UNICEF’in son raporlarına göre 200 milyon kadın ve kız çocuğu sünnete maruz bırakıldı. İranlı insan hakları savunucusu Rayehe Mozafaria ve Avukat Divya Srinivasan kadın sünnetine karşı verdikleri mücadeleyi BirGün’e anlattı.

Covid-19 salgını kadın sünneti tehlikesini artırdı

Didem Mercan

Tıbbi olmayan nedenlerle kadın cinsel organının kısmen veya tamamen kesilmesi veya sakatlanmasına karşı kadınların mücadelesi uzun bir geçmişe sahip. UNICEF küresel tahminleri, 200 milyon kadın ve kız çocuğunun dört farklı türde uygulanan kadın sünnetine maruz bırakıldığını gösterse bile kesin sayı tam olarak bilinmiyor. Milyonlarca kadının maruz bırakıldığı kadın sünnetinin durdurulması konusunda yıllardır dünyanın farklı noktalarında verilen mücadeleyi İran’daki önemli isimlerden araştırmacı ve insan hakları savunucusu Rayehe Mozafarian ve Equality Now Güney Asya Danışmanı, "Female Genital Mutilation/Cutting: A Call For A Global Response" (Kadınlarda Genital Mutilasyon Kesme: Küresel bir Sorun) raporunun ortak yazarı ve İnsan Hakları Avukatı Divya Srinivasan ile konuştuk.


İnsan Hakları Avukatı ve Equality Now Güney Asya Danışmanı Divya Srinivasan, salgın nedeniyle okulların kapatılmasının kadınlara ve kız çocuklarına yönelik genital sakatlama, bir diğer adıyla ‘kadın sünneti’ni artırdığını, evde bulunması nedeniyle milyonlarca kız çocuğunun risk altında olduğunu belirtti. İranlı insan hakları savunucusu Rayehe Mozafarian da salgın nedeniyle kadın sünneti konusunda çalışma yapılacak bölgelere erişimde sıkıntı yaşadıklarını ve gerçekçi veriler alamadıklarını dile getirdi. Kadın sünneti, kronik olarak tekrarlayan enfeksiyonlara, idrar yolu problemleri, apseler, kistler ve ülserler, vajinal enfeksiyon, kısırlık, sırt ve kalça ağrıları, regl sorunları, doğum sırasındaki komplikasyonlar, bebek ve anne ölümleri, cinsel problemler ve psikolojik birçok soruna neden olabiliyor.

► Kadın sünneti neden ve hangi yaş aralığında uygulanıyor?
Divya Srinivasan:
Ülkeden ülkeye değişiklik gösterse dahi, kadın sünneti genellikle 0-15 yaş arasındaki kız çocuklarına uygulanıyor. Kadın sünneti, yeni doğan bebeklerden çocukluğa kadar veya bazı durumlarda evlilikten hemen öncesine kadar yapılabiliyor.

Kadın sünnetinin gerekçeleri toplumlar arasında farklılık gösterebilir ama temel nedenlerden biri kadınların ve kız çocuklarının cinselliğini kontrol etmek, evlilikten önce onları "saf" tutmaktır. Cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığa derinlemesine kök salmış olan kadın sünneti, kadınları ve kız çocuklarını aile "namusunun" bekçileri olarak konumlandırmakla yakından ilişkilidir. Kadın sünneti, kızların bekaretini koruma ve cinsel isteğini azaltma, kontrol altına alma amacı taşıyor. Kadın sünnetiyle birlikte evlilik dışı cinsel ilişkiden caydırılarak, erkeğe sadakatsizliği önleme yolu olarak görülüyor.

►Kadın sünnetinin dünyadaki yaygınlık oranı nedir? Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da (MENA) veya tüm dünyada kaç kadın ve kız çocuğuna bu uygulama yapıldı?
D.S:
Kadın sünneti hakkında ulusal veriler yalnızca Yemen ve Irak için mevcut. Yemen'de 15 ila 49 yaş arası kadın ve kız çocuklarının yüzde 18,5'i kadın sünnetine maruz bırakıldı. Irak'ta bu rakam yüzde 7,4 olarak gösteriliyor.

covid-19-salgini-kadin-sunneti-tehlikesini-artirdi-849802-1.

