdiği ekonomik, ailesel, sosyal ve sağlığa ilişkin güçlükler ve izolasyon döneminde aile içi şiddet olaylarındaki artışın, bireylerde artmış kaygı bozuklukları, depresyon, alkol madde kullanım bozuklukları, psikosomatik rahatsızlık riskini beraberinde getireceğini tahmin edebiliriz.

PANDEMİDE ÇOCUKLAR

Avrupa Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü’nün (Eurogender) paylaştığı “Covid-19’un Toplumsal Cinsiyet Açısından Etkileri Raporu”nda salgın dönemlerinde kadınların ve kız çocuklarının ihtiyaç duydukları desteği alamadıkları, su, temizlik ve hijyen hizmetlerine erişimlerinin de kısıtlandığı vurgulandı.17 Bu dönemde hızla tırmanan yoksulluğun, az gelişmiş ülkelerde, ilk darbeyi kız çocuklarının eğitimine vuracağını tahmin etmek güç değil. Ev içi şiddetin yaşandığı evlerde büyüyen çocukların istismar ve ihmale uğrama riskleri atmış kat artmaktadır.21 Çocuk istismarı ve partnerler arası şiddet sıklıkla bir aradadır. Şiddete tanık olan çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu ve birtakım davranışsal sorunlar görülebilmektedir.21

Pandemi sürecinde çocukların kurumsal gözetim ve destek altında oldukları okul, kütüphane, etüt ve kurs gibi ortamlar kapalı olduğu için çocuklar evde olağanda fazla zaman geçirmekte, sokağa çıkma yasakları nedeniyle evde kalmaktadır. Bu dönemde ihmal, fiziksel, sözel ve psikolojik istismar riski ve özellikle 12 aydan küçük çocuklarda ölüm riski artmaktadır.22 Pandemi sürecinde diğer dönemlerde olduğu gibi, yoksul ve kalabalık aileler başlıca risk gruplarındandır. Evde bir arada geçen zamanın kısıtlamalar nedeniyle uzaması, stres, korku, kriz, ekonomik güçlükler, aile üyelerinin, zorluklara katlanma, sorun çözme becerileri ve davranışlarının sonuçlarını düşünme yetilerini azaltarak çocuk istismar ve ihmali riskini arttırmaktadır.23 Pandemiden korunmak için alınan izolasyon önlemlerinin, çocuk istismar ve ihmali sıklığının artması yönünde ikincil gizli bir pandemiye sebep olabileceği bildirilmektedir.24

PANDEMİDE YAŞLI OLMAK

Avrupa’dan gelen bCOVID-19 olma riski beraberinde yaşlıların yaşadıkları sosyal yalıtım, ölüm korkusu ve bakım verenlere bağımlılıklarının artışı; istismar ve ihmale de zemin hazırlamaktadır.25,26 Özellikle ileri yaştan bireyler ve demans gibi tanıları olanlar ihmal riski taşımaktadırlar. “Evde kal” çağrılarının dünya çapında arttığı bu dönemde istismarı gerçekleştiren fail, sıklıkla yaşlının yakınlarından biridir.27 Bakım evlerinde yaşayan yaşlıların, yakınları tarafından ziyaret sıklıklarının azalması sonucu git gide izole olmakta, ihmal ve istismar riskini arttırmaktadır. Yakınlarıyla evlerinde yaşayan yaşlıların da çocuklarda olduğu gibi, aile üyeleriyle geçirdikleri zamanın artmasıyla, istismar riski artmaktadır.25 Pandemi sürecinde yaşlı istismarının sık gördüğümüz biçimlerinden bir diğeri, Dünya Sağlık Örgütü tarafından yaşçılık (ageism) olarak tanımlanan; yaşlarından dolayı belli bir yaş grubuna ayrımcılık ve düşmanlık hatta saldırganlık gösterilmesidir.28,29 Pandeminin ilk günlerinden beri, Covid-19’un bir yaşlı hastalığı olarak gösterilmesi, sokağa çıkma yasağı ve önlemler konusunda yaşlıların diğer bireylerden farklı uygulamalara tabi tutulması, hak ihlallerine uğraması, riskli oldukları söylemleri ile hedef haline getirilmeleri, ölen kişiler hakkında yapılan resmi açıklamalarda yaşlı oranının seçici olarak vurgulanması, kullanılan dil ve medyaya yansıyan yaşlı bireylere yönelik sözel ve fiziksel saldırılar, ayalcılık, küçük düşürme; yaşlı istismarıdır.25,28,29

