Sürecin sonunda hane halkları tarafından tedavi, ilaç vb. amaçlı yapılan cepten sağlık harcamalarına bir de maske, yüz siperliği, hijyen malzemesi, ateş ölçer vs. için aylık yaklaşık 250 TL eklenmiş oldu. 120 ülkenin talebini karşıladınız da yurttaşların ücretsiz maskelerini neden karşılayamadınız, sorusunun cevabını vatandaşlar hâlâ beklemekte.

Covid-19 salgınında vatandaşın payına düşenler

DR. ERGÜN DEMİR- DR. GÜRAY KILIÇ

AKP iktidarı, salgın yönetimi yerine algı yönetimi yapmakta, bulaşın yayılımını önlemek yerine daha çok salgını fırsata çevirmeye ve oya tahvil etmeye kafa yormaktadır. Kendi sorumluluklarını gizlemek için yapay proje ve konularla (İnce, Biden, vs.) halkın gündeminin üzerini örtmeye çalışmaktalar.

Yoğun bakımda yer bulamadığı için perişan olan ve ölen vatandaşlar, yurtdışına çıkacaklara PCR testi için sıkılmadan İBAN numarası verilmesi, başta kanser olmak üzere birçok kronik hastalığı olan ve sağlık kuruluşlarına gidemediği için evde bekleyenler, zatürre ile grip aşısının bulunamaması, kapanan işyerleri, işsizler, ödenemeyen kira, elektrik, doğalgaz faturaları, yoksulların, emeğiyle geçinenlerin durumunun daha da kötüleşmesi gündem olamamakta. Ancak artık mızrak çuvala sığmamaktadır.

İktidar, insan hayatını ve Covid-19’la mücadeleyi Twitter’daki tabloya sığdırmaya çalışsa da emekli Memed amca, torununa bakan Ayşe teyze, öğretmen Hüseyin hoca, sanayide çalışan Nuri usta, öğrenci Ilgın, işsiz Vahap, esnaf Gülseren, çiftçi Hacı dayı gelecekten endişeli. Bir yandan da salgın hastalığın nereye evrileceğinden, hastalanınca yoğun bakımda yer bulamayacağından, diğer yandan işsiz kalmaktan, gelirlerinin azalmasından ve giderlerinin sürekli artmasından tedirginler.

Yapılan reklama bakıldığında buzdolabı kullanan vatandaş sayısı artmakta, işsizlik azalmakta, zenginlik yaygınlaşmakta, sağlık hizmetine rahat ulaşabilmekte, yoğun bakımlarda hiç sorun yaşanmamakta, herkes mutlu mesut yaşamaktadır. Oysa gerçek böyle değildir: Acı gerçek, vatandaşın ocağında ‘aş yerine, yoksulluk kaynıyor’.

Özellikle işsizlerin, yoksulların, çalışanların, küçük işletmelerin, esnafın ve çok sayıda hane halkının harcama yapabilmesi (kira, fatura, kredi vb.) günlük nakit akımları ile bağlantılı. Salgın çok sayıda esnafın zora girmesine, işçilerin işini kaybetmesine ve düzensiz işlerde çalışanların gelirlerinden bütünüyle mahrum kalmasına yol açmıştır. Muktedirlerin söylediği gibi sosyoekonomik düzey ve refah değil; aksine insani koşullarda yaşamı sürdürebilmek için yeterli gelire sahip olamama durumu, yani yoksulluğun giderek arttığı görülmekte.

“Hastalıkla mücadele etmek için dirençli olunmalı” deniyor, buzdolabı sayısı üzerinden reklam yapılıyor ancak buzdolabının içi boş. Direnç kaynağı et, süt, tavuk, sebze ve meyvelere ulaşılamazken vatandaş makarnaya, bulgura, patatese ve kuru soğana sarılmış durumda. Vatandaşların geliri azalırken harcama kalemlerinden sağlık, gıda, haberleşme ve ulaşım olmak üzere hane halkı tüketim harcamalarında artış olmakta.

Bir başarı hikâyesi yazmak adına kendi vatandaşına yeterli maske temin etmeden birçok ülkeye kişisel koruyucu ekipman ve sağlık malzemesi göndermekle övünen, kargo uçaklarının kalkışlarını canlı yayımlayan AKP iktidarı, vatandaşlara maskeleri ücretsiz dağıtamayınca çareyi maske satışında bulmuştu. Sürecin sonunda hane halkları tarafından tedavi, ilaç vb. amaçlı yapılan cepten sağlık harcamalarına bir de maske, yüz siperliği, hijyen malzemesi, ateş ölçer vs. için aylık yaklaşık 250 TL eklenmiş oldu. 120 ülkenin talebini karşıladınız da yurttaşların ücretsiz maskelerini neden karşılayamadınız, sorusunun cevabını vatandaşlar hâlâ beklemekte.

İLAVE ÜCRET YETMEDİ IBAN NUMARASI VERELİM!

Başta Almanya olmak üzere AB üyesi ülkeler, Türkiye’den gelenlerden 48-72 saat öncesine ait Covid-19 PCR testi istiyor. Yurtdışına çıkışta bu testi yaptırmak zorunda olan vatandaşlara yönelik olarak Sağlık Bakanlığı, yurtdışına çıkacak vatandaşlardan İBAN numarası vererek, test ücreti istemekte.