Bununla birlikte, küçük ölçekli çalışmalardan, akademik araştırmalardan, anekdot niteliğindeki kanıtlardan ve gazete haberlerinden elde edilen veriler, kadın sünnetinin İran, Kuveyt, Umman, Suudi Arabistan, BAE ve Ortadoğu’daki bir dizi başka ülkede de gerçekleştiğini gösteriyor. Güvenilir veri eksikliği ve uygulamanın gizli yapısı nedeniyle, Ortadoğu’da kadın sünnetine maruz kalmış veya risk altında olan kadın ve kız çocuklarının tam sayısını tahmin etmek mümkün değil. UNICEF'in küresel tahminleri, 200 milyon kadın ve kız çocuğunun kadın sünnetine maruz bırakıldığını gösteriyor. Fakat bu veriler yalnızca ulusal yaygınlık verilerine erişebildiğimiz 31 ülkeye dayanıyor. Bu da sorunun gerçek ölçeğini yansıtmak açısından yetersiz kalıyor.

► Peki bu uygulamayı kimler yapıyor?
D.S:
Birçok ülkede, KS genellikle geleneksel sünnetçiler veya ebeler tarafından yürütülmektedir, ancak kadın sünnetinin medikalleştirilmesinin artması söz konusu ve bazı ülkelerde genital sakatlama neredeyse evrensel olarak sağlık kurumları tarafından yürütülmektedir. Kadın sünneti gerçekleştirmek için kullanılan aletler ülkeden ülkeye değişir, ancak büyük olasılıkla özel bıçaklar, makaslar, neşterler, tıraş bıçakları ve diğer benzer aletleri içerir. Örneğin, Ortadoğu'da tıbbileştirilmiş kadın sünneti, 2008'den beri Mısır ceza kanununa göre cezai bir suç olmasına rağmen, Mısır'da hâlâ yaygın bir uygulama.

Kadın sünneti için tıbbi bir gerekçeye dayandırılamaz ve klinik bir ortamda yapıldığında, bu tıp etiğine ve tıbbın "zarar vermeme" zorunluluğuna aykırıdır. Kadın sünneti bir sağlık uzmanı tarafından steril bir ortamda yapılsa dahi, hemen ve sonraki yaşamda sağlıkla ilgili riskli sonuçları vardır. Ayrıca yanlışlıkla kadın sünnetine meşruiyet sağlayabilir veya sağlıkla ilgili riskli sonuçları olmadığı izlenimini verebilir, bu da uygulamayı ortadan kaldırma çabalarını baltalayabilir.

Ortadoğu’da kadın sünnetine karşı yasalar var mı? Kadın sünnetini nasıl durdurmayı hedefliyorsunuz? Başkaları bunu durdurmak için ne yapabilir?
D.S:
Ortadoğu'da sadece iki ülke, Irak’ın belli bölgeleri ve Umman KS’ne karşı yasalara sahip. Ortadoğu'daki hükümetlerin öncelikle kendi ülkelerinde kadın sünneti yapıldığını fark etmesi ve kabul etmesi, uygulamalar hakkında ulusal düzeyde veri toplaması, kadın sünnetini yasaklayan yasaları çıkarması, kadın sünnetini sona erdirmek için kaynak yatırımı yapması, eğitim ve farkındalık artırma programları uygulaması gerekir. Konuyla ilgili sessizlik ve tabu o kadar güçlü ki, bebekken kesilen kızlar, kadın sünnetine maruz kaldıklarını bile bilmeyebilirler. Ortadoğu’da kadın sünneti uygulamalarına ilişkin artan farkındalık ve bilgi, bölgede kadın sünnetinin ortadan kaldırılmasına yönelik önemli bir ilk adımdır.

► Salgın, kadın sünnetini sona erdirmekle ilgili potansiyel bir fırsat olabilir mi?
Bazı ülkelerde, Covid-19 salgını sırasında uygulanan karantina önlemleri, kadın sünnetinin özellikle doktorlar veya diğer sağlık uzmanları tarafından gerçekleştirildiği ülkelerde geçici bir azalmaya yol açmıştır. Bununla birlikte, bu sadece geçici bir erteleme durumu. Diğer ülkelerden gelen raporlar, salgın nedeniyle okulların kapalı olduğu dönemde kadın sünnetinin arttığını ve kızların evde bulunmasının kadın sünneti için elverişli bir ortam sağladığını gösteriyor. Covid-19, kadın sünneti riski altındaki kızların yardıma ve devlet desteğine erişmesini ve hayatta kalanların ise verilen hizmetlere erişmesini zorlaştırdı. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından hazırlanan bir rapor, Covid-19 salgını nedeniyle kadın sünnetini sona erdirme sürecinde üçte bir azalma olabileceğini ortaya koydu. Salgının sebep olduğu kadın sünnetini önleme programlarındaki aksaklıklar nedeniyle, önümüzdeki on yıl içinde, iki milyon ek kadın sünneti vakası meydana gelebilir.

