Cumartesi Anneleri bu haftaki eylemlerinde 1991’de Şırnak’ta gözaltına alındıktan sonra ölü bulunan İbrahim Demir ve Agit Akipa’nın faillerini sordu. Anneler, önceki gün görülen Ankara JİTEM davasında çıkan beraat kararına da değindi. Davada babasının failleri yargılanan Eren Baskın, “Üzerlerinde ahımız var. Bu ah onları rahat bırakmayacak” dedi

Cumartesi Anneleri JİTEM kararına isyan etti: Ahımız onları bırakmayacak

VOLKAN ATEŞ @atessvolkann

Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması için 768 haftadır sürdürdükleri eylemlerinde 1991 yılında Şırnak’ta kaybedilen İbrahim Demir ve Agit Akipa’nın akıbetini sorarken önceki gün sanıkların beraatıyla sonuçlanan Ankara JİTEM Davası’na değindi. Eylemlerini Galatasaray Meydanı’nda yapmak isteyen anneler bu hafta da polis tarafından engellenirken İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin önünde bir araya geldi. Üzerlerine kayıplarının fotoğraflarının bulunduğu tişörtler giyen Cumartesi Anneleri, karanfiller de taşıdı. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun destek verdiği eylemde bu hafta 1991’de Şırnak’ın İdil ilçesindeki Çukurlu köyünde gözaltına alınarak kaybedilen İbrahim Demir ve Agit Akipa’nın faillerinin yargılanması istendi.

SORMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Basın açıklamasını okuyan gözaltında kaybedildikten sonra cenazesi kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, ülkede insanların yaşanan hak ihlallerinden ötürü devleti sorgulayabileceği araçlardan mahrum bırakıldığına dikkat çekti. Yargının, yurttaşın devletle hesaplaşmasına engel olduğunu belirten Ocak, “Kurumsallaşan cezasızlık kültürüne son verilmesi gerekir. Ankara JİTEM Davası tanıklara, delillere, belgelere, kamu görevlilerinin beyanlarına rağmen beraatla sonuçlandı. Bu kararı verenler, verdirenler bilsinler ki kayıplarımıza ilişkin adli bir yargılama süreci sağlanmadığı sürece devletin unutturduğu soruları sormaya devam etme sorumluluğumuzu yerine getireceğiz” diye konuştu.
Çukurlu köyünde o dönem ağır bir koruculaştırma baskısı olduğunu hatırlatan Ocak, şunları söyledi: “Köye giriş ve çıkışlar asker kontrolü altındaydı. Köy okulu karakol haline getirilmiş, bazı köylülerin evlerine el konmuş ve askerler yerleştirilmişti. Agit Akipa ve İbrahim Demir, askerlerin okulu ve evleri boşaltmaları için Kaymakamlığa ve İçişleri Bakanlığı'na başvurdu. Başvurudan sonra üzerlerindeki baskı daha da arttı ve Karakol Komutanı tarafından ‘sizi yaşatmayacağız’ diye tehdit edildiler. İbrahim ve Agit, Dargeçit Anıtlı Tabur Komutanlığı'na bağlı Ağaçlı mezrasında bulunan Piyade Bölük Komutanı ve askerleri tarafından gözaltına alındı.”


Gözaltına alınmalarının ardından karakol komutanının ailelere, “Onları hiç görmedik” dediğini söyleyen Ocak, “Bir asker gizlice aileleri ‘mağaralara gidin’ diye yönlendirdi. Aileler, girişi taşla örülerek kapatılmış bir mağarada, kayıpların işkence görmüş, gözleri ve elleri bağlanmış haldeki cansız bedenlerine ulaştı. Olay hakkında başlatılan soruşturmada İdil Cumhuriyet Başsavcılığı, Piyade Bölük Komutanı Üsteğmen ve ilgili er ve erbaşların ‘adam öldürme’ suçundan şüpheli olduğuna kanaat getirdi. Soruşturma açma izni almak için dosyayı Dargeçit Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu'na gönderdi. Dargeçit Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu 20 Mayıs 1992 tarihinde ‘Men’i muhakeme’ kararı verdi” dedi.

Ocak’ın ardından söz alan İbrahim Demir’in kızı Deniz Demir, 28 senedir katillerin peşinde olduklarını belirterek “Katiller yargılanmadıkça adalet aramaktan vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

İstanbul'da 1994 yılında Yeşilköy'de bir otelin çıkışında kaçırıldıktan iki gün sonra cesedi bulunan ve faillerinin önceki gün Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Ankara JİTEM Davası’nda yargılanıp beraat kararı verilen Adnan Yıldırım kızı Leyla Yıldırım, “25 yıldır sesimizi duyurmaya çalışıyoruz” dedi.

ELLERİNDEKİ KAN SİLİNMEYECEK

Babasının ölümünden dönemin başbakanı Tansu Çiller, Cumhurbaşkanı ve çete başı Mehmet Ağar’ın sorumlu olduğunun altını çizen Yıldırım, “İşlenen bu cinayetler Kürtleri sindirme politikasının bir parçasıdır. Ölümlerin siyasi nitelikli cinayetler olduğunu herhalde mahkeme heyeti dışında bilmeyen yok. İfade ve delillere rağmen cinayetler insanlığı karşı suçlar kapsamında değerlendirilmedi. Susurluk Raporu gibi kayıtlı delillerin toplanması talebi ‘devlet sırrı’ olduğu için reddedildi” diye konuştu. Mahkemenin elinde fırsat varken tarihi ve karanlık bir dönemi aydınlatmak yerine katilleri aklamak için çabaladığının altını çizen Yıldırım, “İlk günkü gibi elimizden ne geliyorsa yapmaya devam edeceğiz. Ellerine ve yüzlerine bulaşan kanların silinmesine izin vermeyeceğiz” dedi.

ANNEME SÖYLEYEMEDİM

Ankara Altındağ Nüfus Müdürü’yken 2 Ekim 1993 yılında özel harekât polisleri tarafından gözaltına alınıp cansız bedenine ulaşılan Abdülmecit Baskın’ın oğlu Eren Baskın ise şöyle konuştu: “Sevdiklerimle göz göze gelemedim. Anneme anlatamadım. Sanki biz suçluymuşuz gibi bir hava yaratıldı. Savcı elleri bile titremeden o mütalaayı okuduktan sonra sanki sanık avukatıymış gibi davrandı. Amcam yanıma yaklaşamadı, sarılamadı. Bunu unutmaması gereken insanlar sadece bunu bilsinler ki üzerlerinde ‘ah’ var. Bizim ahımız onları rahat bırakmayacak.”

cukurda-defineci-avi-540867-1.