Salgının başlangıç dönemine geri dönülüyor. Finansmana sıkışan iktidar, Covid-19 hastalığının tedavi ücretleri için halkın cebini adres gösteriyor! Özel hastanelerde Covid-19 tedavisi gören hastalar için yoğun bakım, pandemi bakım ücreti ödemesi yapılmayacağına dair bilginin 29 Haziran tarihi itibariyle MEDULA Hastane Sistemi’nde yayımlanması ve yurtdışına çıkacak vatandaşlardan PCR testi için İBAN üzerinden ücret ödenmesinin istenmesi salgının ilk günlerinde olduğu gibi özel sağlık kuruluşlarınca vatandaşlardan ilave ücret alındığı döneme geçileceğinin işareti olduğu sonucuna ulaşmak hiç de zor değil.

Bugün birçok ilde yoğun bakım servislerinde boş yatak bulunamamaktadır. Son zamanlarda Covid-19 hastalığı değişik nedenlerle Türkiye’nin diğer bölgelerinde de giderek yaygınlaşmıştır. İstanbul’a ek olarak Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Konya, Manisa, Ankara, Bursa, Elazığ, Malatya vs. gibi birçok il de yeni Vuhan’lar olarak ortaya çıkmıştır.

Sağlık Bakanı, salgına ilişkin verileri ve bilgilendirmeleri Twitter ve web sayfasından paylaşılan tek bir tabloya sığdırmak istese de yoğun bakım ve entübe hasta sayısını tablodan kaldırmış olsa da bazı illerimizde hastalara yoğun bakım servislerinde yatak bulunmadığı gerçeğini basın toplantısında itiraf etmiş ve 21 Ağustos tarihinde yataklı tedavi kurumlarında yoğun bakım hizmetlerinin uygulama ve esasları hakkında tebliğ değişikliği gerçekleşmiştir.

Önümüzdeki günlerde ve aylarda okulların açılması, mevsimsel grip dönemi ve havaların soğuması ile birlikte kronik hastalığı olanların da salgından etkilenmesi daha ağır tabloların ortaya çıkmasına yol açacak. Ayrıca büyük ameliyatlar ve acillere başvuru da göz önüne alındığında ciddi yoğun bakım yatağı ihtiyacının ortaya çıkacağını ön görmek zor değil.

65 yaş üzerinde ve kronik hastalığı olan vatandaşlara ücretsiz ödenen zatürre ve grip aşısı bulunmamaktadır. Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamında, 65 yaş üzerindeki herkese ve 18-64 yaş arasındaki KOAH, astım, diyabet, kronik kalp yetmezliği, kronik böbrek hastalığı, kanser gibi eşlik eden hastalığı olan risk gruplarına zatürre aşılarının, aile sağlığı merkezlerinde ve aşıya erişimin mümkün olduğu hastanelerde ücretsiz uygulanmaktadır. Ancak aile sağlığı merkezlerine müracaat eden vatandaşlara, aşının mevcut olmadığı bildirilmekte. Vatandaşlar da panik halinde eczanelere giderek, bulabilirse 365 TL ödeyerek, zatürre aşısı almakta ve yaptırmaktadır.

AKP iktidarı yeni bir müjdeli haberle korona ilacını çok yakında bulabilir! Anti-viral ilacın makul bir ücret karşılığı vatandaşlara pazarlanması an meselesi.

“Sosyal/fiziki mesafeye uyun” diyorlar, işçi servis araçlarını tıka basa dolduruyorlar. Maske-mesafe-hijyen kurallarına uyulup uyulmadığını denetime çıkan yetkililere çağrımızdır: Denetimleri öncelikle hastane acil servislerinde, fabrikalarda, organize sanayi kuruluşlarında ve şantiyelerde başlatın.

Kamuoyuna da “kapalı sistem çalışma” olarak yansıyan Dardanel ve vaka sayısının çok arttığı gizlenemeyen Vestel başta olmak üzere fabrikalara, atölyelere, şantiyelere, organize sanayi bölgelerine de denetimlerin uğraması yerinde olacaktır. Denetimlerin işçilerin çalışma koşulları, yeterli kişisel koruyucu ekipman (maske vb.) verilip verilmediği, işverenlerin işçi servislerini tıka basa doldurarak ve hiçbir önlem almadan hareket ettirilip ettirilmediğini de kapsaması yaşamsaldır. Denetimlerin zamanında ve bilimsel öneriler ışığında yapılması da önemli.

“Çocuklarım aç, iş istiyorum’’ diyen haykırış ile “Koronavirüs öldürmedi, beni sahipsizlik, çaresizlik, umutsuzluk öldürdü” notunu bırakanların, Diyarbakır’da yoğun bakım ünitelerinde yer kalmadığı için evde karantina altına alınan ve hayatını kaybeden vatandaşın, acıtan gerçeğini kanıksamamak için; asla ve kata yılmıyoruz, bıkmıyoruz. Gerçekleri yazmaya devam ediyoruz.

Bugün yapılması gereken kamusal bir sağlık sisteminin gerekliliğini akıldan çıkarmadan; işçilerin, işsizlerin, yoksulların yaşamlarının ve sağlıklarının olumsuz etkilenmesini engelleyecek desteklerin ivedi olarak sağlanmasıdır. Türkiye’nin kaynakları bu destekler için yeterlidir.

Nitelikli, kamusal kaynaklı sağlık hizmet sunumuna her zamankinden daha fazla gereksinim duyulan bu olağan dışı dönemde hastaları mağdur edecek uygulamalardan vazgeçilmeli.

Son söz, sağlık haktır diyoruz! Sağlığı hak değil, gereksinim diye tanımlayarak, işi kişilerin sorumluluğuna havale eden, dolayısıyla satın alınması gereken bir hizmet olduğunu ifade eden anlayışa karşı çıkıyoruz. Sağlık, herkesin parası kadar sahip olabileceği bir hizmet değildir!