PANDEMİDE LGBTİ+ BİREYLER

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, COVID-19 salgını ile mücadelede LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks) bireylerin haklarını ve devletlerin sorumluluklarını anımsatan bir bildiri yayımlamıştır.29 Bildiride, LGBTİ bireylerin sağlık haklarına erişim konusunda diğer bireylerden daha fazla kısıtlılığa ve ayrımcılığa maruz kalabildikleri vurgulanmıştır. Bireylerin damgalanma, ayrımcılık, nefret söylemi ve saldırıları, ev içi şiddet, iş ve geçim kaynaklarına erişim güçlükleri yaşadıkları aktarılmış, sosyo-ekonomik önlemler alınırken yaşlılar, evsizler ve LGBTİ’lerin kapsanması gerektiği vurgulanmıştır.29,30 Kamu otoritelerinin paydaşlarla işbirliği içinde; damgalama ve nefret söylemlerine karşı mücadele etmesi, bireylerin sağlık ve diğer hizmetlere erişimde ayrımcılığa uğramamaları için düzenlemeler yapılması, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalanlara destek hizmetlerinin sağlanması önerilmiştir.29,30

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Kadın Komisyonu, “Pandemi Döneminde Kadın” raporunda 11 Mart ile 11 Mayıs 2020 tarihleri arasında, kadınların yaşadıklarına dair aşağıdaki tespitler ve bilgiler ve çözüm önerileri açıklanmıştır: 31

“Dünyada korona virüs salgınıyla mücadele eden ülkeler bir yandan da karantina nedeniyle evlerde meydana gelen ve günden güne artan şiddet vakaları ile ilgili farklı önlemler alıyor. Belçika'da Flaman Hükümeti'nde Çevre, Turizm, Enerji ve Adalet Bakanı Zuhal Demir, 'Evler saatli bir bomba' diyerek korona virüs salgını sırasında şiddete uğrayan kadınların sığınabilmesi için otel zinciriyle anlaştı, eczanelerde şifreli destek uygulaması başlattı ve şiddetle mücadele için 280 bin Euro’luk kaynak ayırdı. Almanya’da sokakta şiddet yüzde 30 oranında gerilerken ev içi şiddette ciddi bir artış var. Aile Bakanlığı, sığınma evleri ve şiddet konusunda faaliyet gösteren kurumlara 120 milyonluk avro ek ödenek ayrıldığını açıklarken, sığınma evlerinin kapasitenin dolma ihtimaline karşı boş olan oteller ve yazlık evlerin devreye sokulacağı belirtiliyor. İngiltere’de de durum farklı değil. İçişleri Bakanlığı ev içi şiddete karşı 2 milyon poundluk ek ödenek ayırdı. Fransa, ilk günlerde, ulusal yardım hattına yapılan çağrılarda sert bir düşüş olduğunu açıklasa da, hükümet bir hafta sonra, erkek şiddetinin ülke genelinde üçte bir oranında arttığını bildirdi. Fransız hükümeti, şiddete maruz kalan kadınların otel masraflarını karşılayacağını duyurdu.”31

