Changalvaee “İran’da İslami rejim kadınları iki temel amaçla vahşi şekilde istismar ediyor: birincisi, üreme ve yeniden üretim ile ümmetin nüfusunu artırmak, ikincisi de Humeynicilerin emperyalizme karşı bayrak olarak adlandırdıkları şey, türban” diyor.

Çözüm topyekûn rejimle mücadele

YUSUF TUNA KOÇ

İran’da çok uzun bir süredir kadın mücadelesi, toplumsal hak ve özgürlük mücadelesi her türlü baskıya rağmen yıllardır sürüyor. Biz de feminist eylemci Shahrzad Changalvaee ile İran’da solun, toplumsal hareketlerin ve sınıf mücadelesinin güncel durumunu konuştuk.

Bize İran solunun içinde bulunduğu siyasi atmosferi biraz anlatabilir misiniz? Komünistlerin ve sosyalistlerin ülkedeki popülerliği, gücü ve rejimle ilişkisi ne durumda?
Solun İran’da kompleks bir tarihi var, fakat kendini sol olarak adlandıran bir kısım, birçok açıdan, özellikle de İslami cumhuriyet rejiminin teokratik faşizmine karşı etkili bir direniş geliştirme noktasında çok alakasız.

Ve tam da bu rejim doğal gaz üzerine kurulu bir askeri oligarşi tekeli kurma ve geliştirme çabasında olduğu için özgürlük, adalet ve kadın hareketlerini uluslararası anlamda sol ya da sağ diye nitelemek mümkün değil.

Kendilerini solcu veya komünist olarak adlandıran İranlıların ortak özelliklerinden biri kendilerini söylem düzeyinde de teorik düzeyde de hala Tudeh partisinin mirası olarak görmeleri. Müslüman ülkelerdeki batı karşıtlığının, tarihsel yabancı düşmanlığının ve modernizm karşıtı patriyarkanın bir karışımı.

Bu yozlaşmış ideoloji bugün en büyük düşmanlarını, İslami kuruluş ve iktidarları tanıyamamalarına, hatta geçmişte İslamcılığı benimseyerek, sosyalist bir planlama ve hükümeti olan şahı devirmelerine sebep oldu.

Her ne kadar İslami rejiminin mağdur ettiklerinin çoğunluğu bugün dahi solcular olsa da solun ana çelişkisi hâlâ İran değil. Bu yaklaşım da kadın hareketinin önceliklerini anlayabilecek durumda değil biz de onları kendi mücadelemizde göremiyoruz.

Ben bugün komünizmin, Şah döneminin zaten yürütmekte olduğu dönüşümü gerçekleştirmek namına İslam devrimine sebep oldukları için İranlılar tarafından suçlandığını düşünüyorum. Bugün, sınıf mücadelesi, kadın hakları, LGBTİ hakları, kaynakların dağıtımı, azınlık hakları ve eşitlik gibi sol değerlerin kendisini geleneksel olarak sol olarak gören kesimler tarafından değil ama bunu toplumsal olarak pratiğe taşıyan ve bu haklar için mücadele eden, örneğin feminist grupların, bugünkü rejimin yıkılıp seküler bir rejimin kurulmasını talep eden rejim karşıtı Barandaz (yıkıcılar) gibi grupların meselesi. İroniktir ki İran komünistleri bu grupları neoliberal hatta sağcı olmakla suçlamaya kadar gidebiliyorlar.

Mayıs ayında türban karşıtı eylemler vardı. Bu eylemleri sekülerizm mücadelesi ve feminist hareket bağlamında nasıl yorumluyorsunuz? İran’da bu mücadelelerin geleceğinde sizce ne var?
Bu eylemler tabii ki sekülerizm eşitlik ve adalet hedefleyen bir feminist mücadele. İran’da kadın hareketinin yüzyıldan fazla bir tarihi var ve her zaman eşit haklar için, şerri rejimin ayrımcı yasalarının geri çekilmesi için ve patriyarkal İslami kültüre karşı mücadele ettik.

Türban, 1979 İslam devriminden sonra zorunlu olduğundan beri insan haklarının temel bir ihlalidir, kadınların kendi bedeni üzerindeki hakkının günlük hayattaki reddidir. Fakat İslami kanunlara dayanan bu ihlal devlet yasası haline gelerek hayatın birçok alanına sirayet etti: Evlenme, seyahat etme, çeyiz, miras, vesayet hakları gibi.