SALGIN NEDENİYLE ERİŞİM ZORLAŞTI

Bir yıldan fazla bir süredir salgın nedeniyle gerçek verilere erişememek konusunda endişelerini dile getiren İran’da STOP FGM IRAN’ın(Genital Sakatlamayı Durdur) kurucusu, hak savunucusu Rayehe Mozafarian, “Maalesef bölgelere erişimimiz sınırlı kaldı. 6 Şubat'tan bu yana iki yıl geçti ve programlarımızı yüz yüze düzenleyemedik. Hedef grubumuz olanlar için maalesef daha az erişilebilir olan gazetelere ve çevrimiçi konferanslara yönelmeliyiz” dedi.

covid-19-salgini-kadin-sunneti-tehlikesini-artirdi-849803-1.

İran’da kadın sünnetine karşı koruyucu yasalar olup olmadığına dair sorumuza, hükümet tarafından onaylanan uluslararası sözleşmelere ek olarak, bir kadının vücuduna veya cinsel organına herhangi bir zararı suç sayan birkaç iç hukuk maddesi olduğunu belirten Mozafarian, şimdiye kadar hiçbir kadın veya savcının şikayette bulunmadığına dikkat çekti ve ekledi:

“İran hükümeti risk altındaki veya sünnetli kadın veya çocuklar için henüz özel bir program sağlamadı. Kadın sünneti konusunda özel bir yasa yok. Ancak, son dönemde Sünni yetkililerin fetvası, kadın sünneti konusundaki süreci değiştirmede çok etkili oldu.”

Kadın sünnetinin din ile ilişkisine de değinen Mozafarian, ‘Kadın sünneti konusunda yıllarca araştırma yaptıktan sonra, bana göre bu kesinlikle İslami bir mesele değil. Kur'an ve Sünnet gibi erken dönem İslam kaynaklarından hiçbiri kadın sünnetinden bahsetmez. Bu uygulamaya inanan çoğu insan bunu İslam'la bağdaştırmaya çalışır. Dini şeyhlerin farklı görüşleri var ama benim ve diğer aktivistlerin çalışmaları ile kadın sünneti konusu sorgulandı ve dini şeyhlerin görüşleri de zamanla değişti’ dedi.

Kadın sünnetinin 10 yıl önce büyük bir tabu olduğunu belirten Mozafarian, hak savunucularının çabalarıyla kadın sünnetinin gazetelerde veya konferanslarda konuşulabilen veya yazılabilen sosyal bir konu haline geldiğini söylüyor. Ancak tüm bunlarla birlikte kadına yönelik bu şiddet biçiminin tüm boyutlarını bilmek için daha fazla saha çalışmasına ihtiyaç olduğunu da ekliyor.

***

Kadın sünneti dini değil kültürel bir uygulamadır

► Kadın sünneti genelde dini bir uygulama gibi düşünülüyor. Kadın sünnetinin herhangi bir dini inanışla bağlantısı var mı?

D.S: Kadın sünnetinin İslam ile bağlantılı olduğu yaygın bir efsanedir, ancak Hıristiyan ve Yahudi toplulukları da dahil olmak üzere bir dizi dini toplulukta yer alan cinsiyet eşitsizliğine dayanan kültürel bir uygulamadır. Kuran’ın kendisi, kadın sünneti uygulamasına herhangi bir atıfta bulunmaz veya bunu gerektirmez. Kadın sünnetinin bazı savunucuları, KS’nin uygulanmasını dini gerekçelerle meşrulaştırmak için belirli hadislere güveniyor olsalar da, bu hadislerin zayıf, güvenilmez ve gerçek olmadığı konusunda itirazlar edilmiştir. Mısır’ın eski Baş Müftüsü Dr. Ali Goma, Ayetullah Ali Al-Sistani ve birçok önde gelen din adamı ve İslam alimi kadın sünnetini İslami olmayan bir uygulama olarak kınadı ve karşı fetvalar yayınladı.