Adli tatil bitti, yeni adli yıl başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni adli yıl açılışı için bir mesaj paylaştı. Mesajında Erdoğan şöyle dedi: "Bizler, ülkesinin ve milletinin birliğini, dirliğini, bekasını gaye edinen, adil bir şekilde hüküm veren, gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız bir yargının işleyişini güçlendirme konusunda kararlıyız. Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki 'cihana adalet armağan etmek için' yola çıkan bu millete hizmet eden tüm yargı mensupları, tarafını daima 'hukukun üstünlüğünden' yana seçmek zorundadır. Yargı mensuplarının tamamı, adalet sancağını, her hal ve şart altında dimdik ayakta tutacak cesarete sahip olmalıdır. Mehmet Selim Kiraz başta olmak üzere, kendilerini rahmetle yad ettiğimiz şehit yargı mensuplarımızın, hep bu anlayışla görev yaptıklarına inanıyoruz.”

Erdoğan, “bağımsız yargı” mesajını neden veriyor? Şaka mı yapıyor ya da cezaevlerinde haklarında iddianame bile düzenlenmeden bekleyen yüzlerce insanla dalga mı geçiyor? Muhtemelen verdiği mesaja inanıyor.

Son dönemde Türkiye’de iki evren arasındaki en sorunlu durum bu. Türkiye siyasetinde kavramlar havada uçuşuyor, demokrasi, basın özgürlüğü, liyakat…Söylemde Türkiye’deki iki evren de -yani iki grup, Erdoğanistler ve diğerleri- bu kavramlar için mücadele veriyor. Ne varki taraflar kavramların içini farklı dolduruyor.

Mesela Erdoğanistlere göre özgür basın, “vatanını milletini” seven, yani Türkçesi hükümet aleyhine yazmayan, bu yolla “vatanına hizmet” eden basın. Ya da demokrasi, Erdoğanistlere göre, bir şekilde seçilebilme ve daha sonra da çoğunluğun azınlık üzerinde baskı ve hükümranlık kurmasını sağlayan sistem. Erdoğanist siyaset de sürekli özgürlüklerden söz ediyor ama özgürlük kavramının içini kendine göre dolduruyor.

Erdoğan’ın yeni adli yıl mesajına da işte bu gözle bakmak lazım. Zaten mesajın içeriğinde de, yargıda FETÖ iktidarının yaşandığı yıllardan dem vuruyor. “Yakın tarihimizde, devletin ve milletin diğer kurumlarıyla birlikte adaleti de kendi karanlık emellerinin aracı haline dönüştüren bir terör örgütünün, ülkemizi felaketin eşiğine getirebildiğine hep birlikte tanık olduk” diyor. Yani özünde devletin hiçbir kurumunda benden başka ‘Reis’ olmamalı mesajını veriyor. Yoksa elbette, Erdoğan’ın talimatlarıyla hareket eden yargı vatanını milletini seven! Bağımsız! Yargı. Yeni Türkiye’de işler böyle işliyor. Liyakat derken de örneğin aslında Erdoğan’a bağılılık kastediliyor.

Ne var ki, küçük bir detay var onu atlamayalım. 12 Ekim’de Türkiye’nin rehin tuttuğu ABD’li rahip Andrew Brunson davasının son duruşması görülecek. Malum ABD her “Rahibi serbest bırakın” dediğinde, Türkiye “bizde yargı bağımsız müdahale edemeyiz” yanıtını verdi. Mesajın arkasında maşallah önce Türkiye Barolar Birliği durdu ama şunu unutmayalım, Türkiye ABD’nin yakından izlediği, bol bol analiz ettiği bir ülke, yani herkes neyin ne olduğunu biliyor. O nedenle Türkiye’den “bizde yargı bağımsız” açıklamalarına Washington “he canım he” yanıtını verdi.

Bakalım şimdi 12 Ekim’de ne olacak. Erdoğan’ın “yargı bağımsız” mesajları yeni duruşma için de bir mesaj içeriyor mu? Rehine politikası elinde patlayan, istediği pazarlığı yapamayan Türkiye’nin “bağımsız” yargısı bakalım 12 Ekim’deki duruşmada Brunson ile ilgili “sürpriz” bir karar verecek mi? Göreceğiz.