Ekrem İmamoğlu hakkındaki mahkeme kararından sonra, böylesi kararlar alınabilen bir ülke olma halimizden çok cumhurbaşkanı adayının kim olacağı üzerine tartışmalar yapıyoruz.

Evet, yapıyoruz! Muhalefet içinde de, iktidar çevrelerinin iştahla tartışmayı bu alana sıkıştırmasından işkillenip gerekli sonucu çıkarmadan, her şeyin bir “doğru aday” belirlenmesine bağlı olduğu inancıyla gazlamış gidenler var.

Saraçhane’de, günler öncesinden yapılan bir miting çalışması sonucunda değil, üstelik yağmurun çiselediği bir günde ve mesai saati içinde toplanan binlerce insanın “aday derdinde” olduğunu sanmak da onları “aday derdine” hapsetmek de büyük hata olur.

Kuşkusuz her birimizin aklında bir “doğru aday” var. Ancak, Saraçhane’de toplananların kimler olduğunu ve sokakta, meydanda toplanmış olmanın anlamını iyi kavramamız gerek!

Orada, muhalefetin her kesiminden, belki iktidar partilerine oy verenlerden de vatandaşlar vardı.

Vicdanlarının sesini dinleyerek 31 Mart 2019’da 13 bin olan farkı 23 Haziran’da 800 bine çıkaranlar arasında olduğu gibi…

Ve Saraçhane’de duyduğum en önemli ses 103’üne basmış bilim çınarı Nermin Abadan Unat’tan çıktı: “Az! Daha fazlasını bekliyordum!”

Hocaların hocası Saraçhane’ye vatandaşlık görevini yerine getirmeye, oylarıyla seçilen bir başkanla “uğraşılmasına” karşı çıkmaya gelmişti.

Hoca’nın sesine kulak vermemiz ve daha çok sokakta, daha çok meydanda olmamız lazım!

Ne için?

*Seçeceğimiz adayın farklı oyunlarla kabul edilmemesinin önüne geçmek için.

*6 yaşındaki çocuklarımıza tecavüz edilmesine izin vermeyeceğimizi göstermek için.

*İnsanlarımızın, 2012 yılında, Adana’da çocuklarının ısınması için saç kurutma makinesini çalıştırarak yan odada intihar eden Emine Akçay’ın yaşadığı ve o günden bugüne daha da derinleşen yoksulluğa mahkum edilmesini kabul etmediğimiz için.

*İşi güvenliğimizi sağlamak olan polislerin, bir partinin il yöneticisi eski milletvekilini, sadece onu mu, anayasal protesto hakkını kullanan herhangi bir vatandaşı tokatladığı, copladığı bir ülke olmak istemediğimiz için.

*Ancak özgürlükle bilimin yapılabileceği üniversitelerde, söylemeyi akıllarından bile geçirmedikleri sözleri söylediler diye, üniversite hocalarının azgın gericiliğin hedefi haline getirilip linç edilebileceği (Uğur Kutay’a karşı girişilen aşağılık linç kampanyasına bakın) kabuslarını yaşamamak için.

*İktidarla aynı düşünüp konuşmayanların düşman ilan edilip, yaşamalarına ancak hapishanelerde izin verilen bir rejime karşı olduğumuz için.

*İnsanlarımızı suça ya da intihara sürükleyen kahredici yoksulluk ve işsizliğin (Necmi Erdoğan’ın her pazartesi yayımladığı yoksulluk söyleşilerini okuyun) kader olmadığını ve kamucu bir anlayışla üstesinden geleceğimizi bildiğimiz için.

*Üniversite kampüsünde ve sosyal medya mecralarında Uğur Kutay’a ağza alınmayacak hakaretler ederek linçe çağıranlar marifetiyle, acı hatırası hala canlı Maraş katliamlar tekrarlanmasın diye toplumsal barikatlar kurmak için.

*Ali Tatarlar intihar etmesin, belgeselciler gece yarısı gözaltına alınmasın diye.

*Laikliğin olmadığı bir toplumda kimsenin ağzından düşürmediği hak, hukuk, adalet ve demokrasinin de olamayacağının bilincinde olduğumuz için.

Bu saydıklarıma sizin de yapacağınız ekler vardır...

Peki, cumhurbaşkanı adayı kim mi olacak?

Eğer Nermin Abadan Unat’ın da yeterli bulacağı kalabalıklarla ve kararlılıkla bu taleplerimizin arkasında durmazsak ve muhalefet masaları böylesi bir Türkiye için değil de aday için birbirleriyle yarışırsa, cumhurbaşkanı adayı kim olursa olsun hiçbir şey çok güzel olmayacak!