Ülkemizde de benzer önlemlerin acilen hayata geçirilmesi gerekmektedir:31

  • Yetersiz olan sığınma evi kapasitesi hızla artırılmalı. Her ilde şiddete uğrayan ya da şiddet tehdidiyle yüz yüze olan kadınların çocukları ile birlikte kalabilecekleri güvenli oteller belirlenmelidir. Kadın sığınma evleri tam zamanlı çalışmalı ve kapatılanlar acil olarak yeniden açılmalıdır. Sığınma evlerinde sağlık ve hijyen uygulamaları en üst standartlarda tutulmalı, Covid-19 önlemleri artırılmalıdır. Şiddete maruz kalmış ve ailesinin yanında da kalmak istemeyen kadınların sığınma evlerine başvuruları kabul edilmeli ve gerekirse karantina uygulanmalıdır.
  • Kadınların ev içi şiddete uğramalarını engelleyici tedbirler alınmalı, başvuru mekanizmaları çoğaltılmalıdır. Acil yardım hatlarının kapasitesi artırılmalı ve 7-24 hizmet vermeleri sağlanmalıdır.
  • Geçmişte şiddete uğramış ve risk altındaki kadınlar düzenli aralıklarla aranarak yalnız olmadıkları hissettirilmeli ve olası bir şiddet halinde yapabilecekleri konusunda bilgilendirilmelidir.
  • Kadınların darp raporu almak için hastaneye gitmeleri kolaylaştırmalı, kadının güven içinde ve virüsten korunma kurallarına uygun bir biçimde hastanelere ulaşması ile ilgili kolluk görevlilerine sorumluluk verilmelidir. Kadınların yapmış oldukları başvurular sonucunda gerekli koruma tedbirleri alınmalı, şiddeti uygulama riski olan kişi uzaklaştırılmalıdır.
  • Türkiye’nin imzaladığı Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi)uygulanmalıdır. 6284 sayılı yasanın etkili bir biçimde uygulanmalı, kadına yönelik artan şiddete karşı acil eylem planı, kadına sivil toplum kuruluşlarının da katkısıyla oluşturularak hayata geçirilmelidir.
  • Pandemi döneminde ekonomik ve sosyal açıdan kadınlar güçlendirilmeli, herhangi bir düzenli geliri olmayan kadınlar tespit edilerek maddi destek sağlanmalı, işlerinden edilmiş kadınların iş güvenceleri sağlanmalıdır.
  • Adliyeler, kadın şiddet başvurularında tam zamanlı çalışmalı ve karakolda kolluk, gelenlerin beyanını almalıdır. Şiddet uygulayanlar hakkında gerekli cezai işlemler uygulanmalı şiddete maruz kalan ve fail aynı mekânlarda bırakılmamalı, bu şekilde davranan kolluk ya da herhangi bir birim çalışanı hakkında da soruşturma açılmalıdır.
  • Sosyal medya üzerinden kadına yönelik şiddet söylemleri ve tehditler, nefret söylemleri, için soruşturma açılmalı, tespit edilen kişiler hakkında yasal işlemler yapılmalıdır.
  • Resmi kurum ve kuruluşların ayrımcı söylem ve nefret söylemleri hakkında yasal girişimlerde bulunulmalı, Anayasa’nın ilgili hükümlerine uymalıdırlar.
  • Ve bütün bunlar, kadına yönelik şiddete karşı mücadele eden kadın sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde gerçekleştirilmeli, bu örgütler ekonomik olarak güçlendirilmelidir.

SONUÇ

Bu pandeminin dünyadaki tüm kadınların haklarının eski haline; Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) öncesi döneme dönebileceği riskine; tüm azınlıkların, LGBTİ+ bireylerin, çocukların, yaşlıların ve göçmenlerin temel hak ve özgürlüklerinden mahrum kalacağı bir dünya düzeni riskine karşı topyekûn bir mücadele yürütülmelidir. Türkiye'de kadına yönelik aile içi şiddet konusunda ayrıntılı bilgi ve veri sağlayan araştırma sayısı azdır.10 Bunlardan ilki aile araştırma Kurumu tarafından 1994 yılında, diğeri Altınay ve Arat tarafından 2008 yılında gerçekleştirilmiştir (KSGM, 2009).10 Türkiye'de kadına yönelik aile içi şiddetin yaygınlığının tüm boyutlarıyla ortaya konulmasını sağlayacak alan çalışmalarına olan gereksinim pandemi döneminde de artmıştır. Yapılacak araştırmaların ruhsal rahatsızlıkların önlenmesi ve tedavisi, ev içi şiddetin önlenmesi ve şiddete maruz kalan kimselerin; ruhsal, bedensel ve toplumsal iyilik hallerinin gözetilebilmesi için yaşamsal önemi vardır.

Kriz bittiğinde ne eski ne daha da eski “normal”e değil, daha adil ve eşitlikçi bir dünya düzenine dönebilmek dileğiyle.


*Bu yazı Psikeart Dergisi İzolasyon sayısında yayımlanmıştır.