Geçtiğimiz yıl İslami meclis zaten çok sınırlı şekilde ulaşılabilen doğum kontrol tedavilerini ve kadın sağlığını daha da kısıtlayan yeni yasalar geçirdi, sırf Ayetullah nüfusun artması emri verdiği için.

İran’da İslami rejim kadınları iki temel amaçla vahşi şekilde istismar ediyor: Birincisi, üreme ve yeniden üretim ile ümmetin nüfusunu artırmak, ikincisi de Humeynicilerin emperyalizme karşı bayrak olarak adlandırdıkları şey, türban.

İranlı kadınlar mücadelelerini sürdürüyor, hep yeni bir çatışma zemininde, örneğin Mayıs eylemlerinde kız kardeşlerimiz Sepideh Rashno, Souri Babai ve Meika Gharaguzlou’nun ve cesur annemiz Nahid Shirpisheh’in tutuklanması gibi, daha güçlü olmaktan başka çaremiz yok.

Sepideh’e işkence edildi ve devlet televizyonunda zorla “türbana itirazlar rejim düşmanlarının emrindedir” diye yalan ifade vermek zorunda bırakıldı. Bu kabul edilemez, insanlığa karşı işlenen bu suça dünyanın sessiz kalması da kabul edilemez. Biz bu acılı durumu daha fazla insanı cinsiyet ayrımı konusunda bilgilendirmek için İran’ın erkeklerine İslami patriyarkanın yalnızca kadınları değil hepimizi baskı altına aldığını göstermek için anlatmak zorundayız, bu kavgada beraberiz.

Mayıs ve temmuz aylarında bu kez de su kesintileri açlık ve pahalılığa karşı eylemler oldu. Ekonomi, molla rejiminde sınıf mücadelesini nasıl etkiliyor, sol bu eylemlerde ne kadar etkin?
Dini faşist rejimlerde, ekonomik yozlaşma kesinlikle faşistlerin ve onlara sadık olanların yararına işliyor. Geçen 43 yılında Devrim Muhafızları ile bağlantılı bir Şia oligarşisi ekonomiyi ele geçirdi. İran’da orta sınıf hızla küçülürken ve nüfusun çoğu ekonomik yozlaşmanın etkisi altındayken yağmalayan ve kazanan bu sınıf.

Ekonomi temelli bu eylemleri örgütleyenler ki bu eylemlerin büyümesinde ekmek, su, gaz fiyatları çok etkili oldu, bu gerçeği fark ettiler. Bu yüzden de kesin şekilde rejimin tamamına karşılar. Bir slogan bu durumu özetliyor: “Reformcular, muhafazakârlar, ikiniz de bittiniz.”

Kasım 2019’daki ayaklanmada 1500’den fazla insan dünyanın gözü önünde vurularak öldürüldü ve İran ile Nükleer Anlaşması’na yönelik diyaloglar hâlâ sürüyor. Bu da İslami rejime yalnızca Şia oligarşisinin memnun ve sadık olmasının yönetimi sürdürmek için yeterli olacağı özgüvenini veriyor.
Devrim Muhafızları şirketleri ambargo kısıtlamaları altında da para kazanmayı öğrendi ama bu kısıtlamaları kaldırmak ve ceplerine daha fazla para girmesi, kesinlikle altyapı yatırımlarını etkilemez, bölgedeki askeri yatırımlara harcanır.

Kendine sol diyen kesim bu rejimin temelleri ile çok alakasız bir noktada. Onlar için geleneksel grev ve boykot yöntemleri, sendika eylemleri bu ekonomik temelli eylemlerden çok daha önemli. Grevlerin rejimi durduracağına ve çökerteceğine inanıyorlar.

Fakat İslami rejimin ilk yıllarında da gördük, üniversiteler iki yıl kapalı kaldı, Taliban rejiminde kadınlar eğitimden tamamen mahrum kaldı. İslami rejimin ekonomisi ve işleyişi yerel endüstriye hatta eğitime bağımlı değil.

Bu yüzden rejim o eylemleri bastırmaya, ikinci dalgasının önlenmesine daha çok odaklıydı. Devrim Muhafızları bu yolda interneti kesti ve eylemcileri vurdu.

Bu eylemlerde sol değil, doğrudan yoksul ve rejimin doğasından en çok etkilenen kesimler etkili oldu, onlar örgütlendi.