Covid-19 ve e-eğitim, hazır mıyız?

Gaye USLUER

Gelecekte 2020 yılını hatırladığımızda aklımıza önce “Covid-19” gelecek. Belki de bir yıl sonra bile şu an bildiklerimizden çok daha ileri bir noktada olacağız. Ancak Covid-19’un sağlık alanı dışındaki etkileri, belki de yıllar ve yıllar sonra ki yaşamımızda yenilikleri oluşturmaya başladı bile. Yaşam biçimlerimiz, alışkanlıklarımız çokça değişti. Yeni bir tüketim/tüketici modeli yaygınlaşırken ekonominin yeniden şekilleneceğini, şekillenmek zorunda olduğunu görüyoruz. Nasıl ki SARS enfeksiyonu sonrası e-ticaret kavramı ortaya çıktıysa görünen o ki Covid-19 da e-eğitim için bir başlangıç olacak.

***

Hatırlayalım, OECD 13 Mart itibariyle, 39 ülkede okulların kapanması sonucunda 421 milyondan fazla çocuğun etkilendiğini bildirdi. Akabinde 22 ülke daha kısmi kapatmalar yaparak eğitime ara verdi. Şu anda dünyada milyonlarca çocuğun/gencin eğitim biçiminin değiştiğini biliyoruz. Okulların kapanması, eğitime ara verilmesiyle hızla dijital eğitime geçildi. Aslında daha yalın bir tanımlamayla “evden eğitime” geçildi.

***

Bugün dünya nüfusunun sadece yüzde 60’ının çevrimiçi olduğunu düşünürsek e-eğitim için olanak ve fırsat eşitizliğinin hem ülkeler arasında hem de aynı ülke içinde ne kadar farklı sonuçlar oluşturacağını tahmin etmek zor değil. Gerçek olan şu ki bu süreçte öğrenmenin/öğretebilmenin kalitesi büyük ölçüde öğrencilerin /öğretmenlerin dijital erişim seviyesine ve kalitesine bağlı olacak. Dahası, aileler ne kadar az varlıklı ve dijital olanaklar açısından ne kadar dezavantajlıysa öğrenciler o kadar geride kalacak. Dijital erişim maliyetleri azalmadıkça ve tüm ülkelerde dijital erişim kalitesi artmadıkça, eğitim kalitesindeki boşluk ve dolayısıyla sosyoekonomik eşitsizlik daha da kötüleşecek.

***


Bugünlerde farklı şekillerde gündemimizin ana konularından olmasına karşın, detaylı olarak düşünülmeye ve tartışılmaya başlanmayan Covid-19’un eğitim sistemlerine/sistemimize etkilerinin çok fazla olacağını görmek zor değil. Sadece öğrenciler değil, eğitimciler ve ailelerin de içinde olduğu bu bilinmezlik durumunu en kısa sürede bilinene çevirmek zorundayız.

Covid-19’a ilişkin yaşamsal değişimlerin, dünyadaki eğitim sistemlerini nasıl etkileyeceğini değerlendirebilmek için henüz çok erken. Daha iyisini yapmak bir zorunluluk. Ancak öncelikli olarak “Olması gereken ne kadar oldu? Neredeyiz, eksikliklerimiz neler?” hızla değerlendirilmesi gerekiyor.

Bir başka acilen kafa yorulması gereken konu da “Dijital eğitime ne zaman son vereceğiz?”, ya da “Yeni eğitim yılı başladığında yeni normalin yeni eğitim modeli ne olacak?” Henüz cevabı yok.

***

Yakın zamanda gerçekleşen LGS ve YKS süreçleri en kötü biçimde yönetildi. Siyaset kurumu neredeyse “Öğrenciler olmasa Milli Eğitim Bakanlığı’nı ne güzel yöneteceğiz” noktasına geldi.

***

Mevcut eğitim sistemimizin durumunu biliyoruz. Adı belli “Yamalı bohça”. Eylül ayında hangi durumda olacağımızı dahi öngöremiyoruz. O zaman yapılması gereken vakit kaybetmeden mevcut durumun bir fırsata dönüştürülmesi. Covid-19 eğitim sistemindeki olumlu dönüşümler için bir katalizör olmalı. Konunun paydaşları dahil edilerek, e- eğitim de dahil olmak eğitimde yenilikçi çözümleri hep birlikte oluşturmalıyız.