Romalıların doğa bilimleri, matematik ve tıp bilimine katkıları az olmuş ya da olmamıştır. Bu bilimlerle ilgili her şeyi Yunan Uygarlığının mirası olarak kabul etmişlerdir.

Ama, iyi asker, iyi idareci, büyük mimar ve büyük hukukçuydular.

O yüzdendir ki; Batı uygarlığının düşünsel temelini Yunanlılar, idari ve hukuksal temelini Romalılar kurmuşlardır.

Roma imparatoru olan Iustinianus (MS 527-565), Roma hukukçularının eserleri ve imparatorluk kanunlarını birkaç külliyat halinde bir araya toplayarak, bu külliyatın bütününe “medeni hukuk külliyatı” anlamına gelen “Corpus Iuris Civilis” adı altında topladı. İşte bu sayede Roma hukuku nesillere aktarımının sağlanması yanında, modern dünya üzerinde de etkisi oldu. Bu hafta Covid-19 sonrası olması gerekenler konusu: ‘Kurumsallaşma ve liyakat’ olduğu için, Roma Uygarlığı’na kadar gittim. Hani niye oralara kadar inildi? Derseniz, sürecin temeli burada atılmıştı

Tabii bu sürecin sonu özel mülkiyet kurgusu içindeki kapitalizme yaradı da bu ayrı bir konu, benim tartışmak istediğim ise hemen-hemen 1470 yıl kadar önce ‘kurumsallaşmak’ üzerine atılan bir adımın, o zaman koşulları içinde düşünülmüş olmasına rağmen, bugün hâlâ özellikle bizi fazlasıyla bağlayan ama bir yerde de bağlamayan etkisi yüzünden kabullenememiş olmamızdır.

1470 yıllık bir süreç içinden gelen olguları yok saymayı açıklayabilecek ne bir sosyal bilim vardır, ne de matematik kuramı vardır. 1923 bizim için ayrı bir değer olmasına rağmen, 57 yıllık çabanın 1980 yılı sonrası, bilinçli (!) kayıplarla beraber, her şeyin yok edilmesi üzerine siyasi amaç kurgulanmıştır. Güncel örnekler üzerinden giderek tahlillerde bulunursam, sanırım daha etkili olarak derdimi anlatmış olurum.

Pandemi ile beraber, ‘Bilim Kurulu’ başlığı altında, konunun uzmanları bir araya gelerek ki hiçbir muhalif görülen kişi veya kurumdan bu konuda uzman olmalarına rağmen kimsenin çağrılmaması ile, 1470 yıllık kurumsallaşamama sendromunun geçerliliği üzerine bu kurul oluşturuldu. Derdimiz daha burada başladı…

Sağlık Bakanı’nın başkanlığındaki kurul, hiçbir kurumsal özerkliğe sahip olmayarak, bakmayın siz adının ‘Bilim Kurulu’ olmasına, süreç içinde olması gerekenler ile aldıkları kararların açıklayamama ve hiçbir konuda gerçek bilgiyi paylaşamamalarının meramını, sonunda siyasi erk tarafından, rütbelerinin de ‘Danışma Kurulu’ olarak değiştirilmesi ile bir alt kademeye düşürüldü. Ve bunu kabul ettiler!

Buradan, ‘kurumsallaşma’ ve ‘liyakat’ konusunda hiçbir şeyin olmadığı hatta ayaklar altına alındığı bir sektöre, futbola geçmek istiyorum. TFF başkanlığının nasıl bir makam olduğunu herkes biliyordur: Atamanın seçilmiş gibi yapıldığı yerdir.

Bir de ‘Kulüpler Birliği’ denen bir kurum var ki beni kahrediyor... Kulüp başkanlarının oluşturduğu bu kurul, şu anda futbolu yönetmesi gereken bir kurul olmasın rağmen, ne hikmetse virüs gibi ölü taklidi yapmaktadır. Kendileri şirketleşerek futbolu kurumsallaştırma üzerine yeni bir yapılanmayı gerçekleştirmesi yerine, siyasi erkin beklentilerini, kendileri karışmayarak (ölü), TFF tarafından uygulanmasını ve kendilerinin de pasif (!) konumda kalarak onay vermeleri hususunda bir strateji ile çalışıyorlar. Ki hiçbirinin futbolla hiçbir ilgisi yok…

Üstelik, futbol alanında tüm çalışanların hukuki sorumlulukları bu kişilere bağlı olmasına rağmen, kendi çalışanları hakkında karar verme zorunluluğunu ve onların tüm haklarını koruma sorumluluğuna sahip olmaları karşısında, pasif kalmaları ve özellikle liglerin başlaması üzerine, kendi futbolcuları, antrenörleri ve diğer çalışanlarının sağlığı ilgili kararı TFF’ye bırakmalarını anlamak mümkün değil. Diğer yandan; şehirlere giriş çıkışlara, sokağa çıkıp çıkmamayı, AVM ile berberlerden manavlara, bakkallara kadar her türlü kurumun açılış ve kapanışları ile ilgili öneri sunan (!) Sağlık Bakanlığı ve ‘Bilim’ ya da ‘Danışma Kurulu’nun, liglerin başlamasını ilgilendiren sağlıkla ilgili kararı TFF başkanına, yani, mesleği müteahhit olan birine bırakmasının gerekçesi de bu 1470 yıllık sendrom içinde saklı sanırım.

Neticede: ‘Kurumsallaşma’ ve ‘liyakat’, ülkelerin hiyerarşik olarak ki; buradaki hiyerarşinin temelini bilgi oluşturmakla beraber, bir sistem içinde yönetilmesine neden olur. Demokrasi bunları ister.