Kaynaklar

  1. Bradbury-Jones C, Isham L.The pandemic paradox: The consequences of COVID-19 on domestic violence. J Clin Nurs.2020 Apr 12.
  2. https://turkey.unfpa.org/sites/default/files/pub-pdf/COVID 19_UNFPA_Global_Response_Plan_TR-pk-design.pdf)
  3. Zahran S ve ark. Natural disasters and social order:Modeling crime outcomes in Florida.Int J Mass Emergencies Disasters.2009;27(1),26-52.
  4. Parkinson, D.J.J.I nvestigating the increase in domestic violence post disaster: an Australian case study. J Interpersonal Violence. 2019;34(11):p.2333-2362.
  5. https://feministvesvese.com/2020/05/13/pandemiye-kuresel-feminist-perspektiften-bakmak-kriz-bittiginde-nasil-bir-normal-bekliyoruz/amp/?__twitter_impression=true
  6. https://twitter.com/tkdfederasyon/status/1254752029609725954?s=19
  7. https://www.birgun.net/haber/polis-akademisi-nden-covid-19-raporu-aile-ici-siddet-artti-302114
  8. http://m.bianet.org/bianet/erkek-siddeti/223771-kadinlar-mucadele-ediyor-erkek-siddeti-yargilaniyor
  9. http://bianet.org/bianet/erkek-siddeti/222488-erkek-siddeti-haberleri-de-eve-kapandi
  10. Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet, T.C. BAŞBAKANLIK Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM), Ankara, 2009.
  11. http://uni-versus.org/2020/05/19/avrupa-feminist-calisma-grubu-feminizm-simdi-avrupada-yasanan-korona-krizine-karsi-koymak-icin-feminist-bir-manifesto-ceviri-fethiye-besir-iletmis
  12. http://m.bianet.org/4/27/224030-karantinadaki-yeni-ebeveynlik-isleri-kadinlar-acisindan-orantisiz
  13. https://sol.org.tr/haber/pandeminin-sonuclari-emekci-kadinlari-daha-agir-etkiliyor-5256
  14. http://www.calismatoplum.org/sayi29/urhan-etiler.pdf
  15. John N ve ark. Lessons Never Learned:Crisis and gender-based violence [published online ahead of print, 2020 Apr 8].Dev World Bioeth.2020;10.1111/dewb.12261.
  16. Onyango, M.A. ve ark. Gender-Based Violence Among Adolescent Girls and Young Women:A Neglected Consequence of the West African Ebola Outbreak.In Pregnant in the Time of Ebola (pp.121-132). 2019.Springer, Cham.
  17. https://bianet.org/bianet/erkek-siddeti/223767-erkek-siddeti-nisan-2020
  18. Campbell, A.M. An Increasing Risk of Family Violence during the Covid-19 Pandemic:Strengthening Community Collaborations to Save Lives.Forensic Science International:Reports, 2020. 100089.
  19. Gündelik Yaşamdan Kliniğe Şiddet ve Psikiyatri, Gülseren, TPD Yayınları, Psikiyatride Güncel Serisi, Yayına Hazırlayanlar: Leyla Gülseren 1.Baskı | 2017
  20. Wang, C. Ve ark. ‘Immediate Psychological Responses and Associated Factors during the Initial Stage of the 2019 Coronavirus Disease (COVID-19) Epidemic among the General Population in China’, International Journal of Environmental Research and Public Health, 2020, 6;17 (5)
  21. Thackeray JD ve ark. Committee on Child Abuse and Neglect, & Committee on Injury, Violence, and Poison Prevention.Intimate partner violence:the role of the pediatrician.Pediatrics. 2010;125(5),1094-1100.
  22. Humphreys KL ve ark. Increased risk for family violence during the COVID-19 pandemic. Pediatrics. 2020.
  23. Cluver L ve ark. Parenting in a time of COVID-19.Lancet.2020;395:e64.
  24. Green, P. Risks to children and young people during COVID-19 pandemic.British Medical Journal Publishing Group.2020;369:m1669.
  25. Han SD, Mosqueda L. Elder abuse in the COVID-19 era.Journal of the American Geriatrics Society. 2020
  26. Ong AD ve ark. Loneliness and health in older adults:A mini-review and synthesis.Gerontology.2016;62 (4),443-449.
  27. Weissberger GH ve ark. Elder abuse characteristics based on calls to the National Center on elder abuse resource line.J Applied Gerontology.2019;0733464819865685.
  28. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-52042185
  29. Ergönen ve ark.Adli Tıp Bülteni, 2020;25 Özel Sayı:48-57.
  30. COVID-19 and The Human Rights of LGBTI People.United Nations Office of High Commissioner-Human Rights.2020.
  31. https://bianet.org/system/uploads/1/files/attachments/000/003/045/original/PANDEM%C4%B0_D%C3%96NEM%C4%B0NDE_KADIN_22.05.2020.pdf?1590154456